2021 yılının Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarını kapsayan; İzmir 1 Nolu F Tipi (Kırıklar), İzmir 2 Nolu F Tipi (Kırıklar), İzmir Kadın Kapalı (Şakran), İzmir 1 Nolu T Tipi (Şakran), İzmir 2 Nolu T Tipi (Şakran), İzmir 3 Nolu T Tipi (Şakran), İzmir 4 Nolu T Tipi (Şakran), Balıkesir/Kepsut L Tipi Hapishanesi, Manisa T Tipi, Menemen R Tipi için; ilgili kurum ve derneklerle yapılan görüşmeler, mahpusların aileleri ve avukatları tarafından derneğimize yapılan başvurular, hapishanelere yapılan avukat ziyaretleri ve mahpuslar tarafından gönderilen mektuplarla sorunların aktarılması sonucunda Ege Bölgesi Hapishanelerinde yaşanan hak ihlalleri, İHD İzmir Şube Hapishane Komisyonu tarafından rapor haline getirilmiştir.
Hapishanelerde baskıcı ve insanlık onuru ile bağdaşmayan yöntemler benimsenerek mahpuslar, her gün onlarca ihlalle karşı karşıya bırakılmaya devam edilmektedir. Sürekli olarak yeni tutuklamalarla birlikte artan mahpus sayıları, beraberinde, yaşanan hak ihlallerini devam ettirmekte ve hapishanelerdeki sorunlar da giderek artar hale gelmektedir.
Türkiye’deki hapishanelerde yaşanan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması, ağırlaşan infaz koşullarının düzeltilmesi ve İmralı Hapishanesinde uzun zamandır sürdürülen ağır tecrit ve izolasyona son verilerek aileler ve avukatları ile görüşmelerin sağlanması talepli olarak cezaevlerindeki mahpuslar tarafından 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemine başladıkları kamuoyuna duyurulmuştu. Türkiye Hapishanelerinde uzun süredir hak ihlalleri yaşanmaktadır ve bu durum sürekli hale gelmiştir. Özellikle pandemi bahane edilerek çıkarılan 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği ile TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından infaz koşulları ağırlaştırılmış ve aleyhlerine bir durum yaratılmıştır. Pandemi koşullarının eklenmesi ile birlikte ihlaller giderek artmıştır.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan mahpuslar için daha önce de açlık grevleri yapılmış, bu grevlerin etkisi ile tecrit geçici olarak kaldırılmış, ancak 7 Ağustos 2019 tarihinden beri görüş yasakları yeniden devreye girmiştir. Bu durum BM Mandela Kuralarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Adalet Bakanlığı tarafından bir an önce yasal olmayan bu uygulamaya son verilmeli, gerek avukat gerekse aile görüşleri yaptırılmalıdır.
Ayrıca tüm hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilerek, kişi onuruna yakışır muamele yapılması, mahpuslara yönelik işkence, kötü muamele ve insan onuruna aykırı davranış yasağı kapsamında muamelelerin ve diğer hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, hasta mahpusların tedavilerinin aksatılmadan yapılması, hastane sevkleri sonrası karantina koşullarının tecrit işkencesi uygulamasına dönüştürülmesinin önlenmesi hususunda Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumları ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar görevlerini yapmalıdır.
Açlık grevi yapan mahpusların kaldıkları hapishanelerde düzenli sağlık kontrollerinin yapılması, protokollere uygun beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, tıbbi bakımlarının yapılması gerekmektedir. Daha önceki açlık grevi süreçlerinde de tıbbi olarak yapılacaklar ceza infaz kurumlara iletilmiş olup bu prosedürlere uyulması sağlanmalıdır.
