Türkiye’de 31 Mart 2019 günü yapılacak yerel seçimlerin demokratik, adil ve dürüst seçim ilkesine göre yürütülemeyeceğine yoğun eleştiriler bulunmaktadır. Nitekim bugüne kadar AGİT, AK Parlamenterler Asamblesi gibi resmi olarak uluslararası bağımsız seçim gözlemciliği yapan kuruluşların önceki seçimler ile ilgili raporları ile İHD ve ESHİT gibi ulusal düzeyde bağımsız seçim izleme yapan sivil kuruluşların yayınladıkları raporlar bu eleştirileri maalesef haklı çıkarmaktadır.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak seçimlerin bir özeliği de OHAL KHK’ları ile Hükümet tarafından el konularak kayyum atanan 101 belediye(bunlardan 94’ü HDP’li Belediye) ile iktidar partisine mensup İstanbul, Ankara, Bursa, Düzce, Niğde ve Balıkesir belediye başkanları istifa ettirilerek belediye meclisi tarafından seçilen yani bir şekilde atanan belediye başkanları ile seçime gidilmesidir. Bu seçim süreci ile ilgili olarak AGİT kriterlerine göre aşağıda belirttiğimiz başlıklardaki tespitlerimiz görüş ve önerilerimiz ile bugüne kadar yaşanan ihlallere yer verilmiştir.
- Seçim Sistemi ve Seçimlerin Yasal Çerçevesi Hakkındaki Görüşlerimiz
13 Mart 2018 tarihli 7102 sayılı kanunla 298 sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunların başında da partilerin seçim ittifakı yapabilmesidir. Ancak bu değişiklikle milletvekilleri seçimleri itibari ile partilerin ittifak yapmasına izin verilmiş, yerel seçimlerde ittifak yapmaya ise izin verilmemiştir. Bu nedenle 24 Haziran 2018 seçim sürecinde oluşturulan Cumhur ittifakı AKP ve MHP’nin fiili ittifakı ile devam ettirilmekte, Millet ittifakı ise CHP ve İYİ Parti’nin fiili ittifakının yanı sıra kimi yerlerde Saadet Partisi’nin desteklenmesi biçiminde sürmektedir. Her iki ittifak grubu Türkiye’nin 3. Büyük partisi olan HPD’yi ittifak dışı bırakmıştır. HDP’de bu seçimlerde güçlü olmadığı yerlerde Cumhur ittifakına karşı olan tutumunu açıklamış, dolaylı olarak Millet ittifakının adaylarını destekleyen bir pozisyon benimsemiştir. Bunu da güçlü olduğu yerlerde seçimi kazanma, zayıf olduğu yerlerde ise AKP ve MHP’ye kaybettirme biçiminde özetlemiş ve kamuoyuna açıklamıştır.
Siyasi partilerin oluşturduğu ittifaklar kendi listelerinde destekledikleri partilerin adaylarına yer verme veya aday göstermeyerek destekledikleri partilerin adaylarını destekleme biçiminde yürütülmektedir.
16 Nisan 2017 tarihinde OHAL ortamında yapılan Referandumda YSK’nın kanuna aykırı olarak mühürsüz oy pusulası ve oy zarflarını geçerli kabul eden kararı ile ciddi bir güven sorunu ortaya çıkmıştır.
9 Şubat 2017 tarihinde çıkarılan 687 sayılı OHAL KHK’sı ile YSK’nın televizyon ve radyo üzerindeki yetkisi kaldırılmış ve böylece TV’lerin ve radyoların yanlı yayın yapması halinde cezalardan kurtulması sağlanmıştı. Bu KHK ile YSK’nın anayasal yetkisi elinden alınmıştı. Nitekim bu KHK ile 24 Haziran 2018 seçim sürecinde iktidar partisi lehine muhalefet aleyhine basın yayın alanında bir durum yaratılmıştı. Aynı durum 31 Mart 2019 yerel seçim sürecinde de devam etmektedir. Basın ve yayın kuruluşları muhalefet parti ve adaylarına daha az yer vererek halkın bilgi alma ve partilerin propaganda yapma haklarına engeller oluşturmaktadır. Zaten OHAL KHK’ları ile 170’in üzerinde basın ve yayın kuruluşu kapatılarak oldukça eşitsiz bir durum yaratılmıştı.
