19 Aralık “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” 22. yılında
Demokratik Sol Parti (DSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Anavatan Partisi (ANAP) koalisyonunun iktidarda olduğu 19 Aralık 2000 tarihinde, asker ve polisler tarafından iş makineleri, ateşli silahlar, gaz bombaları, yanıcı kimyasal silahlar kullanılarak 20 hapishanede aynı anda yapılan ve 4 gün süren operasyon sonucunda 30’u mahpus 2 si asker 32 insan hayattan koparıldı, yüzlerce mahpus kalıcı hasarlar bırakacak şekilde yaralandı. Operasyon adı altında işlenen bu insanlığa karşı suçun üzeri cezasızlıkla örtülmek isteniyor. Tüm sorumluları hesap verinceye kadar 19 Aralık katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız!
Hatırlanacağı üzere, saldırı sırasında; Bayrampaşa Hapishanesi’nde Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz, Şefinur Tezgel, Yazgül Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Özlem Ercan, Ümraniye’de Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, Ata Akçagöz, Haydar Akbaba, Muharrem Buldukoğlu ve hastanede tedavisi devam ederken Rıza Poyraz, Çanakkale’de Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlker Babacan, Bursa’da Murat Özdemir, Çankırı’da İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez, Ali İhsan Özkan, Uşak’ta Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı, Ceyhan’da Halil Önder isimli mahpuslar ile Ümraniye ve Çanakkale’de Nurettin Kurt ve Mustafa Mutlu isimli askerler öldürüldü. Öldürülenlerin çoğu vahşice öldürülmüşlerdi ve Bayrampaşa Cezaevi’nin C-1 koğuşunda, kadın mahpuslar diri diri yakılmıştı.
Silahsız, savunmasız mahpusların katledildiği bu saldırıyı devlet yetkilileri sonuna kadar savundu. Operasyonu protesto için devamında başlatılan açlık grevlerinde yüzün üstünde insan hayatını kaybetti ve dışarıda olayı protesto eden 3 bine yakın kişi gözaltına alındı.
Katliamdan sağ kurtulan mahpuslar, hücre tipi hapishanelere götürüldüklerinde de ağır işkence ve tecride maruz bırakıldılar. Ardından da isyan ve mala zarar verme suçlamasıyla haklarında davalar açıldı. İsyan ve mala zarar verme suçlamasıyla Bayrampaşa’daki 167 tutuklu ve hükümlü hakkında açılan dava, 2009’da Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin zaman aşımı kararıyla düşerken, Ümraniye Cezaevi’ndeki 399 mahpusa açılan öldürme suçlamasına dair dava ise 22 Ocak 2016 tarihinde beraatla sonuçlandı ve Jandarma Uzman Çavuş Nurettin Kurt’un operasyonu yapan askerlerce öldürüldüğü kesinleşti.
Dakika dakika dünyaya izlettirilen katliamın izleri silinecek gibi değildi ama hızla deliller karartılmaya çalışıldı. Katliamın failleri ve sorumlular hakkında etkin soruşturma yürütülmedi, hatta korundular, terfi ettirildiler. Dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, bu katliamdaki rolü nedeniyle 2004 yılında ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirildi.
Ümraniye Cezaevinde dört tutuklu bir de uzman çavuşun öldürüldüğü operasyona ilişkin 267 askerin yargılandığı ve 15 yıl önce açılmış olan davada karar, 3 Aralık 2019 tarihinde verildi. Mahkeme, sanıklardan beşi hakkında dava sürecinde hayatlarını kaybettikleri için davanın düşürülmesine karar verirken, geri kalan 262 sanık hakkında; “kasten yaralama” ve “işkence” suçlarından davanın zamanaşımından düşmesine, “faili belli olmayacak şekilde kasten öldürme” suçundan da “aleyhlerine mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığı” gerekçesiyle beraat kararı vererek cezasızlık ayıbına bir yenisini ekledi.
Bayrampaşa Hapishanesi’nde yaşanan katliamla ilgili ilk dava ise , Eyüp Cumhuriyet Savcılığı’nın 37 er ve 2 astsubay hakkında hazırladığı iddianameyle, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tam 10 yıl sonra açılabildi.
O dönem Bayrampaşa Cezaevi Jandarma Bölük Komutanı olan Zeki Bingöl ifadesinde, operasyonun İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’un yazılı verdiği “Tufan Harekât Emri”ne göre gerçekleştirildiğini söyledi ve aralarında üst düzey komutanların da olduğu 157 jandarmaya “öldürme” ve “öldürmeye teşebbüs” suçlamalarıyla, 2015 Mart’ında ikinci bir dava açıldı.
“Gizli” ibareli harekat emirleri 14 yıl sonra mahkemeye gönderildiğinde görüldü ki; müdahale harekat emrinde; Adalet, İçişleri, Sağlık Bakanlıklarının, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Dairesi Başkanı Osman Özbek’in imzası var. Ve operasyon emri 12 Aralık’ta verilmiş. Bu tarih itibariyle Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı İstanbul Jandarma Komutanlığı emrine verilerek operasyon hazırlığı yapılmış, operasyona katılacak birimler yeni görev yerlerine sevk edilmiş, katliam ince ince planlanmış.