İnfaz yasası olarak bilinen “7242 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” TBMM tarafından kabul edilerek 15.04.2020 tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştır. Kabul edilen bu yasada hapishanelerdeki hak ihlallerini azaltıcı yönde hiçbir etki görülmezken mahpuslar arasındaki ayrımcılığı daha da arttırmıştır. İnsan Hakları Derneği olarak bu düzenlemeye ilişkin öneriler sunulmuş olsa da hak ihlallerini azaltıcı yönde adım atılmamış olup aksine bu durumu arttırıcı sonuçları olacak yasa maddeleri kabul edilmiştir. Bugün itibari ile “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yeni Kanun’ Resmi Gazete yürürlüğe girmiştir. Yapılacak tüm bu değişikliklerde İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi tarafından yayınlanan önerilerimiz dikkate alınmalı, hapishanelerdeki mahpusların uğradığı hak ihlallerini ve keyfiliği ortadan kaldıracak, başta yaşam hakkı ve ayrımcılık yasağına uygun bir infaz düzenlemesi yapılmalıdır.
31 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Korona Virüs (Covid-19) nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından (Küresel Salgın) Pandemi ilan edilmiştir. 11 Mart 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı Türkiye’deki ilk Covid-19 vakasının tespit edildiğini açıklamıştır. Bu salgın nedeniyle önlemler alınmaya başlamıştır. Adalet Bakanı 13.04.2020 tarihinde hapishanelerde Korona Virüs (Covid-19) testi pozitif çıkan mahpus ve gardiyanları açıklamış, ancak daha sonra bu sayının giderek arttığı farklı farklı hapishanelerde Korona Virüse yakalanan mahpus ve gardiyan sayıları artmaya devam edilmesine rağmen kamuoyuna gerekli bilgilendirmeler yapılmamıştır.
Hapishaneler mahpusların bir arada ve kalabalık, küçük ve hijyenik olmayan koğuşlarda yaşadıkları göz önüne alındığında hijyenin sağlanmasının, kişisel koruyucu tedbir ve önlemlerin alınmasının neredeyse imkansız olduğu söylenebilir. Koğuşlardaki yoğunluk ve hapishanelerdeki hareketlilik de göz önüne alındığında salgın hastalığın hapishanelerde ne kadar hızlı yayılabileceği ortadadır. Raporumuzda yer alan ailelerden ve mahpuslardan gelen bilgilere de bakılacak olunursa hapishanelerde gereken önlemlerin alınmadığı, uygulamalarda keyfiliğin sağlık hizmetlerinde de yetersizlik olduğu ve hak ihlallerinin gittikçe arttığı görülmektedir. Korona Virüs (COVID – 19) ile ilgili bütün kaynaklarda virüsün yayılmasını engellemek için kişisel hijyeni sağlamanın önemine dikkat çekilmektedir. Hapishanelerde mahpusların sağlıklarının korunabilmesi, bulundukları alan ve kendi kişisel temizliklerini sağlayabilmeleri için, temizlik malzemelerinin, maske ve eldiven gibi bu süreçte kullanılacak gerekli malzemenin mahpuslara ücretsiz temin edilmesi gerekmek ve koğuşların dezenfekte edilmesi idare tarafından düzenli ve titizlikle sağlanmalıdır. Hapishanelerde de çevresel ve kişisel hijyenin sağlanması için gerekli önlemleri almak hastalığın yaygınlaşmasını önlemek için azami özen göstermek hapishane idarelerinin ve devletin temel sorumluğudur.
Şunu vurgulamak gerekir ki; insan haklarının başat unsurunu oluşturan yaşam hakkı kutsaldır.
Hapishanelerde giderek artan tecrit uygulamalarının kaldırılması ile işkence ve kötü muamele yasağına aykırı eylemlerin önlenerek sorumlular hakkında etkili soruşturma yöntemlerine başvurulması gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi mucibince,” Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.”
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. Maddesi “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” demektedir.
Aynı zamanda Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2. Maddesinde “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.” Demektedir.
Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtildiği üzere hapishanelerdeki infazın amacı olan iyileştirme ve mahpusları topluma kazandırmanın aksine, hapishaneler adeta ikinci bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu husus açıkça yerel mevzuat ve uluslararası sözleşmelerin ihlali niteliğindedir.
Ülkemizde mahpusların tedaviye ulaşma hakları, sağlıklı bir hapishanede yaşama hakları, sağlıklı beslenme hakları ve yasalarda yer alan, hasta olduğunda, tedavisini dışarıda yapması için cezasını erteleme veya serbest bırakılma hakları engellenmektedir.
İHD Genel Merkezi’nin son güncel listesinde hapishanelerde (en az) 590’ı ağır olmak üzere (en az) 1.564 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta mahpusların ölümüne seyirci kalınmakta, mahpuslar tabutla tahliye olmakta bürokratik engeller yasal zorluklar adeta hastalığı da bir işkenceye dönüştürmektedir. Özellikle hasta mahpusların tedavilerinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Rutin kontrollere götürülmeleri gereken hasta mahpuslar götürülmemekte, araç ve personel eksikliği gibi değişik gerekçeler ileri sürülmektedir. Ayrıca hastalığına özgü yemek verilmesi gereken mahpuslara bu imkânların sağlanmasında sorunlar yaşanmaktadır. Pandemi süreci bahane edilerek mahpusların tedavileri aksatılmakta ve hatta hiç yaptırılmamaktadır. Adli Tıp Kurumunun vermiş olduğu yanlı ve bilimsellikten uzak kararları ile güvenirliğini yitirmiştir. Tam teşekküllü hastanelerin vermiş olduğu raporlar da infaz rejimi açısından bağlayıcı olmalıdır.
İHD İzmir Şubesi Hapishane Komisyonumuzun; raporumuzda da yer alan hapishanelerden gelen başvurular, basın taramaları ve avukat görüşmeleri sonucunda tespit ettiği ve hale devam eden hak ihlalleri aşağıdaki şekildedir:
- Hapishanelerde bulaşıcı hastalıkların olduğu ve buna ilişkin yeterli tedbir ve önlemlerin alınmadığı,
- İşkence ve kötü muamele uygulamalarının olduğu,
- Gardiyanlar tarafından mahpuslara darp ve şiddet uygulandığı,
- Koğuşların kalabalık olduğu,
- Tedavi haklarının engellendiği,
- Ayrımcılık yasağına aykırı davranışlarla karşılaştıkları,
- Dilekçelere cevap verilmediği,
- Kitap, dergi ve gazete ile ilgili sınırlı sayı ve yayın yasağı uygulandığı,
- Mahpusların birbirleriyle ve aileleriyle sağlıklı ilişki kuramadıkları,
- Atölye, spor ve kültürel çalışmaların engellendiği,
- Ortak alanların ve havalandırmanın az kullandırıldığı veya kullandırılmadığı,
- Tecrit uygulamaları,
- İlaçların, diyet yemeklerin düzenli olarak verilmediği veya hiç verilmediği,
- Yatacak yerlerin bulunmadığı, mahpusların dönüşümlü yataklarda yattığı veya yerde yattığı,
- Hijyenik ortamın sağlanmadığı,
- Aramaların keyfi olması, arama sırasında eşyaların talan edildiği, eşyalara el konulduğu,
- Yasaklı olmayan kitap, dergi, gazetelerin verilmediği,
- İletişim haklarının keyfi kullandırıldığı veya hiç kullandırılmadığı,
- Hastaneye sevklerin gerçekleştirilmediği,
- Revire çıkartılmadıkları,
- Yemek ve sıcak su gibi temel ihtiyaçların yetersiz karşılandığı veya hiç karşılanmadığı ve bunun ceza uygulaması şeklinde gerçekleştirildiği,
- Yemeklerin sağlıksız olduğu, diyabetik ve hasta mahpuslara uygun yemek verilmediği,
- İHD ve diğer kurumlara gönderilen mektuplara el konulması, gönderilmemesi,
- Açık görüşe çıkarılmama,
- Aile ziyaretlerinin sınırlandırıldığı,
- Aile ziyaretine gelen kişilere çıplak arama dayatıldığı,
- Kış aylarında ısınma sorunu yaşadıkları,
- Kadın mahpusların kişisel hijyen malzemelerine ulaşmakta (ped vb) zorluk çektikleri,
- Keyfi tutumlar sergilenerek aile görüşmelerinin kesildiği,
- Covid-19 tedbirleri kapsamında temizlik ve dezenfekte işlemlerinin yapılmadığı,
- İçme suyunu kendilerinin temin ettiği ve paraları olmadığı takdirde ulaşamadıkları,
- Mahpuslara yeterli eldiven, maske, kolonya, temizlik malzmesi ve dezenfektan verilmediği,
- Temizlik malzemelerinin az miktarda verildiği veya hiç verilmediği,
- Kantin fiyatlarının çok yüksek olduğu,
- Keyfi hücre cezaları ve disiplin cezaları verildiği,
- Koğuşların dar ve küçük (yetersiz yaşam alanı) olduğu,
- Açlık grevine giren mahpuslara disiplin cezası verildiği,
- Açlık grevine giren mahpuslara saf B1 vitamini ve D3 vitamini verilmediği, iaşenin kısıtlı verildiği, düzenli olarak nabız, kan, tansiyon ölçümlerinin yapılmadığı tespit edilmiştir.
Tüm bu hak ihlalleri göz önüne alındığında; mahpusu insan saymayan zihniyet gerek yasal düzenlemeler, gerek uygulamadaki keyfiyet, etik olmayan yaklaşımlar ve bürokratik engeller mahpuslar için insani olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenlerle;
- Başvuru ve şikâyetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ve derhal gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalı.
- Adli ve idari mekanizmalar, yapılan başvuru ve şikayetlerle ilgili etkin soruşturma yürütmelidir.
- Hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanmalı.
- Mahpusların aile ve dış dünya ile temas hakkı engellenmemelidir.
- Mahpuslar uluslararası ve ulusal mevzuatın emrettiği şekilde ailelerine ve avukatlarına mümkün olduğunca yakın hapishanelere sevk edilmelidir.
- Gazete, dergi, radyo, kıyafet, mektup ve kitap kısıtlaması vb. gibi çağ dışı yaklaşımlar terk edilmelidir.
- Anadilde görüşme, yazışma ve savunma hakları yasal güvence altına alınmalı, keyfi engellemeler kaldırılmalı.
- Mekan ve üst aramaları insan onuruna aykırı olmayacak şekilde ve Pandemi sürecinde hijyenik koşullar yaratılması koşuluyla olmalıdır.
- Adeta mahpusları sindirme araçları haline gelen, disiplin cezalarında insan haklarına aykırı yasal düzenlemeler kaldırılmalı, pratikten kaynaklanan hukuka aykırılıklar giderilmelidir.
- Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insan onuruna yaraşır bir şekilde bir muamele gösterilmelidir.
- Yerel ve uluslararası mevzuat hükümlerine uygun şekilde, “bağımsız” ulusal ve uluslararası heyetlerin etkin denetim mekanizmalarının oluşturulmasının önü açılmalıdır.
- Hapishane hekimi ve tıbbi personelinin İstanbul Protokolü eğitimi almaları sağlanmalıdır.
- İnsanlık onuruna yakışmayan Çıplak arama işkencesinden vazgeçilmelidir.
- Mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
- Mahpuslarla ilgili olarak “ayrımcılık yasağına” aykırı düzenleme ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.
- Başta yaşam hakkı göz önüne alınarak sağlığa ve tedaviye erişim haklarının önündeki engeller ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
- Pandemi sürecinde Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bu alanda çalışan kurum ve kuruluşların önerileri dikkate alınarak bu uyarılara uygun önlem ve tedbirler alınıp, düzenli olarak kontrolleri sağlanmalıdır.
- Türkiye genelinde aşılama aşılama yaş sınırının 18 yaşa çekilmesi de göz önünde bulundurularak hapishanelerde kalan mahpusların aşılarının bir an önce yapılması sağlanmalıdır.
- İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan mahpuslar ve tüm hapishanelerdeki mahpuslar üzerindeki tecrit uygulamasına derhal son verilmelidir.
Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta bağımsız meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılarak, incelemeye açılması sağlanmalıdır.
Biz insan hakları savunucuları her ne konumda ve durumda olurlarsa olsunlar insanların insan onuruna yakışır bir şekilde yaşam haklarını savunuruz.
Yetkililerden hapishanelerdeki mahpusların da insan onuruna yakışır bir şekilde yaşama hakları olduğunu hatırlatır; bu kadar hak ihlalinin olduğu bir ortamda insanca yaşamanın mümkün olamayacağından dolayı hapishanelerin koşullarının hemen düzeltilmesini ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.
Raporun tamamı için: Ocak-Nisan 2021 Ege Bölgesi Hapishaneler Raporu