13 Mart 2018 tarihinde 7102 sayılı kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla 298 sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikleri incelediğimizde iktidarda bulunan siyasi parti lehine sonuçlar doğuracak ve seçimlerin manipüle edilmesini sağlayacak değişiklikler olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre;
- 7102 sayılı kanunun 1. Maddesi ile 298 sayılı kanunun 5.maddesinin 1.fıkrası değiştirilmiştir. Buna göre aynı binada oturan seçmenler farklı sandıklara kaydedilebilecektir. Böylece aynı binada oturan komşuların hangi sandıkta oy kullandığını seçmen kütük listelerinden öğrenemeyeceğiz. Kendi seçmen kütüğü listemize baktığımızda kendi sandığımızdaki seçmenleri sadece görebileceğiz. Komşumuz bir başka sandığa yazılmışsa onu göremeyeceğiz. Böylece seçmen kütüklerine müdahale edilip edilemeyeceğini öğrenemeyeceğiz. Örneğin binamızdaki boş dairelere seçmen kaydedilip kaydedilemeyeceğini öğrenemeyeceğiz. Nitekim yerel seçim sürecinde on binlerce seçmenin boş bina veya dairelere yazıldığı ortaya çıkmış, yoğun itiraz ve şikayetler yapılmıştır.
- 7102 sayılı kanunun 2.maddesi ile 298 sayılı kanunun 14.maddesinde önemli değişiklikler yapılmıştır. Buna göre seçim güvenliği açısından vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine o yerde bulunan (o il veya ilçe sınırlarının tamamı) yerlerdeki sandıkların başka seçim bölgelerine taşınmasına (il veya ilçe içinde taşınma) veya sandık bölgelerinin birleştirilmesine YSK kararı ile imkan tanınmaktadır. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda ağırlıklı olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçmeninin bulunduğu illerde sandık taşınma ve birleştirme talepleri kabul edilmiştir. Ancak güvenlik sorunu var diye 98 bin seçmeni etkileyecek sandık taşınması ve birleştirilmesi kararlarının verilmesi iktidarın emrindeki valilerin isteği üzerine olmuştur. Böylece bu bölgelerde seçimlerin manipüle edilmesine zemin hazırlanmıştır. Seçmenlerin özellikle köylerdeki seçmenlerin il veya ilçe merkezlerine veya korucu köylerinin bulunduğu yerlere gidip oy kullanması oldukça zorlaştırılmıştır.
- 7102 sayılı kanunun 3.maddesi ile 298 sayılı kanunun 22.maddesi değiştirilmiştir. Buna göre ilçe seçim kurulu başkanı kamu görevlileri arasından sandık kurulu başkanlarını atayacaktır. Önceden siyasi partilerin önerileri arasından da sandık kurulu başkanı seçilebilmekte idi. Şimdi bütün yetki ilçe seçim kurulu başkanına geçmiş ve kamu görevlileri ile sınırlı tutulmuştur. Bilindiği gibi OHAL nedeni ile 135 bin kamu görevlisi kamu görevinden çıkarılmıştır. Yine OHAL nedeni ile HSYK kararı ile yaklaşık 4500 hakim ve savcı meslekten çıkarılmıştır. Meslekten çıkarılan hakim ve savcıların sayısından daha fazla hakim ve savcı son 2 yıl içerisinde özellikle avukatlar arasından da tercih yapılarak atanmıştır. Yani iktidar partisinin şu anda yargı üzerinde tamamen belirleyici bir etkisi bulunmaktadır. İktidar partisinin etkisinde bulunan yargıçların belirleyeceği sandık kurulu başkanlarına ne kadar güvenilecektir? Bu oldukça önemli bir sorundur. Ayrıca sandık kurulu başkanlığına atanacak kamu görevlilerinin kuvvetle muhtemel iktidar yanlısı sendikalara üye olan öğretmenler arasından atanacağı bellidir. Tarafsız bir seçim idaresi mümkün gözükmemektedir.