Bunca bilgiye, bilirkişi raporlarına, tanık anlatımlarına, Adli Tıp raporlarına rağmen, katliam sanıklarına karşı açılan davalar zamanaşımı ve beraat kararları ile bir bir kapatıldı
Bayrampaşa hapishanesinde operasyona katılan 196 güvenlik görevlisi hakkındaki dava ise, halen devam etmekle beraber, dava gereksiz uzatılarak diğerleri gibi bu dosya da zamanaşımına uğratılmaya çalışılıyor.
Bu davanın Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 9 Aralık 2021 tarihinde görülen 45 ’inci duruşmasında nihayet 21 yıl sonra, tanık olarak dinlenen emekli asker Ali Aydın’ın ifadeleri sonucunda dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Cezaevleri Tevkif Evleri Müdürü Ali Suat Ertosun’un dinlenmesine kararı verildi. 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan 46. Duruşmada ;zamanın Ceza ve Tevkifevleri Müdürü Ali Suat Ertosun SEGBİS üzerinden tanık olarak dinlendi. Ertosun, hukuki sorumluluktan kaçınmaya çalıştığı ifadesinde operasyonu savundu ve Hayata Dönüş’ün sadece bir cezaevi operasyonu değil, “yeniden yapılanma ve cezaevi reformu olduğunu” söyledi. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın ise söyleyeceklerinin devlet sırrı niteliğinde olduğundan özel duruşma açılması talebi mahkeme tarafından kabul edilmedi. 15 Eylül 2022’de görülen 47. Duruşmada Sadettin Tantan’ın bildirdiği adresinden, SEGBİS aracılığıyla beyanının alınmasına karar verildi ve duruşma 26 Ocak 2023’e erteledi.
Hatırlanacağı üzere; 20 hapishane katliam operasyonuna maruz kalmasına rağmen, sadece İstanbul Bayrampaşa ve Ümraniye, Çanakkale, Bursa, Adana Ceyhan, Gebze, Çankırı, Malatya, Uşak olmak üzere 9 hapishanedeki olaylar yargı konusu olmuş, bu davalardan sadece İstanbul Ümraniye, Bayrampaşa, Çanakkale ve Bursa Hapishanelerinde yaşanan saldırıyla ilgili askerlere dava açılmıştı. Halen devam eden Bayrampaşa davası dışında Ümraniye, Bursa ve Çanakkale hapishanelerine dair beraat kararları Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleşmiş oldu. Ümraniye Hapishanesine yapılan saldırı ile ilgili mahpuslara açılan ve beraatla sonuçlanan dava ise halen istinafta bulunuyor.
AİHM 19 Aralık katliamı ile ilgili ilgili önüne giden başvuruda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını garanti altına alan 2. ve işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddelerini ihlal ettiğine karar verdi ve Türkiye’yi tazminata mahkum etti.
Ancak hapishanelerdeki hak ihlalleri devam etti. 2022 yılının ilk 11 ayında tam 61 mahpus hastalık ve intihar nedeniyle yaşamını yitirdi.
Hapishaneler halen, insanlık dışı, onur kırıcı muamelelerin mekanı durumunda. Şüpheli mahpus ölümlerine eklenen ağır hasta mahpus ölümleri, mahpusun dışarı ile hatta diğer mahpuslarla teması kesilerek uygulanan ağır tecrit, keyfi disiplin cezaları, çıplak arama, sürgün sevk, kelepçeli muayene ve tedaviye zorlama gibi mahpusun yaşamını daraltan hak ihlalleri ile egemen zihniyet, cezaevlerini birer işkence merkezine dönüştürmüş durumda. Ancak, mahpuslar bu işkence ve hak gasplarına karşı, insan onuruna yaraşır bir yaşam için yılmadan mücadele ediyorlar.
İnsan Hakları Derneği de, 16-17 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirdiği Genel Kurulu’nda 19 Aralık gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan ederek, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin toplumsal bir sorun olduğunu ve çözümün sadece mahpuslara bırakılamayacağını işaret etmiştir. Bu sorumlulukla diyoruz ki;
– Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri derhal durdurulmalı, yaşanan ihlaller etkin bir şekilde soruşturulmalı, sorumlular yargı önüne çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır.
– Mahpusların yaşam haklarını koruyacak, eğitim ve sağlığa erişimi dahil tüm temel haklarını güvenceye kavuşturacak mevzuat değişiklikleri yapılmalı, uygulamanın etkin denetimi sağlanmalıdır.
– Tüm mahpusların insan onuruna saygı gösterilmelidir.
– Hiçbir mahpus tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır.
– Adalet Bakanlığı, 45/1 nolu Genelge’yi, şartsız uygulamalıdır.
– Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.
– Çocuk cezaevleri kapatılmalı, kadın cezaevleri mahpus ve kadın hakları gözetilerek yeniden düzenlenmelidir.
İnsan hakları savunucuları olarak, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine karşı durmaya ve mahpuslarla dayanışmaya devam edeceğiz.
19 Aralık katliamı bir insanlığa karşı suçtur. Yargılama bu suç kapsamında yapılana, zamanaşımıyla desteklenen cezasızlık son bulana kadar bu davanın peşini bırakmayacağız.
19 Aralık Katliamını unutmadık, unutturmayacağız!
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