17 Temmuz 1986’da, 98 kişi (tutuklu yakınları, gazeteciler, yazarlar, avukatlar, doktorlar, mimar ve mühendisler) İnsan Hakları Derneği’ni kurmuştu.
12 Eylül askeri darbesinin yol açtığı çok yönlü mağduriyetlerin (toplatılan ve yakılan kitaplar, işkence sonucu öldürülen 173 kişi, bir milyonu aşkın gözaltında işkence gören insanlar ve binlerce politik tutuklu, mülteci konumuna düşüp Avrupa’da yaşamanı sürdürmek zorunda bırakılan binlerce kişi) izleri taze idi.
İnsan Hakları Derneği, kısa zamanda yaygın örgütlenmeye ve etkili çalışmalar yapmaya başladı.
İşkence ve cezaevleri raporlarını hazırladı, Genel Af ve Ölüm Cezasına karşı kampanyalar başlattı. Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğü için ve 1402 Sayılı yasaya göre işten atılanlar için etkili çalışmalar yürüttü.
İnsan hakları Derneği, İnsan hakları hukukuna göre kurulmuş bir örgüttü. Buna göre, hakları ve özgürlükleri tanıdığını, koruyacağını ve uygulayacağını, ulusalüstü belgeleri imzalayarak taahhüt eden devlet karşısında bireyin hakları korunmalı ve özgürlük alanları geliştirilmeliydi. İHD, bu genel kural çerçevesinde, insan hak ve özgürlükleri konusunda çalışmalar yürüttü.
İHD, 1992 yılındaki 4. Olağan Genel Kurulu’nda İnsancıl Hukuku da ilgi alanına kattı. Bu hukuk dalının en önemli belgeleri olan 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerini dikkate aldı. Belirtilen ilgi alanı nedeniyle de, yalnızca devletten kaynaklı hak ihlallerini değil, sivillere dönük şiddet eylemlerini yasaklayan Cenevre Sözleşmesi’nin ortak 3. maddesini de uygulamaya bağladı.
İHD, toplumda insan haklarının tanınması ve insan hakları bilincinin yerleşmesi için etkili çalışmalar yaptı. Paneller, sempozyumlar düzenledi. Toplumun çeşitli kesimlerine dönük (hukukçular ve öğretmenler) eğitim projeleri hazırladı ve uyguladı. Bilimsel nitelikte 12 kitap yayınladı.
İHD, hakları ihlal edilenlerin sesi oldu. Taviz vermez kararlı ve cesur tavrı ile, her ihlali kamuoyuna ve yetkili makamlara duyurdu. Gizli kalmış tek bir ihlalin bulunmaması için olanca özveri ile çalışmalarını sürdürdü.
İHD, çalışmaları nedeniyle uluslararası insan hakları camiasında tanınan ve çalışmalarına güvenilir bir insan hakları örgütü haline geldi.
Bu gün faaliyet halindeki 41 şubesi ve 16 bin üyesi ile İHD, Türkiye insan hakları hareketinin öncüsü olma konumunu sürdürmektedir.
İHD yönetici ve üyelerinden 13’ü öldürülmüştür. 13 yıl boyunca yönetici ve üyeleri sayısız gözaltı ve tutuklama uygulamalarıyla karşılaşmıştır. 13 yıl boyunca yönetici ve üyelerine karşı 300’den fazla dava açılmış, 500’den fazla yönetici ve üyesi bu davalarda yargılanmıştır.
İHD Genel başkanı Akın Birdal, Genel Merkez’de silahlı saldırıya uğramış, vücuduna 7 kurşun isabet etmiş ve ağır yaralanmıştır. Düşünceleri nedeniyle Genel Başkanı 25 kez yargılanmış ve nihayetinde verilen cezalar nedeniyle cezaevine girmiştir. Bu süreçte İHD, başkanı cezaevinde tutulan dünyadaki tek insan hakları örgütü olma durumunu yaşamıştır. Bu durum, Türkiye’deki yürürlükteki siyasal ve hukuksal rejimin niteliği hakkında da fikir vermektedir.
İHD yönetici organlarında görev yapanlar, Genel Başkanlar ve Genel Sekreterler dahil, gönüllü olarak insan hakları alanında çalışmalar yapan insanlardır. Başlıca anlayışları, her biri birer değeri ifade eden, insan hakları ve temel özgürlükleri, kazanmak, korumak, kullanmak ve geliştirmektir. İHD’liler böylece yurttaşı oldukları ülkenin demokratikleşmesine eleştirel tutumları ve çalışmaları ile katkıda bulunuyorlar ve hem de dünyadaki tüm insanların insan onuruna uygun bir yaşam sürdürmeleri çabasına destek oluyorlar.
İHD çalışmalarını aşağıdaki “ilkesel yaklaşımlar” temelinde sürdürmektedir.
İHD, her tür kuşatılmışlığa, hakkında yürütülen spekülatif ve saldırgan kampanyalara karşın, “haklı duruşunun” verdiği onurla çalışmalarını sürdürecek ve daha nice 13 yılları kutlayacaktır.
Hüsnü Öndül
Genel Başkan