- 7102 sayılı kanunun 7.maddesi ile 298 sayılı kanunun 81.maddesi değiştirilmiştir. Buna göre; sandık çevresi yeniden tanımlanarak sandık kurulunun bulunduğu oda ile sınırlandırılmıştır. Değişiklikten önce sandık kurulunun bulunduğu alanın en az 15 metre yarıçapı sandık çevresine dahil idi. Bu tanım çok önemlidir. Çünkü aşağıda belirteceğimiz gibi kolluk kuvvetlerinin sandık çevresinde bulunmaması gerekir. Sandık çevresi tanımı daraltılarak kolluk kuvvetlerinin (polis, jandarma, köy korucusu) oy kullanılan okul içlerine girebilmeleri sağlanmıştır. Bu durum uygulamada çok büyük sorunlara sebep olacaktır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu da okul içlerine girecek kolluk kuvvetleri yüzünden seçmen baskı altına alınabilir. Çok büyük kavgalar çıkabilir. Nitekim 24 Haziran 2018 tarihindeki seçimlerde bu konuda ciddi sorunlar yaşanmıştır.
- 7102 sayılı kanunun 8.maddesi ile 298 sayılı kanunun 82.maddesinde önemli değişiklikler yapılmıştır. Buna göre; sandık kurulu başkanı veya sandık kurulu üyelerinden birinin çağrısı veya seçmenlerin ihbarı üzerine kolluk güçleri sandık çevresine girebilir ve sandık çevresinde bulunan kişilerin uzaklaştırılmasını sağlayabilir. Yukarıda sandık çevresi tanımının daraltıldığını söylemiştik. Uygulama şöyle olabilecektir. İlkokulun A sınıfında sandık kurulu vardır. A sınıfının hemen dışında koridorda kolluk gücü bulunabilecektir. Sandık kurulu başkanı en küçük bir sorun olduğunda hemen odanın dışında bulunan polisi çağırıp seçmenin uzaklaştırılmasını isteyebilir. Bunu herhangi bir seçmen de isteyebilir. Görüldüğü gibi okul içlerine giren kolluk güçlerinin her aşamada seçime müdahalesi söz konusu olabilecektir.
- 7102 sayılı kanunun 9.maddesi ile 298 sayılı kanunun 98.maddesinin 4.fıkrasında önemli bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre mühürsüz zarflar geçerli kabul edilebilecektir. Böylece 16 Nisan 2017’de Anayasa Referandumunda YSK kararı ile geçerli kabul edilen mühürsüz zarflarla ilgili karara yasal dayanak oluşturulmuştur. Uygulamada sandık kurulu başkan ve üyelerinin en önemli görevi sabah sandık başına geldiklerinde oy zarfları ve pusulalarını mühürleyip sayılarını tutanak altına almaktır. Bunu kasıtlı olarak yapmayıp sonradan mühürsüz zarf veya oy pusulası var diyerek buna geçerlilik kazandıracak bir yasal düzenleme seçimlerin manipüle edilmesine zemin oluşturmaktadır.
- 7102 sayılı kanunun 11.maddesi ile 298 sayılı kanunun 101.maddesinin 2.fıkrasına yeni bir bend eklenmiştir. Buna göre; sandık kurulunun ihmali ile mühürlenmemiş olan oy pusulalarına geçerlilik kazandırılmıştır. Yukarıda belirttiğimiz gibi mühürsüz oy pusulasının kesinlikle sandık kurulunda bulunmaması gerekir. Sandık kurulunun en önemli görevi zarf ve oy pusulalarını mühürlemek ve tutanak altına almaktır. Bu görevini yapmayan bir sandık kuruluna güvenmek mümkün değildir. Bu şekilde seçimlerin manipüle edilmesine yasal dayanak oluşturulmuştur.
