2009 YILI OCAK, ŞUBAT VE MART AYLARINDA ADANA’DA YAŞANAN HAK İHLALLERİ RAPORU
8 Nisan 2009
Adana’da 2009 yılının ilk üç ayında tavan yapan hak ihlalleri Engizisyon dönemini aratacak durumda.
Çocukları Ölçüsüz ve Adaletsiz Cezalandırıldılar.
Adana 6. 7 ve 8. Ağır ceza mahkemeleri Ocak, Şubat ve Mart 2009 aylarında 33 çocuğa örgüt üyeliğinden ve örgüt propagandasından toplam 129 yıl 3 ay 15 gün hapis cezası verildi.
Çocukların Özel yetkili Ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları ve cezalandırılmaları Türkiye’nin taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) hükümleri bakımından sorunlara yol açmaktadır. ÇHS, 18 yaşın altında olan herkesi çocuk olarak kabul etmekte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise, çocukların yargılanmalarının yetişkinlerden ayrı ve daha bir özenle yürütülmesini ayrıca çocuklara özgü soruşturma ve yargılama tedbirlerine başvurulması gerekdiğini söylemektedir. 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) yapılan bir değişiklikle, 15-18 yaş arasındaki çocuk sanıkların, çocuk mahkemeleri yerine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nde (bunlar aslen Devlet Güvenlik Mahkemeleri olup sadece tabeladaki isimleri değiştirilmiştir) yargılanmalarının yolu açılmıştır.
Çocuklar; “ben örgüt falan bilmem” dediyse de, nafile ferman Padişahtandı. Lakin Yargıtay Ceza Genel Kurulu (CGK), tam olmazsa da benzer bir olayda; bunları “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenler örgüt üyesi gibi cezalandırır.” Onun için bunların hepsini örgüt üyesi gibi cezalandırın. Durun daha bitmedi, Yargıtay devamla, elleriyle zafer işareti yapmışlar ise ayrıca da “örgüt propagandasından”, hele bir de elinde taş varsa “polise etkin mukavemeti” de üstüne koyulmalı görüşünü içtihat eylemişti. Ferman böyle buyurmuş, onların çocuk olduğuna bakmayın siz, onlar örgütün genel çağrılarına kesin uymuşlardır. Onun için sokağa çıkıp slogan atarak polise taş atmışlardır. Diyarbakır’daki mahkeme, ‘yahu bu çocukların örgüt ile bir bağlantılarını saptayamadık ki, örgüt üyesi gibi cezalandıralım’ deyip karşı çıkmışsa da, Ankara’daki müçtehitler, siz bakmayın bu çocukların öyle dediklerine, bunlar kesin Roj TV izlemiş, oradan etkilenmişlerdir. Yani anlayacağınız “örgütün genel çağrısı ile” Adana’da sokağa çıkıp yasadışı slogan atarak polise taş atmışlardır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu akıl almaz kararının en sert uygulandığı yerlerden biride Adana’dır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu kararının ardından Adana’da 2009 yılının ilk üç ayında 33 çocuğa peş peşe örgüt üyeliğinden, örgüt propagandasından yıllara varan hapis cezaları verildi.
Adalet Bakanı’nın verilerine göre; 2006 ve 2007 yıllarında Türkiye’de, TMK hükümleri kapsamında toplam 4 bin 784 dava açılmış ve 1588’i çocuk olmak üzere 11 bin 720 kişi yargılanmıştır. Kitlesel eylemlere paralel olarak gözaltı ve tutuklamaların 2009 yılının ilk üç ayında daha da arttığı dikkate alınırsa, halen binlercesi çocuk olmak üzere 10 bini aşkın kişi bu suçlardan yargılanmaktadır.
