Yaşam Hakkı Korunsun, Hasta Mahpuslar Serbest Bırakılsın!

31 Mart 2022 tarihi itibari ile Ceza ve Tevkifevleri verilerine göre hapishanelerde 314.502 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır ve bu sayı sürekli olarak artmaktadır. İnsan yaşamını ve doğuştan gelen haklarını önceleyen politika yerine güvenlikçi politikanın ikame edilmesi mahpus sayısının bu kadar artmasına neden olmaktadır. Son yıllarda yapılan Yüksek Güvenlikli ve S tipleri ile birlikte gittikçe ağırlaşan tecrit koşulları da mahpusların yaşamlarını oldukça zorlaştırmakta ve gerek bedensel gerekse ruhsal sağlıkları üzerinde tahribata neden olmaktadır. Mahpusların yaşamış olduğu hak ihlallerinin başında da sağlığa erişim haklarının önündeki engeller ve hasta mahpuslar sorunu gelmektedir. 2020 yılı Mart ayında açıklanan Covid pandemisinin de eklenmesiyle mahpusların yaşamış olduğu sağlık sorunları daha da derinleşmiştir.

Hapishanelerde 2021 yılı başından bu yana tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 46 mahpus hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirdi. Bunların 15’i Covid-19 nedeniyle, 3 ağır hasta mahpus da infazlarının ertelenmesinden çok kısa bir süre yaşamını yitirmiştir. Unutulmamalı ki hapishanelerde meydana gelen ölümlerin çoğu önlenebilir ölümlerdir. Ancak hapishanelerin fiziki koşulları, yetersiz beslenme, revir ve hastane sevklerinin zamanında yapılmaması, mahpusların maruz bırakıldığı ayrımcı uygulamalar, tekli ring araçlarıyla sevkler ve kelepçeli muayene, ilaç temininde yaşanan sorunlar, ağır hasta mahpusların infazlarının ertelenmemesi ve buna benzer pek çok sorunun bir araya gelmesiyle hasta mahpuslar ağır bir yaşam savaşı vermektedir.

Merkezi Hapishane Komisyonu olarak tespit edebildiğimiz kadarıyla Nisan 2022 itibari ile Türkiye Hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta Mahpus listemiz kurumumuza gelen başvurular, avukatların hapishanelere yaptıkları ziyaretler, mahpusların tarafımıza yolladığı mektuplar ve mahpus-aile görüşmelerinin tarafımıza aktarılması ile derlenen bilgiler sonucunda hazırlanmıştır. Sürekli olarak devam eden sevk ve sürgünler, mahpusların iletişimlerinin önündeki engeller, hapishane ve mahpus sayısının yüksekliği ve kurumlarımıza ulaşmada yaşanan sorunlar nedeniyle tespitlerin oldukça zor olduğunu ve hasta mahpusların çok az kısmına ulaşabildiğimizi belirtmek isteriz.

İnsan Hakları Derneği olarak ağır hasta mahpusların iyileşinceye kadar infazlarının ertelenerek serbest bırakılmalarını talep etmekteyiz. Adli Tıp Kurumu tarafından verilen “Cezaevinde Kalabilir” raporları ile bu kurum toplum nezdinde güvenilirliğini yitirmiştir. Mahpuslar için tam teşekküllü ve üniversite hastaneleri tarafından verilen raporlara rağmen Adli Tıp Kurumu bu raporların aksi yönünde rapor düzenleyerek yaşam hakkı ihlaline neden olmaktadır.

İnfaz yasasının “Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi” başlığını taşıyan 16. Maddesinde 24.1.2013 tarihinde 6411 Sayılı Yasa’yla birlikte yapılan değişiklikle “maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir” hükmü bile tam olarak uygulanmamaktadır. Kanundaki “Hayatını yalnız idame ettirme” kriterine aykırı olarak Adli Tıp Kurumu raporlar vermektedir. Örnek olarak Mehmet Emin Özkan’ı ve Aysel Tuğluk’u örnek verebiliriz. Bize göre kanundaki bu hüküm kaldırılmalı, ağır hasta mahpusların tümü iyileşmeleri için serbest bırakılmalıdır.

İnfaz sistemindeki sorunlar ve 2005 yılında yürürlüğe giren “5275 Sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun” insan haklarını ön planda tutan anlayışın dışında güvenliği öne çıkarıp kişi hak ve özgürlüklerini yok sayan uygulamalar bütününü oluşturmuştur. Covid-19 bahanesiyle 15 Nisan 2020 tarihinde yürülüğe giren 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği TMK kapsamındaki mahpusları hariç bırakarak korkunç bir ayrımcılık yaratılmış ve bu nedenle de TMK kapsamındaki hasta mahpusların sorunu kronik bir hale gelmiştir. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanlığı tarafından 29 Mart 2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik” mevcut infaz kanunun mahpus haklarına aykırı olan yanlarını korumuş ve hatta infazı daha da ağırlaştırmıştır.

Uluslararası mevzuatlar devletlerce özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin yaşam hakkı konusunda devletlere pozitif yükümlülükler yüklemiştir. Devletler, özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin sağlığa erişim hakkı konusunda özgür bireylerle eşit şartlarda bulunmasını sağlamakla yükümlüdürler ve sözleşmeler Anayasanın 90. Maddesi ile garanti altına alınmışlardır. Birleşmiş Milletler resmi belgesi olan ve üye ülkelerce de kabul edilen İstanbul Protokolünde “tutuklu ve hükümlü konumda da olsa her hastanın kendi doktorunu seçme ve raporlarının bağımsız bilirkişilerce hazırlanmasını isteme hakkı vardır”. Üniversite hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri, tam teşekküllü devlet hastaneleri, hasta mahpusların sağlık durumlarıyla ilgili objektif süreçler yürütüp raporlar hazırlayabilir.

Halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır;

Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalı ve tam teşekküllü hastaneler ve Üniversite hastanelerinin raporları da kabul edilmelidir.

Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır;

AİHM’in Gurban/Türkiye grup kararları uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır;

AİHM’in Gülay Çetin – Türkiye kararında belirttiği hususlara uyulmalı, hasta mahpusların tahliye edilmemesinin AİHS’in 3. maddesinin ihlali olduğu hatırda tutulmalıdır;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, hasta mahpusları durumunu yakından ilgilendiren Gülay Çetin/ Türkiye kararında, mahpusların hastalıklarının ilerlemesine yol açan uygulamalar içinde olan devletin AİHS’de işkence yasağını düzenleyen 3. ve ayrımcılık yasağını düzenleyen ve 14. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye’yi mahkûm ettiği unutulmamalıdır.

Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.

Türkiye’nin mevcut infaz rejimi BM Mandela Kurallarına uyumlu hale getirilecek şekilde değiştirilmeli, TMK bakımından infazda ayrımcılığa son verilmelidir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MERKEZİ HAPİSHANE KOMİSYONU