Konferansımız tartıştığı konu başlıklarında özetle şu sonuç ve değerlendirmelere ulaşmıştır.
Türkiye yönetim ve hukuk pratiğinde hemen her dönem yapısal bir sorun olarak var olan ayrımcılık, ötekileştirme sorunu, son çeyrek yüzyılda ciddi bir demokrasi ve hukuk krizine dönüşmüş durumdadır. Bu ayrımcılığın ilk elden ve en şiddetli yansıdığı mekanların hapishaneler olduğunu tespit eden konferansımız, son 15 yılda değişen her ceza ve infaz yasası ile bu durumun daha da derinleştiğini ifade eder.
Ayrımcılığa hem infaz rejimi hem de hapishanede tutulma koşulları itibari ile en fazla siyasi mahpuslar maruz kalmaktadır. TMK’nın ve TMK ile bağlantılı ceza kanunu, usul kanunu ve infaz kanununun siyasi mahpuslar aleyhine hükümleri kaldırılmalı ve uygulama sorunları bir an önce giderilmeli, AİHM kararlarının gereği yerine getirilmelidir. Özellikle hasta mahpuslar Adli Tıp Kurumunun siyasi saiklerle verdiği olumsuz kararları ya da ‘toplum güvenliği’ biçimindeki muğlak ve öngörülemez gerekçe ile sistematik ayrımcılığa uğramakta, yaşanamaz şartlarda yaşamaya ya da ağırlaşan sağlık sorunları nedeniyle hapishanelerde ölümle yüzleşmeye devam etmektedir.
Konferansımız olağanüstü ve ayrımcı infaz uygulamalarının en belirgin bir örneğinin İmralı’da yaşandığını tespit eder. İmralı’da Abdullah Öcalan ve diğer mahpuslar üzerinde mutlak iletişimsizlik haline bürünen tecrit uygulamalarının Kürt Sorununda çözüm ya da çözümsüzlük yaklaşımlarıyla doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Çözümsüzlük siyasetinin sürdürülmesi her dönem tecridi derinleştirmiştir. Tersinden İmralı’da Öcalan ile görüşme ve diyalog kanallarının açıldığı dönemler Türkiye’de Kürt sorunun barışçıl çözümünün tartışılabildiği ve demokrasi kültürünün yükseldiği dönemlerdir.
Tecride karşı çıkış barış için önemli bir adımdır. İmralı’da uygulanan bu ağır tecride karşı hukuksal ve siyasal açıdan itirazı yaygın ve daha kapsamlı hale getirmek gerekmektedir. Tecride karşı çıkışın üzerindeki tecridin de kırılması gerekir.
Dünya örneklerinde yaşadıkları etnik ve kimlik sorunlarını salt askeri yöntemlerle çözmeye çalışan devletlerin günümüzde tekleşen, yozlaşan ve ekonomik olarak da iflas eden halleri bilinmektedir. Sorunlarını diyalog ve barışçıl yollarla çözen ülkelerin yaşadığı gelişmişlik seviyesi ortadadır. Bu şartlar altında halen tecrit siyasetinde ısrar ve sınır ötesi operasyon adı altında yaygınlaştırılmaya çalışılan savaş ve çatışma siyasetine karşı yaşam siyaseti savunulmalıdır.
Bu yaşam siyaseti ve ayrımcılık karşıtı hak savunuculuğunun bir gereği olarak ceza infaz sisteminde her türlü ayrımcı uygulama derhal sonlandırılmalıdır. Ağır hasta mahpuslar serbest bırakılmalı, hasta mahpusların tedavi olanakları sağlanmalıdır. Ölünceye kadar hapislik biçimindeki ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi AİHM kararları ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiyeleri doğrultusunda sona erdirilmelidir. İmralı Hapishanesi kapatılmalı, İmralı tecrit sistemi ortadan kaldırılmalıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü, toplumsal ayrışma üreten her soruna eşit-ortak yaşam temelinde yaklaşılması, ekonomik refah ve toplumsal adaleti hedefleyen bütünlüklü bir toplumsal barış projesinin hayata geçirilmesi ülkemiz açısından elzemdir.
Konferansımız bu sonuç ve önerilerini kamuoyu ile paylaşmaktan onur duyar.
Sonuç bildirgesinin Kürtçesi için: Kurdi
Sonuç Bildirgesinin İngilizcesi için: English