Değerli Basın Mensupları,
Şırnak ili Beytüşşebap ilçesi Ilıcak Köyü’nün güvenlik görevlileri tarafından zorla boşaltılması iddialarını araştırmak üzere Ilıcak’ a giden İnsan Hakları Heyetinin hazırlamış olduğu raporu bugün açıklamak üzere biraraya geldik. İnsan hakları savunucuları olarak bizler, ulusal mevzuatta ve uluslararası insan hakları belgelerinde güvence altına alınan hakların her ortamda ve her yerde korunması için çaba sarfetmekteyiz. Bugün açıkladığımız rapor, mülkiyet hakkının zor yoluyla ihlal edilmesiyle ilgilidir.
Ilıcak Köyü sakinlerince aldığımız başvuru konusunu yerinde incelemek üzere İHD, Diyarbakır Demokrasi Platformu ve Diyar Göç-Der olarak ziyaret ettiğimiz, Ilıcak Köyünün sınırında kurulmuş olan çadır-köy, insan onuruna aykırı koşullarda yaşam mücadelesi veren insanların oluşturduğu vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır.
İnsan Hakları Heyeti, Şırnak ili Beytüşşebap’a bağlı Ilıcak Köyü köylülerinin sözlü ve yazılı aktarımları ile şu an içinde yaşadıkları koşulların insan onuruna aykırı olması, köyün nüfusu olan 343 insanın tamamının açlık, susuzluk ve hastalıkla karşı karşıya olmasını gözönünde tutarak, Kaymakamlığın sözlü beyanlarının aksine, Ilıcak Köyünün, Beytüşşebap Jandarma Komutanlığına bağlı askerlerce zorla boşaltıldığı sonucuna varmıştır. Yine heyetimizin olaya ilişkin vardığı tespitler şu şekildedir:
1. İnsan Hakları Heyeti, 343 nüfusa sahip 51 haneli Ilıcak Köyü köylülerinin şu anda yaşadıkları yerin, köye yaklaşık 600 metre uzaklıkta olduğunu, mağdur köylülerin, derme-çatma, eski ve insan sağlığına aykırı, alt yüzeyi olmayan ve sayısı son derece yetersiz çadırlarda yaşadıklarını tespit etmiştir.
2. Heyet, mağdurların çoğunun kadın ve çocuk olduğunu; köyün özellikle erkek fertlerine yönelik ayrıca bir baskının olduğunu, heyet üyeleri ile görüşmemeleri için tehdit aldıklarını, bu nedenle erkek mağdurların büyük bir çoğunluğunun çadır-köyden ayrılarak köyün dışına çıktıklarını tespit etmiştir. Heyet ayrıca, çok sayıda hasta ve acilen tedavi edilmesi gereken çocuğun olduğunu tespit etmiş; bunlardan 8 yaşındaki Leyla Acar' ın, köyden ilk ayrıldıkları günlerde geceleri havanın çok soğuk olmasından kaynaklı çadırın içinde ısınmaya çalışırken yakılan ateşin yayılması sonucu yandığını ve acilen tedavi görmesi gerektiğini gözlemlemiştir.
3. Heyet, mağdur köylülerin, suyun, temizlik maddelerinin, hijyenin ve tuvalet imkanlarının olmadığı koşullarda, insan onuruna aykırı bir şekilde yaşadıklarını tespit etmiş; bu durumun devam etmesi durumunda ölümcül salgın hastalıkların baş göstereceği endişesini edinmiştir. Yine köydeki üretim ilişkilerinin aksamasından ve evlerini kullanamamalarından kaynaklı, mağdurların açlıkla karşı karşıya olduklarını gözlemlemiştir.
4. Heyetin bir başka tespiti, çadır-köyün bulunduğu alanın doğal tehlikelere, zehirli böcek sokmalarına karşı elverişsiz bir yer olması ve çadırların bu tehlikeleri bertaraf edebilecek durumda olmaması nedeniyle bu türden ani ölümlerin gerçekleşmesi riskinin oldukça yüksek olduğu tespitidir.
5. Heyet, köylülerin başlangıçta köyün daha yakınında bir yere zorla göç ettirildiklerini, gitgide daha uzak bir alana konumlandırıldıklarını; esas amacın baskı uygulamaları ile köylülerin tamamen köylerini terk etmenin olduğu izlenimini edinmiştir.
6. Heyet, mağdur köylüler üzerinde ciddi bir baskının olduğunu; bu durumun ve çaresizlik ifadesinin köylülerin yüzlerine sindiğini, mağdurların bir an önce koşulsuz bir şekilde evlerine geri dönmek istediklerini gözlemlemiştir. Mağdurların hemen dönmeleri söz konusu olsa bile acilen gıda, temizlik ve ilaç yardımına gereksinim duyulduğu da tespit edilmiştir.
Değerli Basın Mensupları,
Bölgemizde devam eden 15 yıllık silahlı çatışma döneminde toplam 3,700 köyün zorla boşaltıldığı devlet tarafından da kabul edilmektedir. Henüz köylere yeniden geri dönüşler sağlanmamışken ve yeni yürürlüğe giren 5233 Sayılı Yasa kapsamında zorunlu göç mağdurlarının zarar-ziyanları tazmin edilmemişken, tekrar bir köy boşaltma uygulamasıyla karşı karşıya olmak bizleri üzmüştür. Heyetimizin tanıklık ettiği manzara, insanlık onuruna aykırı trajik bir manzaradır.
Çadır-köyde yaşamak zorunda bırakılan yurttaşlarımızın derhal kapsamlı bir sağlık taramasından geçirilmeleri ve salgın hastalıkların önlenmesi için tedbirlerin alınması gereklidir. Yine bölgeye acil olarak gıda, temizlik maddeleri ve ilaç yardımı ulaştırılmalıdır. Son derece sağlıksız koşullarda yaşamak zorunda kalan yurttaşlarımız, ısrarla ve ivedilikle köylerine geri dönmek istemektedirler. Geri dönüşün gecikmesi halinde başta çocuklar olmak üzere ölümlerin başlaması riski yüksektir.
Değerli Basın Mensupları,
Zorla köy boşaltılması uygulaması, ulusal ve uluslararası mevzuatta güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlalidir. Buna bağlı olarak, son derece olumsuz koşullarda yaşamak zorunda bırakılmak ise gayri insani muamele yasağı kapsamındadır ve insan onuruna aykırıdır.
Demokratik toplumlarda “güvenlikçi” devlet bakış açısı, “hak ve özgürlükler”in önünde olamaz. Bu bağlamda, Ilıcak Köyünü zorla boşaltan yurttaşlarımızın zararları derhal tazmin edilmeli, köye yeniden geri dönüş sağlanmalı, acil ihtiyaçlar temin edilmelidir. Başta yaşam hakkı olmak üzere, zor ve sağlıksız yaşam koşullarından kaynaklı daha ciddi ihlallerin meydana gelmesi endişesini taşıyan İHD, çatışmalı dönemde boşaltılmış olan köylere yeniden geri dönüşlerin sağlanması gerekirken, yeni bir uygulama gerçekleştiren sorumlular hakkında gerekli yasal prosedürün başlatılmasını ve TBMM İnsan Hakları Komisyonunun ivedilikle vaka yerine gidip inceleme yapmasını da talep etmektedir. İHD, köye yeniden geri dönüş sağlanıncaya kadar ulusal ve uluslararası makamlar nezdinde girişimlerini sürdürecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.
Av. Reyhan YALÇINDAĞ
İHD Genel Başkan Yard.