Tezkere’ye, Altınova olaylarına ve Aktütün baskınına dair

Türkiye toplumu son günlerde, birkaç nedenle, yoğun endişeler yaşıyor. Bu nedenlerden birisi, Meclis’e sevk edilen Tezkere’dir. Çünkü Tezkere, şiddetin yoğunlaşması demektir. Savaşın tırmandırılması…

Endişeler bununla sınırlı değil.

Altınova’da Kürtlere yönelik ırkçı nefret ve linç girişimleri de endişeleri arttırdı. Suç işleyen kim olursa olsun, hukuksal süreçlerdir işletilecek olan. Kötülük yapan, ya da cinayet işleyen, ne bütün Kürtlerdir ne de Türkler…Oysa, Altınova’da işlenen bir cinayet bütün Kürtlere mal edilmek istendi. Tehditler, ev ve işyerlerini taşlamalar, yakma girişimleri yaşandı.

Ve en son Aktütün karakolu baskını.

Ölümler, yaralanmalar, acılar…

Biz doğal olarak toplumun acılarını ve üzüntülerini paylaşıyoruz.

Acı ve üzüntünün dışında;  soğukkanlılıkla, sağduyu ile, akılla ve vicdanla değerlendirme yapmaya imkan tanımayan süreçler de yaşanıyor. Hamaset öne çıkıyor.

Savaş dili, araç ve yöntemleri sesini yükseltiyor.

Bu dil, barış dili ve araçlarını, yöntemlerini önerenleri baskı altına alıyor.

Biz insan hakları savunucuları, şiddeti reddediyoruz. Savaşı reddediyoruz.

 Kürt sorunu insan hakları ve demokrasi sorunudur. Soruna hak temelli yaklaşıyoruz. Ülkemizde hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilkesinin egemen olmasını istiyoruz.

Kürt sorununun barışçıl çözümünün mümkün ve olanaklı olduğunu savunuyoruz. İnsan hakları güvenliği tehdit etmez, tersine güçlendirir ve güvence altına alır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAFI (TİHV)

Bir cevap yazın