Ocak, Şubat ve Mart 2009 tarihlerinde yaşları 13 ile 17 arasında değişen 82 iki çocuk gözaltına alındı. Gözaltına alınan 82 çocuktan 28’i tutuklanıp cezaevine konulurken 54 çocuk ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Ocak, Şubat ve Mart 2009 tarihlerinde 18 yaş üstü 55 kişi gözaltına alındı. 26’sı tutuklanıp cezaevine konulurken 29 kişide tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Toplumsal Muhalefet Susturulmak isteniyor
Toplumsal muhalefeti raptu zapt altına almak için TCK’nın 220 maddesine dayandırılarak siyasi partilerin derneklerin, yasal platformların gerçekleştirdiği eylemler yasadışı ilan ediliyor, bu eylemlere katılanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıp cezaevine konuluyor. Son yıllarda ülke genelinde olduğu gibi Adana’da siyasi partilerin, yasal platformların ve derneklerin gerçekleştirdiği eylemler bu kasmamda değerlendirilmiş, yasal kuruluşların üyeleri ve çalışanları gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Yapılan bir çok yasal eylem ve basın açıklaması bu kapsamda değerlendirilerek yasadışı ilan edilmiştir.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün baskı altına alan bir bütün olarak toplumu potansiyel suçlu ilan eden TCK’nın 220. maddesi kaldırılmalı yerine düşünce ve ifade özgürlüğünü yasal güvenceye alacak düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
Ocak, Şubat ve Mart 2009 tarihlerinde işkence ve kötü muamele gördüklerine dair derneğimize 31 başvuru yapılmıştır.
İşkence ve kötü muamele gördüklerine dair başvuruda bulunanlar özetle yaşadıklarını şöyle anlatmışlardır.
Polisin attığı taş sonucunda gözünde yırtılma oldu
M. K (17) İmralı cezaevinde uygulanan hücre uygulamasını protesto etmek amacıyla 03.02.2009 tarihinde Gülbahçesi mahallesinde yapılan eyleme polis gaz bombalarıyla ve coplarla müdahale etti. “Yine polis uzaktan bizlere taş atıyordu. Atılan bu taşlardan bir tanesi gözüme deydi. Bayıldım yere düştüm. Orda bulunan arkadaşlarım beni devlet hastanesi acil servisine götürdüler”. Yapılan muayene sonucunda gözümde yırtılma olduğu tespit edildi. M.K şu an Türkiye İnsan Hakları Vakfında Tedavi görmekte olduğunu belirtti.
Cezaevinde Gardiyan Dayağı
Sabit Yıldız : 22.01.2009 tarihinde Kürkçüler Cezaevinde tutuklu olarak bulunan oğlu Sabahattin Yıldız ile görüştüğünü, görüşmede oğlu Sabahattin’in gecen hafta gardiyanların kendisini ve aynı odayı paylaştığı tutuklu arkadaşı Deniz’i dövdüklerini aldıkları darbelerden kaynaklı vücutlarında morluklar oluştuğunu belirtmiştir.
Sedef Hastası Çocuk cezaevine konuldu.
Zeki Özbay Yaptığı başvuruda ise 16 yaşındaki oğlu Ş. Ö oğlunun yapılan bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle sokak ortasında polisler tarafından tartaklanarak gözaltına alındığını, ertesi günde savcılığa çıkarılarak tutuklandığını, oğul Ş.Ö’nün Sabancı Meslek Lisesinde okuduğunu ve Sedef Hastası olması nedeniyle sürekli tedavisi gördüğünü belirtmiştir.
Gazeteciye Dayak ve Gözaltı
Diha muhabiri Ersin Çelik Yaptığı başvuruda 28 Şubat 2008 tarihinde DTP’nin Barbaros mahallesinde seçim bürosunun açılışının haber takibi için gittiğini, orda bulunan kitlenin slogan atması sonucunda polisin klas ve coplarla müdahale ettiğini, saldırıyı görüntülerken gören sivil polislerin kendisine müdahale ettiğini, polislerin saçlarından tutarak yerden sürüklenip polis otosuna bindirildiğini, polis otosunda da hakaretlere ve kaba dayağa maruz kaldığını, gözaltına alınan bir başka kişinin de aynı şekilde kaba dayağa ve hakarete maruz kaldığını, aldığı darbeler sonucunda boynunda ve vücudunda darp izleri oluştuğunu beyan etmiştir.
