19 Aralık Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü

İnsan Hakları Derneği, 16-17 Kasım tarihlerinde gerçekleştirdiği Genel Kurulu'nda 19 Aralık gününü "Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak ilan etme kararı aldı. Gün, tutuklu ve hükümlülerle dayanışmayı, onların cezaevlerinde de insan onuruna uygun koşullarda yaşamasını amaçlamaktadır. Amaç, ulusal-üstü insan hakları belgelerinde yer alan haklarına saygının gösterilmesini sağlamaktır.Yalnız Türkiye'de değil, tüm dünyada cezaevlerindeki koşullara dikkat çekmek ve insan onuruna saygı gösterilmesini istemektir. Evlatlarını cezaevlerinde yitiren ailelerin acılarını paylaşmaktır. Genel olarak cezaevlerine kamuoyunun dikkatini çekmektir. Her yıl 19 Aralık'ta, çeşitli etkinliklerle, cezaevleri sorunlarını tartışmak ve sonuçları hakkında kamuoyunu ve yetkili makamları bilgilendirmektir.

***

Türkiye ve dünya kamuoyu,19 Aralık 2000 tarihinde büyük bir şaşkınlık ve üzüntü ile, Türkiye'de 20 cezaevine yapılan operasyonu izlemişti.İnsanlık, yüzlerce tutuklu ve hükümlünün maruz kaldığı şiddete, yanmış vücutlara, cezaevlerinde yükselen alevlere tanık olmuştu.

İkisi asker toplam 32 insan yaşamını yitirmiş ve yüzlercesi yaralanmış,yanmış,yakılmıştı.

Bu kanlı operasyonun öncesinde, 20 Ekim 2000 tarihinde bazı tutuklu ve hükümlüler açlık grevine başlamışlardı.Açlık grevleri F tipi cezaevlerinin tecrit koşullarını içermesine tepkiyi ifade ediyordu.

Zamanın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, demokratik kamuoyu tarafından F tipi cezaevlerine yöneltilen eleştiriler karşısında, 9 Aralık 2000 tarihinde bir açıklama yapmış ve toplumsal mutabakat sağlanmadan F tipi cezaevlerinin kullanıma açılmayacağını duyurmuştu.

Ancak kısa bir süre sonra sorunun diyalog yoluyla çözümü yöntemi terkedilmiş ve bilinen trajik gelişmeler yaşanmıştı. İki yılı aşkın bir süredir devam eden ölüm orucu eylemlerinde ve bununla bağlantılı olaylarda toplam 104 kişi yaşamını yitirdi. Bu ölümlerin nedeninin, yürürlüğe konan tecrit sistemine dayalı cezaevi politikası ve uygulaması olduğu açıktır.

***

19 Aralık 2002'de, "Cezaevlerinde İnsan hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü"nde İnsan Hakları Derneği olarak bir kez daha cezaevlerine ilişkin bakış açımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz:

İHD, cezaevlerinin olmadığı bir dünyayı özlemekte ve istemektedir. Kapatarak cezalandırma ve cezaevleri, insanlık tarihi açısından 300 yıllık bir geçmişe sahiptir ve en azından son elli yıldır da terk edilmesi gerekli bir yöntem ve mekanlar olarak tartışılmaktadır. Giderek artan bir ivme ile uluslararası ölçekte, suç olarak tanımlanan insan eylemlerinin sınırlandırılması yoluna gidilmektedir. Tüm ülkelerde suç ve ceza olarak tanımlanan insan eylemleri ayıklanmaktadır. Özellikle demokratik ülkelerde suç ve ceza politikaları ile infaz politikaları gözden geçirilmektedir. Bunun sonucu olarak çoğu demokratik ülkelerde, kapatarak cezalandırma yöntemi mümkün olan en alt düzeye çekilmektedir.

İkinci konu infaz politikası ile ilgilidir. Artık, "suç" olarak tanımlanan eylemlerle ilgili olarak, "cezaevi" denilen mekanlara insanları kapatmak yerine, alternatif yöntemler geliştirilmektedir. Hayır kurumlarında görev yapma, bir takım etkinliklerde bulunamama (stadyuma gitmeme, belirli bir süre belirli bir kente gitmeme gibi.)

