Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2011 yılında imzaladığı, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ni, Mart 2022
tarihinde, Cumhurbaşkanı’nın tek başına verdiği kararla feshetti ve sözleşmeden çekildi.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bugüne kadar hazırlanmış en önemli ve en
ayrıntılı sözleşme… Bu sözleşmenin bizim coğrafyamızda yaşayan kadınlar açısından çok büyük bir önemi var. Çünkü bu sözleşmenin imzaya hazırlanmasının, imzaya açılmasının esas nedeni, yine coğrafyamızda verilen bir kadın mücadelesi.
Diyarbakır’da evli olduğu erkek tarafından annesi katledilen, kendisi de ağır biçimde yaralanan Nahide Opuz, iç hukuktan istenilen sonuç alınmayınca Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi Nahide Opuz’u aile içi şiddete karşı koruyamadığı için Türkiye’yi mahkum etti. Bu kararın ardından Avrupa Konseyi, üye olan bütün devletlere, kadınları şiddete karşı koruyacak bir sözleşme hazırlama konusunda çağrı yaptı ve bu çağrı sonucunda başta coğrafyamızdan birçok kadın hukukçunun ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla İstanbul Sözleşmesi gibi son derece önemli ve ayrıntılı bir sözleşme hazırlandı. İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli yanı şuydu: “Hiçbir örf, hiçbir adet ve hiçbir namus anlayışı kadına yönelik şiddetin gerekçesi yapılamaz.” Bütünüyle sözleşme, gerçekten kadınları yaşamın her alanında şiddete karşı koruyacak çok önemli hükümler içeriyordu.
Bu sözleşme AKP döneminde imzalandı ama yine AKP döneminde ve Cumhurbaşkanı’nın tek başına
verdiği bir kararla feshedildi. Aslında bu sözleşmenin feshi, Türkiye’de yaşanan son derece baskıcı, ayrımcı, erkek egemen ve militer zihniyetin, ne kadar yoğunlaştığının da bir göstergesini oluşturuyor.
Danıştay 10. Daire’nin verdiği kararın içeriğine baktığımızda, son derece tehlikeli bir bakış açısını da
yansıttığını görüyoruz. Danıştay’ın bu kararıyla Türkiye, açıkça tek bir kişinin verdiği kararlarla yönetilen bir devlet olarak da simgeleşiyor.
Maalesef ki Danıştay’ın, savcının son derece olumlu ve usule uygun mütalaasına rağmen oy
çokluğuyla verdiği bu karar, aynı zamanda coğrafyamızda hukukun, siyasetin ne kadar egemenliği
altında olduğunun da bir göstergesi…
Bizler insan hakları savunucusu kadınlar olarak, İstanbul Sözleşmesi’ni çok önemsiyoruz. İstanbul
Sözleşmesi bizim “anayasamızdır” diyoruz ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.