Ana muhalefet partisinin bu kanun değişikliklerini Anayasa Mahkemesine taşıması ve AYM’nin 2018/69 E sayılı red kararı ise oldukça vahimdir. AYM, seçimlerin adil ve dürüst seçim ilkesine göre yürütülmesi kuralını görmezden gelmiştir.
16 Nisan 2017 günü yapılan referandumla değiştirildiği ilan edilen Anayasa’dan İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanlarının tarafsız kişilerden atanması kuralı kaldırılmıştı.
Seçimlerin güvenli bir ortamda yapılmasından sorumlu olan İçişleri Bakanlığı’nın başında bulunan Bakan Soylu’nun tavır ve davranışları ile açıklamaları bizleri ciddi olarak endişelendirmektedir. Kendi partisi ve ittifakı lehinde tutum takınmakta, bunun dışındaki diğer partilere karşı hasmane bir tutum içine girmiş ve OHAL KHK’ları ile getirilen görevden alma ve kayyum atama maddelerini daha şimdiden seçim yapılmadan seçimden sonrası için kullanacağını açıklayarak seçimlere ciddi olarak gölge düşürmüştür.
- Seçim İdaresi Hakkında Görüşlerimiz
Anayasa’ya göre seçimler Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılmaktadır. YSK üyelerinin görev süreleri dolmuş olmasına rağmen 27 Aralık 2018 tarihli 7159 saylı kanunun 10. maddesi ile kurul üyelerinin görev süresi en az bir yıl daha uzatılmıştır. Bu kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne açılan davada, mahkemenin 14 Mart 2019 tarihli 2019/14 esas, 2019/16 karar sayılı kararı ile söz konusu değişiklik Anayasa’ya uygun bulunmuş ve istem reddedilmiştir. Başta AGİT ve AKPM heyetlerinin Türkiye’deki seçimlerle ilgili YSK’nın tutumunu eleştiren görüşleri, YSK’nın 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği referandumdaki tutumu ciddi anlamda bir güven sorunu yaşandığını göstermektedir. Dolayısıyla iktidar partisinin çıkartmış olduğu kanunla YSK üyelerinin görev süresini uzatması muhalefet tarafından YSK’ya olan güvensizliği pekiştirmiştir.
Seçimlerin YSK tarafından yapılmasına karşın seçimlerin güvenliğinin İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanması, sandık sonuçlarını içeren torbaların İçişleri Bakanlığı’na bağlı görevliler tarafından taşınması, il ve ilçe seçim kurullarında görevli hakimlerin HSK’ya bağlı olması ve HSK Başkanı’nın da Adalet Bakanı olması seçim idaresine olan güvensizliği artırmıştır, çünkü mevcut İçişleri ve Adalet bakanları doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı’nın atadığı kişilerdir. Cumhurbaşkanı artık partilidir. Kendi partisi seçime girmektedir ve bizatihi bütün propagandayı Cumhurbaşkanı yapmaktadır. 16 Nisan 2017 tarihli referandumdan önceki Anayasa’da seçim dönemlerinde Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının istifa ederek tarafsız kişilerin bu makamlara gelmesi söz konusu iken mevcut Anayasa’da böyle bir şey söz konusu değildir. Dolayısıyla seçim idaresine güvensizlik had safhada devam etmektedir.
298 sayılı kanunla Mart 2018 tarihinde yapılan değişiklikle il ve ilçe seçim kurulları ile sandık kurulları üzerindeki iktidar etkisi oldukça arttığından tarafsız ve bağımsız bir seçim idaresinden bahsetmek olası değildir. Siyasi partilerin kendi temsilcileri, müşahitler ve vatandaşın duyarlılığı seçim idaresinin seçimleri mümkün olduğu ölçüde yasaya uygun yapmasını sağlamalıdır.
