12.09.2012
12 Eylül 1980 günü yapılan askeri darbenin üzerinden 32 yıl geçti. Darbenin bilançosu İHD tarafından defalarca açıklandı. Yeniden tekrarlamaya gerek yok. Üç yılı aşkın bir süre darbecilerin yönettiği ve devamında da darbecilerin yaptığı anayasa tarafından yönetilen Türkiye’de demokrasi ve insan hakları sorunu devam ediyor. Bu sorunun en önemli halkası olan Kürt Sorunu devam ediyor. Bu sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi bir türlü gerçekleştirilemedi. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve her gün insanlar yaşamını yitirmeye devam ediyor.
Din ve vicdan özgürlüğü sorunu devam ediyor. Alevilerin inanç ve kültürleri kabul edilmiyor, Cem evlerinin yasal statüsü tanınmıyor. Alevi askerlerin Cem evlerindeki cenaze törenlerine sivil ve askeri bürokratlar katılmıyor. Tam bir ayrımcılık örneği sergileniyor. Zorunlu din dersleri tam gaz devam ediyor. Ebeveynlerin devlet dışında kendi çocuklarına inançlarına uygun olarak din eğitimi vermesi ilkesi kabul edilmiyor. Okula başlama yaşı 5’e indirilerek, ırkçı ve militarist eğitim dayatması devam ediyor. Devlet imam hatip okullarının orta kısmını yeniden açarak 1970’li yıların “yeşil Kuşak” günümüzün ise “ılımlı İslam” söylemine uygun kendine özgü din devleti yaratma girişimlerini dış devletlerin katkısı ile devam ettiriyor. Buna rağmen, dindar insanların başörtüsü sorunu çözülemedi. Diğer dinlere mensup insanların sorunları ise devam ediyor.
Vesayet sistemi devam ediyor. Merkezi idarenin yerel idare üzerindeki vesayeti iyice pekiştirildi. 12 Eylülün en önemli kurumu olan YÖK’ün Üniversiteler üzerindeki vesayeti devam ettiriliyor. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin siyasi partiler üzerindeki vesayeti devam ettiriliyor. MGK’nın kurumlar üzerindeki vesayeti de özünden hiçbir değişiklik olmadan devam ediyor.
İnsan hakları sorunları devam ediyor. Ağır yaşam hakkı ihlalleri hızından hiçbir şey kaybetmedi. 2005’ten bu tarafa artık sadece gözaltında kaybetme vakalarına rastlanmıyor. Yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler, gözaltında ve cezaevlerinde öldürme vakaları devam ediyor. İşkence ve kötü muamele şekil, metot ve yer değiştirerek devam ediyor. Haksız tutuklama rekorlara koşuyor. Toplantı ve gösteri hakkı engellenmeye ve cezalandırılmaya devam ediyor.
İfade özgürlüğü yerlerde sürünüyor. Cumhuriyet tarihinin en ağır dönemi yaşanıyor. Gazeteciler, avukatlar, milletvekilleri, öğretim üyeleri, siyasetçiler, belediye başkanları, belediye ve il genel meclis üyeleri, sendikacılar, öğrenciler, insan hakları savunucuları, aydın ve yazarlar cezaevlerinde. İstiklal Mahkemelerinin devamı olan SYM-DGM-ÖYM’ler daha da özel biçimde 11 bölgede TMK Mahkemeleri olarak devam ettiriliyor. Düşman ceza yargılaması devam ettiriliyor.
Örgütlenme özgürlüğünde ilerleme sağlanamadı. Siyasi partiler üzerindeki yargı baskısı devam ediyor. BDP’nin hakkında dava açılmamış yöneticisi yok gibi. Tabi ki, yönetici ve üyelerinden bir kaç bin kişi cezaevinde. Siyasal sistem yasaklarla ve genel başkan vesayeti ile kuşatılmış durumda. Özgür toplu pazarlık ve grev hakkı yasak ve sınırlamalarla dolu. KESK ve bağlı sendikalarına ardı ardına polis operasyonları yapılıyor.
12 Eylül düzeninin devamı ile ilgili örnekler çoğaltılabilir. Ancak, geldiğimiz aşamada, 12 Eylül düzeninin ve anayasasının verdiği yetkileri kullanmaktan hoşlanan ve giderek otoriterleşen bir Hükümetten bahsedebiliriz.
12 Eylül Anayasası hala yürürlükte. Bu anayasayı kaldırıp, yerine yeni ve demokratik bir anayasa yapmayan hiçbir yönetim demokrat olamaz. Bizim de yönetimimiz demokrat değildir. Otoriterdir.
12 Eylülden kurtulmanın tek yolu önce anayasasından kurtulmaktır. Sonra da yüzleşmektir. Bizlere inanılmaz acılar yaşatan darbecilerin ve yandaşlarının tarafsız ve bağımsız yargı önünde hesap vermesini sağlamaktır. Sağ kalan darbeciler ÖYM önünde, ancak onların yardımcıları ve yandaşları ise hala yargı önüne çıkarılamadı.
12 Eylül askeri darbesine karşı olmak, 12 Eylül düzenine karşı olmaktır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