19 ARALIK BİR UTANCIN TARİHİ

19 Aralık 2000 tarihinden bu yana tam on yıl geçti.
 
O tarihlerde siyasi mahpuslar, yeni yapılan F Tipi hapishane denilen hapishanelere sevk edilmek isteniyordu. Ancak, siyasi mahpuslar ile demokratik kamuoyu, F Tipi cezaevlerini tecrit koşullarını içerdiği için eleştiriyor; Adalet Bakanlığı’nı bu haliyle F tipi cezaevlerini kullanıma açmaması konusunda uyarıyordu. Bakanlığa yapılan uyarılar sonuçsuz kaldı  ve 19 Aralık 2000 günü 20 cezaevine operasyon yapıldı. Bu operasyon sonucunda 30 mahpus ve 2 asker yaşamını kaybettiler. Yüzlercesi yaralandı…

Ölen mahkûmlar için hazırlanan otopsi raporlarında operasyon sırasında yanıcı kimyasal maddelerin kullanıldığı, pek çoğunda darp izlerinin bulunduğu tespit edildi. Cezaevlerinde devletin koruması altında bulunması gereken mahpusların yaşamlarının, silahlar ve kimyasal maddeler kullanılarak sonlandırılması ya da yaşamları boyunca sakat kalmalarına neden olunması insanlık adına bir utançtır ve doğrudan doğruya yaşam hakkının ihlalidir.

Cezaevindeki tutuklu ve mahkûmların insan haklarına saygı gösterilmesi, insan onuruna uygun koşullarda yaşamasının sağlanması için İnsan Hakları Derneği, 16–17 Kasım 2002 tarihinde yapılan 11. Olağan Genel Kurulu’nda aldığı kararla 19 Aralık gününü cezaevlerinde insan hakları için mücadele ve dayanışma günü ilan etmiştir.

Biz insan hakları savunucuları, 19 Aralık 2000 tarihinden bu yana cezaevlerinde bir çeşit ‘ikinci’ bir cezalandırma sistemi olarak uygulanmakta olan tecrit ve izolasyona son verilmesini savunmaktayız. Tecrit ve izolasyon, mahkumların diğer tutuklu ve hükümlülerle bir araya gelmelerine, çeşitli aktivitelerde bulunmalarına engel olmaktadır. Oysaki cezaevinde de olsa, tüm insanların, yaşam, sağlık, eğitim, beslenme, spor, kültürel ve sosyal faaliyette bulunma hakları vardır ve bu hakları ihlal edilemez.

19 Aralık gününü, Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele Günü ilan eden İHD olarak aşağıdaki taleplerimizi bir kez daha kamuoyunun ve ilgili makamların bilgisine sunuyoruz.

• Adli veya siyasi ayrımı yapmadan bütün tutuklu ve hükümlüler için insan onuruna saygı gösterilmelidir.
• Hiçbir tutuklu ve hükümlü tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır. 45/1 no lu genelge hiçbir gerekçe sunulmadan uygulanmalıdır. Mahpusların haftalık telefon görüşmelerindeki tekmil dayatmasına acilen son verilmelidir. Disiplin suçları tehdit gibi kullanılarak mahpuslar üzerinde kurulan baskılar sona erdirilmelidir.
• Gazete bayilerinde temin edilebilen ama cezaevlerine giremeyen Kürtçe yayın organları mahpuslara verilmelidir.
• Tutuklu ve hükümlülerin haklarını ihlal eden, onlara işkence yapan, yaralayan ve öldüren kamu görevlileri hakkında davalar açılmalı, açılmış davalar bir an önce sonuca bağlanarak failler hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdırlar.
• Temel insan haklarına aykırı birçok madde içerdiğinden, Ceza İnfaz Yasası’nın ivedilikle ilgili meslek kuruluşları, İnsan Hakları Örgütleri ve akademisyenlerden olaşacak bir kurulda yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.
• Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.
• Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin, savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, beslenme, aileleri ve avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmeli ve BM Minimum Cezaevleri Standartlarında belirlenen ilkeler kabul edilmelidir.
• Daha özgün sorunlar da yaşandığından, Kadın ve Çocuk Cezaevleri, insan onurunun zedelenmediği, temel hakların koruma altına alındığı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.

Buradan tüm kamuoyuna ve siyasi iktidara sesleniyoruz..

Mahpuslar yalnız değildir.. Onların sesi olmaya devam edeceğiz…

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın