20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesi ile bir defa daha savaş, çatışma, yoksulluk, iklim krizi gibi mülteciliği yaratan nedenlerin önlenmesi ve mültecilere yönelik hak ihlallerinin son bulması için tüm dünya devletlerini ve dünya halklarını göreve ve duyarlılığa davet ediyoruz.
Mülteciliğin, mülteciliği yaratan nedenlerden ayrı olarak tümüyle insani temelde ele alınması ve ortaya çıkan sorunların insani temelde çözüme kavuşturulması gerektiği bugün çok daha net görülmektedir.
Bugün her saniye; tüm dünyada giderek artan mültecilerin siyasi pazarlık konusu yapılmaları, bu yolda araçsallaştırılmaları, hak öznesi olarak görülmemeleri , her yerde ve tüm zamanlarda ötekileştirilmelerinin ağır sonuçları ile yüzleşmek durumunda kalmaktayız.
Eğitimden sağlığa beslenmeye barınmaya kadar her alanda yaşanan ciddi sorunların gerçek ve kalıcı çözümlere kavuşturulmaması, mültecileri yarına dair umutlarından yoksun yaşamaya mahkum etmekte, tehlikeli yollarla yeni yurt arayışlarına mecbur bırakmaktadır.
Mülteci çocuk ve gençler için yapılan “kayıp kuşak” nitelemesi tartışmasız haklılığını her geçen gün yeni örneklerle ortaya koyarken, şiddet, istismar, ağır sömürü , güvencesiz ve güvensiz çalışma ve yaşama ortamları tüm mülteci nüfusu tehdit etmektedir.
Türkiye, geri kabul anlaşmaları ve Avrupa ülkelerinin sınırlarını mültecilere kapamaları nedeni ile çok sayıda mülteci için transit geçiş ülkesi konumundan varış ülkesi konumuna gelmiş ancak yanlış insan hakları ve mülteci politikaları ile milyonlarca mültecinin ağır hak ihlallerine uğramasına zemin yaratmıştır. Halihazırda geri gönderme yasağını hiçe sayan sınırdışı uygulaması mültecilere en ağır tehdit durumundadır ve Türkiye, İç İşleri Bakanının ağzından mültecileri yük olarak gördüğünü, mültecileri geri gönderme amacıyla hareket etiklerini, kalıcı olmalarına imkan yaratılmayacağını her fırsatta dile getirmekte, hatta uluslararası yükümlülüklerden yakınmaktadır.
Bu bakış açısıyla alınan kararlar ve saptanan politikalar insan hakları ihlallerinin kaynağı durumundadır. “Nasılsa geri dönecekler” diye düşünüldüğü için, çocukların eğitimden yoksun kalmaları, gençlerin iş imkanlarından yosun kalmaları önemsenmemektedir.
Türkiye’nin mültecilere dair sorumluluklarına uygun davranması gerektiği tartışma götürmez bir gerçeklik olmakla birlikte, mülteciler nerede bulunurlarsa bulunsunlar bütün dünyanın ortak sorumluluğudur ve tüm devletlerin aynı sorumlulukla mültecilerin ihtiyaç ve taleplerine cevap vermeleri gerekmektedir.
Bu nedenle; geri kabul anlaşmalarına imza atan, sınırlarını mülteciler kapatan Avrupa ülkeleri de Türkiye’de yaşanan ağır tablodan sorumludur.
Geri kabul anlaşmaları yanında, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin komşularıyla olan sınırlarının korunmasını ve güvenliğini sağlamak amacıyla oluşturulan “Frontex” (Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Biriminin) uygulamalarının yarattığı ağır hak ihlalleri özellikle Yunanistan Türkiye sınırında kendisini göstermektedir. Yunanistan sınırında görevli sınır muhafızlarının sınırı aşan mültecilere uyguladıkları işkence ve kötü muamele yanında geri itme uygulaması çok sayıda mültecinin yaşam hakkını tehdit etmekte, işkence yasağı her gün yüzlerce defa ihlal edilmektedir. Durum açıklıkla bilinmesine rağmen tüm devletler Frontex’i kaçak geçişlerin önlenmesinde yetersiz kalmakla suçlamakta ancak yaşanan hak ihlallerini görmezden gelmektedirler.
Dünya Mülteciler Günü vesilesi ile ekte paylaştığımız 2021 yılı Mültecilere Dair Hak İhlalleri Raporumuzda da altını çizdiğimiz önerilerimizi bir defa da bu açıklama ile deklere ediyor ve” Eşit özgür bir arada yaşamak mümkün. Yeter ki İste ! “diyoruz.
Mülteciliğe neden olan politika ve tutumlara karşı mücadelenin önemi bilinmekle birlikte, mültecilik bir kere ortaya çıktıktan sonra mültecilikten kaynaklanan sorunların insani temelde çözümü için mücadelenin ertelenemeyeceği de kabul edilmelidir. Bu nedenle; raporumuzda özetlemeye çalıştığımız devasa sorunların çözümüne katkı sunulabilmesi bakımından ve acilen ; – Mültecilere yönelik hak temelli bir yaklaşımın benimsenmesi , – Kadın, çocuk, LGBTİ+ birey, yaşlı ve engellilerin haklara erişimlerini sağlayacak sosyal destek mekanizmalarının kurulması ve acilen işler hale getirilmesi, – Mülteci çocuk ve gençlerin eğitim hakkına erişiminin sağlanması, çocuk işçiliğinin önlenmesi, – Anne ve çocuk ölümlerindeki ciddi tablo da göz önünde bulundurularak, özellikle anne, çocuk, yaşlı ve kronik hastalığı olanların sağlık ve bakım hizmetlerine tam erişiminin sağlanması, – Kayıt dışı çalışmanın yarattığı ağır sömürünün önlenmesi için çalışma izni uygulamasının kolaylaştırılması, – Medyada ve siyasette daha da öne çıkan ve ırkçı saldırıları motive eden mültecilerle ilgili ayrımcı söylemlerden vazgeçilmesi, önleyici tedbir alınması, – Nefret saldırılarının durdurulması, karşımıza çıkan cezasızlık uygulamasına son verilmesi – 1951 Cenevre sözleşmesindeki coğrafi çekincenin kaldırılması, ülke içinde ve dışında serbest dolaşım ve yerleşim hakkının sağlanması, – AB- Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması ve mültecilik hakkına tehdit oluşturan tüm ikili anlaşmaların geri çekilmesi, Frontex uygulamasının denetlenmesi ve yakın izlemeye alınması, – Sınırlar açılarak insan kaçakçılığının önlenmesi, – Mültecileri sınırdan geçmek için yasadışı- tehlikeli yollara sevk eden politika ve söylemlerden vazgeçilmesi, – BMMYK nın uluslararası koruma başvuruları konusunda Türkiye’de yeniden aktif faaliyet göstermesi, – Göç İdaresinin uluslar arası koruma ve ikamet başvurularının alınması başta olmak üzere mültecilerin taleplerini karşılayacak güven verici, keyfiyetten uzak, mültecilerin erişimini kolaylaştıran bir sistem kurması – Suriyelilere uluslararası koruma başvurusunda bulunma yolunun açılması – Sınırdışı ve Geri İtme gibi “Geri Gönderme Yasağı”na aykırı uygulamaların durdurulması, – Geri Gönderme Merkezlerinde insani tutulma koşullarının sağlanmasından öte, idari gözetim uygulaması ve mültecilerin bu merkezlerde tutulmasına son verilmesi, – Eğitim, sağlık, barınma ve çalışma gibi temel haklar bakımından vatandaşlarla eşit hakların sağlanması, – Kadın ve çocuklara yönelik istismar ve şiddeti önleyici, kadın ve çocukları koruyucu etkin mekanizmaların hayata geçirilmesi, – Dil ve maddi imkan sorunları da gözetilerek adalete erişim ve hukukun korumasından yararlanma konusunda eşitlik ve yeterli imkân sağlanması – Mültecilere kendi dillerinde hizmet sunacak, kolay ulaşılabilir resmi danışma merkezlerinin kurulması, – Mültecilere dair politikalar belirlenirken, mültecilerin ve alanda çalışan sivil örgütlerin görüş ve önerilerinin etkin değerlendirilmesi, – Uzun süre Türkiye’de yaşayan ve geri dönmesi savaş ve sonraya etkilerinin neden olduğu koşullar çerçevesinde mümkün görünmeyen mültecilere vatandaşlık verilmesi, SAĞLANMALIDIR.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ |