2023-2024 Eğitim Yılında Eğitim Hakkı Tehlikede!

Eğitimde zaten var olan eşitsizlikleri kat be kat artıran ağır ekonomik krizin tüm yükünün halkın sırtına yüklendiği koşullarda, bugün okullar açılıyor. Okul kayıt parası, servis parası, kırtasiye masrafları, forması, çantası, ayakkabısı derken bir öğrencinin okula gidebilmesi için yapılması gereken “zorunlu” masrafların geçen yıla göre %120’nin üzerinde arttığı, ayrımcılığın sınıflara indiği, anadilde eğitim hakkının yok sayıldığı bugün, aşağıda kısaca ayrıntılandıracağımız OECD, Milli Eğitim Bakanlığı, TÜİK ve bağımsız araştırma verileri, milyonlarca çocuğun yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olduğunu ve eğitim hakkından mahrum kalacağını gösteriyor. 2023-2024 eğitim yılında bir defa daha eşit, parasız, nitelikli, bilimsel eğitim talep ediyoruz.

TÜİK’in “Çocuk, Yoksulluk ve Yaşam İstatistikleri”ne göre 2022 yılı sonu itibariyle 9,4 milyon çocuk, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında. 21 Haziran 2023 tarihli “Çocuğun İyi Olma Hali İstanbul Araştırması” bu ülkede düşük gelirli ailelerin öğrenim yaşındaki çocuklarının % 41.8’inin okuldan ayrılmak zorunda kalma kaygısı yaşadığını söylüyor.

Eğitim sisteminde, gelir dağılımı ve sosyal eşitlik alanlarında hükümetler değişse de değişmeyen sorunlar olduğu malumsa da 22 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde sorunların giderek devasa boyutlara ulaştığı biliniyor. Nitekim bu 22 yılda;

  • Tam 17 kez eğitim sistemi, 9 kez Milli Eğitim Bakanı değişti ve her değişim sorunlara yenilerini ekledi.
  • MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay her geçen yıl düşürüldü. Bu pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken 2023 yılına gelindiğinde yüzde 9,18’e geriledi ve eğitim harcamalarının esas yükü velilerin sırtına yıkıldı. Bugün Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilköğretimden yükseköğretim düzeyine kadar yıllık bazda devlet tarafından karşılanan giderler bakımından öğrenci başına 36 ülke içinde 34. Sırada yer alıyor.
  • 4+4+4 sistemiyle düz liseler kapandı, sadece liselere girişlerde 5 farklı sınav sistemi denendi ve sınavlar sonucunda Anadolu ya da fen liselerine yerleşemeyen binlerce öğrenci açıkta kaldı. Bu öğrenciler zorla imam hatip liseleri, meslek liseleri ve özel okullara yönlendirildiler.
    • 4+4+4’e geçildiğinden beri kamu okullarına ayrılmayan bütçe, “teşvik” adı altında özel okullara aktarıldı. 2002 öncesi %2 olan özel okul oranı %25’lere ulaştı.
    • 13 bin 800 köy okulu kapatıldı. Çocuklar “taşımalı eğitim” adı altında eğitimden uzaklaştırıldı. Yatılı ilk öğretim bölge okullarının sayısı azaltıldı, yoksul ailelerin çocukları merdiven altı gerici vakıf, cemaat ve derneklerin yurtlarına mahkum edildi.
    • Eğitimde piyasalaştırma politikalarıyla birlikte eğitimde kadrolu öğretmen alımı neredeyse durma noktasına getirildi. Ataması yapılmayan öğretmen sayısı 700 bini geçti. Eğitim emekçileri ücreti-sözleşmeli adı altında güvencesizleştirildi. Özel sektör öğretmenleri, kamudaki öğretmenlere göre daha düşük ücretler, daha uzun çalışma saatleri ve kısa süreli sözleşmelerle çalıştırılmaya başlandı.

Sonuç; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yaptığı şimdiye kadarki en kapsamlı küresel eğitim araştırmasında Türkiye 76 ülke arasında 41. sırada yer aldı.

Uluslararası çapta üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilerin başarısını sınandığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı(PISA) sınavında Türkiye 2003’den bu yana okuma, matematik ve fen bilimleri dahil tüm branşlarda OECD ortalamasının altında kaldı.

Eğitimi kamusal olmaktan çıkarıp piyasaya açan ticarileştirme politikaları eşitsizliği ve ayrımcılığı derinleştirdi;

Ailelerin gelir durumu, sınıfsal farklılıklar eğitim alanına birebir yansıtılıyor. Özel okul-devlet okulu ayrımı yanında devlet okullarında aidat verilip verilmemesine göre sınıfların ayrıştırıldığı, aileleri para verebilen çocukların aynı okulda teknik olarak daha donanımlı, daha temiz sınıflarda eğitim gördüğü, aileleri para veremeyen çocukların donanımı eksik sınıflarda okumak zorunda bırakıldığı okullar oluştu.

Köy okullarında öğrenim gören çocuklar, mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları, roman çocukları, çalışan çocuklar ve mülteci çocukların eğitimden çekilme oranları yanında, kız ve erkek öğrenciler arasında eğitime devam oranı farkı arttı.

TÜİK “Çocuk İşgücü Anketi-2019” çalışan çocukların yüzde 34,3’ünün okula devam etmediğini gösteriyor. MEB  2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre okul çağında olmasına rağmen 866 bin kız çocuğu okula gidemiyor! Yapılan açıklamalara göre kız çocuklarının yaklaşık %62’si açık öğretim adı altında okula gitmeden “eğitim” alıyor. Açık öğretimde okuyan kız çocuklarını da eklediğimizde okula gidemeyen kız çocuğunun sayısı 1,5 milyondan fazla. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı 2013 tarihli değişiklik ile 4+4+4 sonrası nişanlanma veya evlilik gibi durumlarda kız öğrencilerin eğitime açıktan devam edebilmesine imkan sağlandı ve bu düzenleme halen ciddi eğitim ve çocuk hakkı ihlallerine yol açmaya devam ediyor. Yine okulda olması gereken 964 bin çocuk, çıraklık eğitimi adı altında çalıştırılıyor.

Eğitimden uzaklaştırılan Çocuklar güvende değil!

İSİG Meclisi’nin 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nde yayınladığı verilere göre son 11 yılda en az 631 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti. Veriye göre 2023 yılının ilk 5 ayında 11 çocuk işçi hayatını kaybetti.

TÜİK ‘Doğum İstatistikleri verileri ve bu veriler üzerinden milletvekilleri tarafından yapılan araştırmalara göre;

2001-2022 yılları arasında 21 bin 87’si 15 yaş altı olmak üzere 18 yaş altı 2 milyon 88 bin 925 çocuk doğum yaptı; 2020’ verilerine göre 15 yaş altı doğum yapan 117 kız çocuğundan 30’u ‘okuma yazma biliyor fakat bir okul bitirmemiş.

Eğitim kamusal olmaktan çıkarılıp paralı hale getirilirken, zaten sorunlu olan nitelikli, bilimsel eğitimden uzaklaşıldı.

Eğitim müfredatında; akıl yürütebilen, soran-sorgulayan, araştıran çocuklar yerine, sorgulamadan yalnızca kendine sunulanı kabul etmeyi öğretecek içerikte başta çocuk hakları sözleşmesi olmak üzere insan haklarına aykırı düzenlemeler yapıldı.

4+4+4 sistemiyle birlikte seçmeli adı altında zorunlu din dersleri artırıldı, müfredattan toplumsal cinsiyet eşitliği, evrim teorisi, felsefe dersleri çıkarıldı.

Türkiye, 3-5 yaş aralığındaki okullaşma oranı % 39’la okul öncesinde okullaşmanın en düşük olduğu OECD ülkesiyken okullaşma oranını artırmak yerine, diyanet ile ortak yapılan “Dinimi Seviyorum Öğreniyorum” projesi ile 4-6 yaş çocuklarına din eğitimi verilmeye başlandı. Çocuklarda soyut düşünme becerisinin 12 yaşından itibaren geliştiği ve bu tip bir projenin 4-6 yaş grubundaki çocukların duygusal ve bilişsel sezgilerine zarar vereceği yönünde görüş bildiren çocuk psikologlarının eleştirileri görmezden gelinirken, Milli Eğitim Bakanlığı ile dinci vakıflar arasında imzalanan protokollere dair Danıştay’ın “…iyi bireyler yetiştirmesi ve bunun için ülke çapında etkin önlemler alınmasının devletin devredemeyeceği bir görevler arasında olduğu” gerekçesi ile verilen yürütmeyi durdurma kararı da göz ardı edilerek,  İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından bu protokoller yenilenmeye devam edildi.

Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında 1 Şubat 2023 tarihinde imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum”(ÇEDES) protokolü  adıyla yapılan ve pilot olarak Eskişehir ve İzmir’de başlatılacağı açıklanan projede bir adım ileri gidilerek, öğretmenlik eğitimi bulunmayan vaiz, imam hatip ve Kur’an kursu öğreticileri ile ilahiyat fakültesi mezunlarının okullarda ‘manevi danışman’ adıyla görevlendirilmeleri ve öğrencilerin okullar dışında Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı kamplarında da ‘değerler eğitimi’ çalışmaları adı altında  bu manevi danışmanlarla buluşabilecekleri açıklandı.

Ağustos 2023’te yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi’nde öğrencilerin ilkokul, ortaokul ve ortaöğretimin 9. ve 10. sınıf seviyelerinde “insan toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarından her bir gruptan en az birer ders, 11. ve 12. sınıf seviyelerinde ise “insan, toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarının en az ikisinden birer ders seçmeleri zorunludur denilerek ilkokul, ortaokul ve ortaöğretimin 9. ve 10. sınıf seviyelerindeki öğrencilerin din derslerini “seçmeli ders” olarak alması zorunlu hale getirildi..

Bilindiği üzere, iktidar yaptığı açıklamalarla ve eğitim sisteminde yaptığı kimi değişikliklerle uzun zamandır karma eğitime karşı eğilimini ortaya koyuyor. 2023 seçimlerinden sonra iktidar ortağı partiler tarafından da peş peşe karma eğitimi hedef alan açıklamaların yapılması ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, kız çocuklarının eğitime erişememelerinin sebebini “velilerin çocuklarını erkeklerle aynı okula göndermek istememeleri”ne bağlayan açıklamasında  “Gerekirse kız okullarını da açabilmeliyiz.” çıkışı bu eğilimin güçlendiğini göstermektedir.

Amacı, cinsiyet ayrımı olmaksızın kız ve erkek öğrencilerin okuma, yazma, oynama, öğrenme ve yaşama unsurlarını eşit koşullarda gerçekleştirmesini sağlamak olan “karma eğitim” modeline karşı olmak kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılmasını ve cinsiyet eşitsizliğini savunanların argümanı olmaya devam ediyor.

Öğrenciler arasında ailelerinin etnik kimliği ve inancına göre ayrımcılık yapan, diğer inançları ve inanmama hakkını dışlayan ve baskı altına alan, engellilik durumunu göz ardı eden, anadil hakkını yok sayan, bilime aykırı, çocukları özgür gelişim imkanlarından mahrum eden, “itaat etmek” üzerine yetiştirmeyi hedefleyen tüm bu uygulamaların başta “eşit yurttaşlık” hakkı olmak üzere insan haklarına aykırı olduğu ve “ayrımcılık yasağı”nı ihlal ettiği açıktır.

Sonuç olarak; İktidara bir kez daha İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin “Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır” diyen 26.maddesini, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 1 Nolu protokolü, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi’nin  13’cü maddesini, Herkes İçin Eğitim Dünya Beyannamesi’nin 2 ve 5. Maddelerini,  Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin özellikle 17, 28, 29 ve 30. Maddelerini ve Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 7. Ve 24. Maddelerini, Yükseköğretim Kurumlarının Özerkliği ve Akademik Özgürlük Üzerine Lima Bildirgesi ile Anayasa’nın 10, 41 ve 42. Maddeleri ve eğitim hakkı ile ilgili tüm ulusal ve uluslar arası mevzuat kapsamında eğitim hakkını sağlama zorunluluğunu hatırlatıyoruz.

Zira devlet, eğitim hakkına dair sözleşmeleri onaylayarak, uluslararası topluma ve daha da önemlisi kendi yurttaşlarına, eğitim hakkıyla ilgili dört temel yükümlülüğü yerine getirmeyi, mevzuattan planlamaya, uygulamadan bütçeye bu doğrultuda hareket etmeyi taahhüt etmiştir:

  • Eğitim hakkından yararlanmayı zorlaştıran ya da engelleyen uygulamalarda bulunmama;
  • Üçüncü bir tarafın eğitim hakkından yararlanmayı zorlaştırmasının ya da engellemesinin önüne geçme;
  • Birey ve toplulukların eğitim hakkından yararlanmalarını sağlayacak tedbirler alma;
  • Eğitim yoluyla, eğitim süreç ve ortamlarında insan hakları kültürünü yaygınlaştırma.

►Parasız, nitelikli, bilimsel, ana dilinde eğitim haktır!

►Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için eğitimde her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmelidir!

► Çocukların temel hak ve özgürlükleri, eğitim süreçlerinin her anında, eğitim ortamlarının her köşesinde gerçekleşmelidir!

►Eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak politikalar derhal uygulanmalıdır!

► Çocukların, ailelerinin ekonomik şartları ne olursa olsun sağlıklı beslenmesi ve eşit, nitelikli eğitim alma hakları vardır. Eğitim harcamalarının tamamı devlet tarafından karşılanmalı, bütün eğitim kademelerinde öğrencilere ücretsiz yemek hizmeti sunulmalıdır!

►Okul binaları depreme dayanıklı hale getirilmelidir özellikle deprem bölgesinde depremden etkilenen çocuklara özel destek projeleri hayata geçirilmelidir.

 

İnsan Hakları Derneği

İstanbul Şubesi