- Seçmen Kütüklerinin Durumu
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2009 yılı Türkiye nüfusu istatistiğine göre Türkiye nüfusu 72 milyon 651 bin 312 kişidir. YSK’nın 2009 yılı yerel seçimlerinde oy kullanma hakkı bulunan seçmen sayısı 48 milyon 6 bin 650 kişidir. Aradan 10 yıl geçtikten sonra TUİK’in Türkiye nüfus istatistiği 2018 yılı sonu itibariyle Türkiye nüfusu 82 milyon 3 bin 882 kişidir. YSK’nın 2019 yılı yerel seçimlerinde oy kullanma hakkı bulunan seçmen sayısı ise 57 milyon 58 bin 636 kişidir. Bu durumda Türkiye nüfusu 9,5 milyon artmasına rağmen seçmen sayısı 11 milyon artmıştır. Matematiksel olarak böyle bir şey imkansızdır. Son 10 yılda Türkiye’nin nüfus artış hızı göz önüne alındığında seçmen sayısında 1,5 milyonluk artış izah edilemez. Bu veriler bile Türkiye’deki seçmen kütüklerinin hatalı olduğunu, her türlü manipülasyona açık olduğunu göstermektedir.
Bunun yanısıra yığma seçmen gibi yerel seçim sürecinde siyasi partilerin yaptığı açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla boş bina veya dairelerde, konut olmadığı halde konut gibi gösterilen yerlerde veya çeşitli işyerlerinde “yığma seçmen” diye tarif edilen hayali seçmen yazıldığı görülmüştür. Ayrıca belirli seçim bölgelerine “bindirme seçmen” adı altında seçmen kaydırıldığı görülmüştür. Bu da aslında Türkiye’deki seçmen kütüklerinin sağlıksız olduğunu ortaya koymuştur. 298 sayılı kanunda yapılan değişikliğin nelere mal olduğu yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’deki seçimlerde önemli bir sorun ise “142 belgesi” ismiyle anılan seçimlerde görevli güvenlik görevlerinin kayıtlı olmadıkları sandıklarda oy kullanabilmeleri halidir. Bu seçmenlerin hem kayıtlı oldukları sandıklarda hem de görevli oldukları sandıklarda mükerrer oy kullanmalarını önleyecek sağlıklı bir mekanizma kurulamamıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde az sayıdaki seçmenle seçim sonuçlarının değişebileceği yerlerde güvenlik görevlilerinin aşırı sayıda görevlendirilerek seçim sonuçlarına etki edildiği görülmüştür.
Türkiye’deki seçmen kütükleri ile ilgili diğer önemli bir sorun ise valiliklerin talebi ile YSK tarafından oy sandıklarının taşınması, yani, seçmenlerin taşınan sandıkların bulunduğu yere gidip oy kullanmaya zorlanmasıdır. Bu seçim sürecinde tamamı Doğu ve Güneydoğu’da olmak üzere 973 sandık taşınmış veya birleştirilmiştir. Bu sandıklarda oy kullanacak 98 bin seçmen etkilenmiştir.
- Aday Kayıtları Hakkında Değerlendirmemiz
Türkiye’de kişilerin aday olabilmesi yani seçilme yeterliliği ile ilgili olarak 2839 sayılı milletvekili seçimi kanunu hükümleri geçerlidir. Genel olarak kısıtlama içeren hükümlerin kaldırılması gerekirken bu konuda bir gelişme yaşanmamıştır. Terörle mücadele kanununun ifade özgürlüğünü cezalandıran maddelerden de hüküm giyilmesi halinde belirli süreler geçmeden aday olamama hali ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.
