30 yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı süreç ve yaşanılanlar, toplumsal alanda gerçekleşen her durum gibi elbette – hatta belki de en fazla – çocukları etkilemiştir. Çocuklar bu süreçte anne babalarını ve diğer yakınlarını kaybettiler, ölümlere tanık oldular, çatışmaları gördüler. Bir insan hakkı olan anadillerini kullanmalarına izin verilmediği için gelişimsel olarak olumsuz etkilendiler, hayatı anlama ve anlamlandırma süreçlerinde desteklenmek yerine kısıtlandılar. Güvenlik güçleri tarafından doğrudan hedef gözetilerek öldürüldüler, tutuklandılar, özgürlüklerinden mahrum bırakıldılar. Kapatıldıkları yerlerde şiddete ve işkenceye maruz kaldılar. Birçoğu ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullanırken polis şiddeti sebebiyle yaralandı ve hayatını kaybetti.
Raporumuzun bilançosunda yer alan istatistiksel verilere baktığımızda çocuklara yönelik hak ihlallerinin 2016 yılında da yoğun bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Bu ihlaller arasında güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen yargısız infazlar, gözaltında ve gözaltı yerleri dışında yapılan işkence ve kötü muamele ile toplumsal gösteriler sırasında çocukların maruz bırakıldığı şiddet dikkat çekmektedir. Toplumsal yaşamımızın geleceği olarak gördüğümüz çocuklar ve onlara yönelik gerçekleşen hak ihlalleri, hiç şüphe yok ki yürütmüş olduğumuz insan hakları mücadelesinde en hassas olduğumuz konular arasında yer almaktadır.
Silah kullanma yetkisinin ihlali ve dur ihtarı nedeniyle 2016 yılında bölgemizde, güvenlik güçlerinin hedefi olan 5 çocuk yaşamını yitirirken, 6 çocuk ise yaralanmıştır. Yine silahlı çatışma ortamından kaynaklı 22 çocuk yaşamını yitirmiş, 12 çocuk ise yaralanmış veya kalıcı fiziksel tahribatlarla yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmıştır. Bununla birlikte, Türkiye’de yüzlerce cana mal olan bombalı saldırılar neticesinde, bölgede de 41 çocuk yaşamını yitirmiş, 3 çocuk ise yaralanmıştır. Diğer yandan, yaşam hakkı ihlal edilen çocuklarla ilgili yargı organlarınca, etkili ve adil bir soruşturma yürütülmemesi, faillerinin gizlenmesi ve yargı karşısına çıkarılmaması, suç işleyen kolluk birimlerini adeta cesaretlendirmekte, gerçekleştirdikleri ihlalleri sürdürmeye teşvik etmektedir.
Yine toplumsal gösterilerde veya ev baskınları sonucu 2016 yılı içerisinde 150 çocuk gözaltına alınmış, 40 çocuk ise tutuklanmıştır. Sokağa çıkma yasakları sırasında ve toplumsal olaylarda gözaltına alınan çocuklara yönelik işkence ve kötü muamele uygulamalarına da rastlanmıştır. En az 6 çocuk gözaltında işkenceye maruz kalırken yine en az 6 çocuk ise gözaltı yerleri dışında veya sokakta şiddet mağduru olmuştur.
Çatışmalı ortamdan etkilenme, resmi hata ve ihmal sonucu, faili meçhul saldırı, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcılar sonucu, sınır hatlarında vurulanlar, kuşkulu çocuk ölümleri ve intiharları gibi konularda yapmış olduğumuz izleme çalışmalarında ise 2016 yılında bölgede 40 çocuk yaşamını yitirmiş, 49 çocuk ise yaralanmıştır.
İhlallerin yoğun olarak yaşandığı hapishanelerde ise çocuklara yönelik ihlaller dikkat çekmektedir. Raporumuzda görüleceği üzere, cezaevlerinde çocuklara yönelik yapmış olduğumuz izleme ve tespit çalışmalarında cezaevinin fiziksel koşullarının yarattığı ihlaller bir yana, işkence ve kötü muamele, sağlık sorunları, sosyal etkinliklerden mahrum bırakılma, psikolog desteğinden yoksun bırakılma gibi pek çok ihlalin yaşandığı görülmüştür. Bir an önce cezaevlerinde yaşanan bu ihlallerin önlenmesine dair koruyucu politikaların çağrısında bulunurken çocukların yaşamlarını idame ettireceği alanların cezaevleri değil, ailelerinin yanı olduğunu belirtmek istiyoruz.
2016 yılında aile içinde ve toplumsal yaşam alanlarında çocuklara yönelik yönelik şiddet ve istismar olayları ile yaşam hakkı ihlalleri yine devam etmiştir. Karşılaştıkları şiddet sonucu 10 çocuk yaşamını yitirmiş, 2’si yaralanmış, 114’ü istismara maruz kalmıştır. Aile ortamında ya da toplumsal alanda çocuklara yönelik görülen yaşam hakkı ihlallerinin en önemli nedeni, çocuklara yönelik yapıcı sosyal politikaların yokluğudur. Bu durum, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne 22 yıl önce taraf olan Türkiye‟nin, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı şeklinde temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlüklerini yerine getirmediğinin bir göstergesidir. Oysa sözleşme, devletleri, çocuk haklarına saygı duymaya davet etmekte, bu hakların korunmasına yönelik pozitif ve bu hakların ihlal edilmemesi için de negatif yükümlülük getirmektedir.
Çocukların yaşam hakkını savunmak ve çocuklara yönelik hak ihlalleri ile mücadele etmek, en temel ve insani sorumluluktur. Bu temelde biz insan hakları savunucuları olarak, tüm toplumsal kesimleri çocuklarımızın her alanda maruz kaldığı şiddete karşı duyarlı olmaya ve demokratik tepkilerini göstermeye çağırıyoruz. Sonuç olarak diyoruz ki; çocukların işkence edilerek cezaevlerine atılmadığı, kurşunla ya da gaz fişeği ile vurulup katledilmediği, anadillerinde özgür, bilimsel, kendi inanışında ve ayrımcılığa uğramadan eğitim alabildiği, sokaklarda çalışmak zorunda kalmadıkları, şiddete ve istismara maruz bırakılmadıkları bir toplumda yaşayabildikleri bir ortam diliyoruz.
Raporun tamamına şu bağlantıdan erişebilirsiniz: 2016 Yılı Çocuk Hakları İhlalleri Raporu
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ ÇOCUK KOMİSYONU