Krizi ve AKP’yi protesto eden öğrencilere gözaltı ve dayak
Ünsal Dorak Yaptığı başvuruda ise Tekirdağ’da kriz mağduru A. Kadir Uçar’ın oğlunun hastanede yaşamını kaybetmesini protesto etmek için 19.02.2009 tarihinde AKP il binası önünde ‘bu kriz emekçiyi değil AKP’yi yakacak’ pankartını açtıklarını ve Başbakanın kuklasını sembolik olarak yakmaları sonucunda polisin kendilerine müdahale ederek tartaklandıklarını, Kendisiyle birlikte Halkevleri üyesi Engin Sakın, Mehmet Koca, Abdullah Kaan Bikel ve Özlem Yalçınkaya isimli arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındıklarını, polis otosunda karakola kadar arabanın içinde ağza alınmayacak küfür ve hakaretlere maruz kaldıklarını belirtmiştir.
Gözaltında dayak attılar, daha sonrada ajanlık yapmasını istediler
H.A (16) isimli çocuk yaptığı başvuruda, Öcalan’ın Türkiye’ye getiriliş yıl dönümü dolayısıyla Adana Gülbahçesi mahallesinde 15.02.2009 yapılan gösteriye katıldığı gerekçesiyle 8 arkadaşı ile birlikte gözaltına alındığını, alınma esnasında çevik kuvvet polislerinin ağıza alınmayacak küfür ve hakaretlerde bulunduklarını, Terörle Mücadele Şubesinde yaklaşık 5 saat tutuldukların, TMŞ’de polislerin bacaklarına tekme ile vurduğunu, aldığı darbelerden dolayı bacağının üzerine basamadığını, diğer 8 çocuğunda aynı muameleyi gördüğünü, 5 saat kadar TMŞ’de tutulduktan sonra gece çocuk şubesine götürüldüklerini, ertesi gün savcılığa çıkarıldığını tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığın belirmiştir. 16 yaşındaki H. A başvurunun devamında ise şunları belirtmiştir : 23.02.2009 günü Gülbahçesi Mahallesi Bedrettin Demirel ilk okulunun önünde beklerken daha önceden de tanıdığı sivil polislerin yanına gelerek kendisini arabaya bindirdiğini, boş bir araziye götürdüklerini, orada polislerin kendilerine yardımcı olmalarını istediklerini kendilerine yardımcı olması halinde onlarında kendisine yardımcı olacağını, mahallede bir gösteri veya bir eylem olursa kendilerine haber vermelerini, 0506 359 88 64 nolu telefon numarasını kendisine verdiklerini bu numaradan kendileriyle kontak kurmalarını istediklerini, kendiside korktuğu için önce kabul ettiğini, bundan dolayı da psikolojisinin çok kötü olduğunu belirtmiştir.
Tedavi için hastaneye götürülen tutuklu çocuğun kollarına zincir vurdular
Şefik Alagaş Yaptığı başvuruda Pozantı çocuk tutukevinde tutuklu olarak bulunan yiğeni A.B (17) ile 03.03.2009 tarihinde görüş yaptığını, görüşme esnasında yiğeninin diş ağrısı için hastaneye götürüldüğünü, kollarına zincir takıldığını, zincirin çok sıkı kollarına bağlanması sonucunda kollarında yaralar oluştuğunu, olayın üzerinden iki hafta geçmesine rağmen görüşte bileklerinde oluşan izlerin ve yaraların daha iyileşmediğini kendi gözleriyle gördüğünü belirtmiştir.
Polisler 16 yaşındaki çocuğun kafasını üç yerden kırdılar. Ardında Tutuklayıp Cezaevine koydular
Mikail Oygur yaptığı başvuruda ise şunları belirtti “ kardeşim S. O 16 (yaşında) 26 Şubat 2009 tarihinde Gürselpaşa Mahallesindeki DTP seçim bürosunun açılışı sırasında belediye otobüsüne taş attıkları gerekçesiyle gözaltına almışlardır. Kardeşim gözaltına alınma esnasında polisler ellerindeki coplarla kendisine vurdular. Kardeşim aldığı darbeler sonucunda üç ayrı yerden kafası kırıldı. Yine aldığı darbelerden dolayı vücudunda darp izleri oluştu. Kardeşimle birlikte gözaltına alınanlar, kardeşimin kafası kırık bir şekilde yaklaşık 4 saat terörle mücadele şubesinde hiçbir tıbbi müdahale edilmeden beklettiklerin, daha sonra adli tıbba götürüldüğünü ondan sonrada çocuk şubeye götürüldüğünü belirttiler, kardeşim ertesi gün savcılığa çıkarıldı ve tutuklanarak cezaevine konuldu. Kardeşim tutuklanıp cezaevine konulduktan bir hafta sonra görüşüne gittim. Kardeşim tutuklanıp cezaevine getirilirken cezaevi girişinde gardiyanların da kendisi dövdüğünü ve karnına tekme ile vurduğunu söyledi” Mikail Oygur kardeşinin gördüğü işkence ve kafasının kırılması sonucunda elbiselerinin kanlar içinde kaldığını, bu kanlı elbiseleri delil olarak gösterip savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca kafasının kırılması adli tıp raporu ile de belgelendiğini beyan etti.