Türkiye’de ilk defa il ve ilçe seçim kurulları tarafından onaylanıp aday listesine konan belediye başkanı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyelik adayları ile ilgili olarak “istihbarat niteliğindeki gizli veriler” iktidar partisi tarafından ele geçirilmiş ve bu parti tarafından çeşitli basın yayın kuruluşlarında yayınlanarak bu kişilere yönelik kişilik hakları ihlal edilmiş, kişisel verilerin gizliliği kuralı ihlal edilmiştir. Bu şekilde özelikle CHP,İYİ Parti ve Saadet Partisi’nden 234 adayın isimleri basın yayın kuruluşlarında yer almıştır.
- Seçim Kampanyası Ortamı
Siyasi partilerin seçim kampanyası yaparken karşılaştığı ihlaleler aşağıdaki bilançoda gösterilmiştir. Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler, kamu kurum ve kuruluşlarının imkanlarını kullanırken diğer partiler bakımından bu durum aleyhte sonuçlar yaratmıştır. Örneğin, partili Cumhurbaşkanı partisinin seçim kampanyasını sürdürürken Cumhurbaşkanlığı’nın her türlü imkanından yararlanmaktadır.
Bu seçim döneminde yürütülen seçim kampanyalarında öne çıkan en önemli konu nefret söylemidir. Türkiye’de nefret suçları düzenlenmemiştir. Bunun rahatlığı ve dokunulmazlığın zırhı ile özellikle iktidar sözcüleri nefret söylemini had safhaya vardırmış, özellikle İçişleri Bakanı muhaliflere yönelik hakaret, tehdit, karalama, hedef gösterme gibi söylemlerle seçim ortamını adeta zehirlemiştir.
- Siyasi partilerin ve Seçimlerin Finansmanı Hakkında Görüşlerimiz
Türkiye’de siyasetin finansmanı ile ilgili kanun hâlen çıkmamıştır. TBMM’de grubu bulunan ya da son genel seçimlerde %3’ün üzerinde oy alan partilere hazine yardımı yapılmaktadır. Bunun dışındaki partilere yardım yapılmamaktadır. Partilerin mali açıdan denetlenmesi Yargıtay’ın talebi üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmaktadır. Bu işleyiş aynı zamanda bir siyasi işleyiştir. Dolayısıyla şeffaf bir finansman denetimi yoktur.
- Medyanın Durumu: Yazılı ve Görsel Basın
Yukarıda da belirttiğimiz gibi 687 sayılı OHAL KHK’sı ile YSK’nın seçim süreçlerinde televizyon ve radyo üzerindeki denetim yapma yetkisi kaldırılmıştır. OHAL sürecinde 170’in üzerinde basın ve yayın kuruluşu kapatılmıştır. Hâlen Türkiye’deki medyanın %90’ından fazlası siyasi iktidarın denetimi altındadır. Dolayısıyla medya taraflıdır. Örneğin devlet televizyonu olan TRT’nin HDP’nin hiçbir propaganda faaliyetine yer vermemesi gibi.
TRT’nin şubat bültenlerinin dökümü şöyle:
- AKP: 49 saat 58 dakika 12 saniye lehte. Aleyhte yayın hiç yok.
- MHP: 3 saat 32 dakika 26 saniye lehte. Aleyhte yayın hiç yok.
- CHP: 5 saat 47 dakika 25 saniye lehte, 5 saat 56 dakika 15 saniye aleyhte.
- İYİ Parti: 55 dakika 32 saniye lehte, 1 saat 11 dakika 53 salise aleyhte.
- Cumhur İttifakı: 53 saat 30 dakika 38 saniye lehte. Aleyhte yayın yok.
- Millet İttifakı: 6 saat 52 dakika lehte, 7 saat 8 dakika aleyhte yayın.
- HDP’ ye ayrılan süreye dair ise herhangi bir bilgiye yer verilmedi.