Adına ceza ve tutukevi denilen mekanlarda tutma konusunda, ulusal-üstü insan hakları belgelerinde ise "insan onurunun korunması" başlıca amaç olarak vurgulanmaktadır. Cezaevinin bizzat kendisinin insan doğasına aykırılığı gizlenmemektedir. Ancak, o koşullarda da tutuklu ve hükümlü insanın hakları ve özgürlüklerinin korunması güvence altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda tecrit olağan bir uygulama değil, olağanüstü ve en ağır ceza olarak öngörülmekte ve böyle bir cezanın, hekim raporu ve yargı kararı ile ve ancak belirli bir süre ile uygulanabileceği öngörülmektedir.

Hemen belirtmek isteriz ki, İHD, tecriti bir ceza olarak da reddetmektedir. İHD'ye göre tecrit bir tür işkence yöntemidir ve asla bir yaptırım olarak uygulanamaz. Tutuklu ve hükümlülerin, cezaevinde diğer tutuklu ve hükümlülerle bir araya gelmelerine, çeşitli aktivitelerde bulunmalarına engel olunamaz. Cezaevinde de insanın, yaşam, sağlık, eğitim, beslenme, spor, kültürel ve sosyal faaliyette bulunma hakları vardır ve bu hakları saygı görmelidir.

İHD, F tipi cezaevlerinin yasal dayanağını oluşturan 1991 tarihli Terörle Mücadele Kanunu daha tasarı halindeyken, bu kanun kapsamında tutuklanan ve hükümlü olarak bulunanların bir ve üç kişilik oda sistemine göre inşa edilecek cezaevlerinde tutulacağına ilişkin hükme itiraz etmişti. Bu hükmün tecriti amaçladığını açıklamıştı. Nihayet İHD, F Tipi cezaevlerinin ihale aşamasında 1997'den itibaren ve inşaatların çeşitli aşamalarında itirazlarını yükseltmiştir. 28 Ekim 1999 yılı olağan genel kurulumuzda F tipi cezaevleri konusunda kurultay düzenlenmesi kararı alınmış, 29-30 Ocak 2000 tarihinde Kurultay gerçekleştirilmiş ve açlık grevlerinden on ay önceden başlamak üzere yoğun etkinlik ve girişimlerde bulunmuştur.

***

Hükümete ve Kamuoyuna Çağrımızdır

İHD, tüm cezaevleri sorunlarına, adli-siyasi ayrımı yapmadan tüm cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sorunlarına dikkat çekmektedir.Çocuk ve kadın tutuklu ve hükümlülerin koşullarına özel ilgi göstermektedir.

58. Hükümet, insan hakları ve temel özgürlüklere saygıyı temel aldığını ifade etmektedir.Bu aynı zamanda yurttaşlara karşı bir taahhüttür. Hükümete, genel olarak cezaevlerine özel olarak da halen sürmekte olan ölüm oruçlarına ilişkin çağrıda bulunuyoruz:

– Hükümeti ve Sayın Adalet Bakanını sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Tutuklu ve hükümlülere uygulanan tecrit koşullarını kaldırınız. Ölüm orucunu bu yolla sona erdiriniz.

– Tüm cezaevlerinde tecrit koşullarını kaldırınız. Tüm cezaevleri nitelemesine İmralı Cezaevi de dahildir.

– Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış ve onlarca insanın hayatına mal olmuş cezaevi operasyonlarının sorumlularını yargı önüne çıkarınız.

– Tüm cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin, savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, beslenme, aileleri ve avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösteriniz.

– Tüm cezaevlerinde ve özellikle kadınların ve çocuk tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu cezaevlerindeki koşulları insan onuruna uygun hale getiriniz.

– İnsan onuru insanın imgesine uygun muamele beklentisidir.Tüm tutuklu ve hükümlülere insan onuruna uygun muamele yapılmasını sağlayınız.

– Son olarak, demokratik kamuoyunu cezaevlerinde insan hakları için sürdürdüğümüz mücadeleye destek olmaya ve dayanışma içinde bulunmaya davet ediyoruz.

İnsan Hakları Derneği

Bir cevap yazın