Doktorların dahi teşhis koyamadığı hasta çocuğu tutuklayıp ceza evine koydular
İbrahim Dündar Yaptığı başvuruda 28.02.2009 tarihinde Barbaros mahallesinde DTP’nin seçim bürosu açılışında abisinin oğlu 17 yaşındaki H.D zafer işareti yaparak yasadışı slogan attığı gerekçesiyle gözaltına alındığını , bir gün sonrada savcılığa çıkarılarak tutuklanıp cezaevine konulduğunu, H.D’nin hastalığından dolayı tedavi gördüğünü, doktorların hastalığına dahi bir teşhis koyamadığını, özel bir yağla yemeklerini hazırladıklarını, bu özel yağıda Almanya’dan getirdiklerini belirtmiştir.
Çocuğa Cezaevi Girişinde Asker Dayağı
Safiye Bayna yaptığı başvuruda 15 yaşındaki oğlu A. B’nin 17 Şubat 2009 tarihinde Ova mahallesinde yapılan bir gösteriye katılarak polise taş atıp ve yine aynı eylemde yasadışı slogan attığı gerekçesiyle gözaltına alındığını, üç gün gözaltında kaldıktan sonra savcılığa çıkarılarak tutuklanıp önce Kürkçüler E Tipi Cezaevine Ardından da Pozantı cezaevine konulduğunu, 24 Şubat 2009 tarihinde oğlu ile Pozantı cezaevinde açık görüş yaptığını, bu açık görüş esnasında oğlunun Kürkçüler cezaevi girişinde askerlerin arama adı altında çırıl çıplak soyulmasını istediğini, böyle bir aramanın onursuzluk olduğu içinde reddettiğini, bundan dolayı da askerler tarafından dövüldüğünü, aldığı darbelerden kaynaklı bayıldığını, iki gün Kürkçüler E Tipi cezaevinde tutulduktan sonra Pozantı Cezaevine götürüldüğünü, Oğlunun daha öncede cezaevinde yattığı için gardiyanların kendisini tanıdığını bundan dolayı ‘lan sen yinemi geldin buraya’ diyerek bu kez de orda dayak atıklarını beyan etmiştir.
Alırlarken Dayak attılar, gözaltında da Sabaha Kadar ayakta beklettiler
Naim Arslan Yaptığı başvuruda Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getiriliş yıl dönümü dolayısıyla Adana Misis Beldesinde gösteri yaptığı gerekçesiyle kendisiyle birlikte Tevfik Arslan, A. Ali Arslan, Dündar Arslan ve yaşları Küçük olan Y. K. (1994), F. İ (1994), R. İ (1995), İ. İ (1994) Ve Ş. İ isimli kişilerle birlikte jandarma tarafından gözaltına alındıklarını, alınma esnasında tekmeler ve coplarla dövüldüklerini, getirildikleri jandarma karakolunda sabaha kadar ayakta bekletildiklerini, ertesi gün adliyeye getirildiklerini, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıklarını, Adliye’de kendilerine yakınlarının yemek getirdiğini yemeklerini yemek için kelepçelerinin çözülmesini istemelerine rağmen jandarma komutanı kelepçelerini çözmediğini ve kelepçeli bir şekilde yemeklerini yemelerini istediklerini beyan etmiştir.