- Şikayet ve İtirazlar Etkililiği Hakkında Görüşlerimiz
Seçmen kütükleri ile ilgili hatalar, hileler konusunda muhalefet partilerinin yapmış olduğu şikayetlerin önemli bir çoğunluğu YSK tarafından kabul edilmemiştir. Bu mekanizma açıktır, ancak etkili değildir.
- Vatandaş ve Uluslararası Gözlemcilik Konusu
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nden bir heyet sınırlı olarak gözlem yapacaktır. AGİT gözlem yapmayacaktır. “Bağımsız Seçim İzleme Platformu”nu oluşturan İHD ve ESHİD’in bağımsız seçim gözlemi talepleri YSK tarafından her zaman olduğu gibi bu sefer de reddedilmiştir.
AGİT 1990 Kopenhag Belgesi, üye ülkelere ulusal düzeyde bağımsız seçim gözlemciliği yapmak için sivil toplum örgütlerine izin verilmesini tavsiye etmektedir. AGİT, Türkiye’de izlediği bütün seçimlerle ilgili hazırladığı raporlarda YSK’nın izin vermeme tutumunu eleştirmiş, izin verilmesi tavsiyesinde bulunmuştur.
- İHD 31 Mart Günü Yerel Seçimleri Bağımsız Olarak İzleyecektir!
İHD uzun yıllardan beri AGİT prensiplerine bağlı olarak yerel ve genel seçimler ile referandumları bağımsız olarak izlemektedir. İHD’nin gözlemciliği bağımsız olup herhangi bir siyasi partinin müşahit kartı alınarak yapılmamaktadır. İHD bu faaliyetini ESHİD ile birlikte “Bağımsız Seçim İzleme Platformu” olarak da yapmaktadır.
31 Mart günü İHD şubelerinin bulunduğu seçim bölgelerinde bağımsız izleme yapılacaktır. İHD Genel Merkezi ve şubeleri açık tutulacaktır. Dolayısıyla seçim günü İHD’ye başvuru yapılabilecektir.
Türkiye’deki tüm seçmenlerin oy kullanma haklarını kullanabilmeleri için sandığa gitmelerini ve oylarını kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Seçmenler, sandıklar kapandığında “gizli oy – açık sayım” ilkesine uygun olarak kendi sandıklarının sayım ve döküm işlemlerini izlemeli, sandık sonuç tutanağının ıslak imzalı nüshasının fotokopisini veya fotoğrafını alma hakkı olduğunu unutmamalıdır.
Yukarıda seçimlerin adil ve dürüst seçim ilkesine uygun yürütülemeyeceğine dair ciddi endişelerimizi anlatmaya çalıştık. Bu nedenle seçmenlerin kullandıkları oyların heba olmaması için tüm süreci yakından izlemeleri gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteriz.
- Seçim Sürecinde Yaşanan İhlaller ile ilgili İddialar
İHD Dokümantasyon Birimi’nin yapılan başvurular ile partilerden edindiği bilgiler ve basına yansıyan haberlere dayanarak oluşturduğu bilanço aşağıdadır. Tabii ki bu bilançoda belirtilen hususların ciddi iddialar olduğu unutulmamalıdır.
Partilerin seçim bürolarına/araçlarına, adaylarına, mitinglere ve çalışanlarına yönelik baskın, saldırı, tehdit ve polis baskınları | |
HDP | 9 saldırı |
İyi Parti | 1 saldırı |
CHP | |
Saadet Partisi | 1 saldırı |
TKP | 1 saldırı |
ÖDP | 1 saldırı |
Bu baskın ve saldırılarda darp edilen ve yaralananlar | |
HDP | 7 darp ve yaralanma ( 3 ü Milletvekili) |
Gözaltı ve tutuklamalar | ||
Gözaltı | Tutuklama | |
HDP | 590 | 66 |
Seçim çalışmaları sürecinde kolluk tarafından yapılan ihlaller | |
HDP | 9 |
Yasaklamalar | |
HDP | 11 |