Çocuğu emniyette saatlerce ayakta beklettiler, dayak atılar, yetmedi cezaevi girişinde önce hortumla ıslattılar sonrada dövdüler
15 Yaşındaki O.S Y 18.03.2009 tarihinde derneğimize yaptığı başvuruda 21 Ekim 2008 tarihinde yapılan bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle gözaltına alındığını, 3 arkadaşıyla birlikte Terörle Mücadele Şubesine götürüldüğünü, TMŞ’de 4 saat boyunca oturmalarına izin verilmediğini, polislerin tekmelerle kendilerine vurduğunu, TMŞ’de 4 saat bekletildikten sonra üç arkadaşıyla birlikte çocuk şubesine götürüldüklerini, ertesi gün savcılığa çıkarılarak tutuklanıp cezaevine gönderildiklerini, cezaevi girişinde askerler ve gardiyanların arama adı altında kendilerini çırıl çıplak soyduklarını, ardından da üzerine soğuk su döktüklerini ve dövdüklerini, aldığı darbelerden kaynaklı baygınlık geçirdiğini, 6 gün Kürkçüler cezaevinde kaldıktan sonra kendisinin ve diğer çocukların kollarına kelepçe takılarak Pozantı Cezaevine gönderildiklerini, yaklaşık üç aylık tutukluluğunun ardından çıkarıldığı ilk mahkemede tahliye edildiğini, ardından örgüt üyeliğinden ve örgüt propagandasından ceza aldığını, dosyasının Yargıtay da olduğunu, cezasının onaylanması halinde yeniden cezaevine götüreceklerini beyan etmiştir.
Çocukları Önce Hortumla Islattılar, Sonrada Sırtlarına Bindiler
Beşir Tekin derneğimize yaptığı başvuruda, Öcalan’ın yakalanış yıldönümü dolayısıyla Adana’da 15 Şubat 2009 günü yapılan eyleme katıldığı gerekçesiyle önce gözaltına alınan sonrada tutuklanarak cezaevine konulan 17 yaşındaki oğlu T. T ile 24 Mart 2009 günü cezaevinde açık görüş yaptığını, görüşte oğlunun ilk tutuklanıp Kürkçüler cezaevine getirildiğini, Kürkçüler cezaevinde gardiyanlar gece sabaha kadar kendisini ve arkadaşlarını dövdüğünü, sonrada hortumla ıslatıldıklarını, ardından da sırtlarına bindiklerini, ertesi gün sabah ıslak elbiseleriyle Pozantı Cezaevine getirildiklerini, söylediğini, oğlunun yaşadıklarını kendisine anlatırken kendisinin psikolojisinin alt üst olduğunu beyan etmiştir.
İŞKENCE KAYIT DIŞI YAPILIYOR
TMY ile PVSK’de yapılan değişikliklerin iskence ve kötü muamele ile polisin özellikle gösteriler sırasında orantısız güç kullanımının önünü açtığını dernegimizin 2008 yılı raporu başta olmak üzere 2009 Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait üç aylık raporumuzdada görmek mümkün. Raporumuzdada da görüldüğü gibi en yüksek değerleri gösteren ağır kaba dayak, aşağılama ve hakaret etme gibi ikence ve kötü muamele yöntemleri ile 2008 yılında ve 2009 yılının ilk üç ayinda karakollarda, açık alanda veya sokakta işkence ve kötü muamele gören başvuru sayısının yüksek olması arasında kurulacak doğru orantılı ilişki bize işkencenin gözaltı merkezlerinden sokağa taştığını gösterdi. Gözaltı merkezlerinde, gözaltı süreci başlatılmadan, defterlere kayıt düşülmeden, arabada, meydanda ya da sokakta kaba dayaktan başlayıp hakaret ve tehdidin kullanıldığı bu işkence vakalarının kaydı olmadığı için hukuki bir süreç başlatılmasının da önü kesilmiş oluyor. Şikayet olduğunda ise olay dışarıda gerçekleşmiş olduğundan gözaltı merkezi üzerinden işlem yapmak mümkün olmuyor ve işkencenin cezasız kalması kolaylaşıyor. Sonuç olarak işkence ve kötü muamele sistematik olarak devam etmektedir. İşkence ve kötü muamelenin son bulması için işkence yapan koluk hakkında etkin bir soruşturma başlatılması için yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerekmektedir.
Ethem Açıkalın
İHD Adana Şubesi Başkanı