“Evladı Kerbelayıh. Bı hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir”
15 Kasım 1937 yılında Dersim’in Kürt Alevi kanaat önderi Seyit Rıza (74 yaşında), oğlu Resik Hüseyin (16 yaşında) ve toplam 7 kişi (bazı rivayetlere göre 11 kişi) yürürlükteki hiçbir hukuk kuralına uyulmadan, Seyit Rıza’nın yaşı küçültülerek, oğlu Resik Hüseyin’in yaşı büyütülerek; adeta yargısız infaz yoluyla Elazığ Buğday Meydanında idam edilmişlerdir.
Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında anlattığı bilgiler ile sonradan bir parti liderine söyledikleri Dersim’de iddia edildiği gibi bir isyanın olmadığını doğrulamaktadır.
1925 yılında çıkarılan Şark Islahat Planı, 1936 yılında çıkarılan Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun, Şark Islahat Planına dayanılarak kurulan ve Dersim’inde içinde yer aldığı 4. Umumi Müfettişlik ‘in kurulması; adım adım “ulus devletin” inşası önünde engel olarak görülen Dersim’in öncelikle kanaat önderlerinin yok edilmesi, karşı çıkanların soykırımdan geçirilerek yöre halkının sürgüne tabi tutulmasının hedeflendiği görülmektedir.
5-22 Aralık 1936 tarihlerinde yapılan Umumi Müfettişler Toplantı Tutanaklarından geçen “Kürtlüğün ve şekavetin [haydutluğun] merkezi sayılan Dersim, (…) Türkiye Cumhuriyeti camiasının fethedilmiş ayrılmaz bir parçası haline girmiştir. Bölge asayişinde %99 nispetinde salah vardır” belirlemesi de Dersim’de Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmesinin arka planı hakkında yeterince açıklayıcı bilgiyi vermektedir.
1937-38’de yaşanan Dersim Soykırımın’da 13.160 Dersimlinin kadın. Çocuk dahil öldürüldüğü; 11.818’inin sürüldüğü resmi kayıtlarda yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Dersim’in Kayıp Kızları olarak bilinen bir kuşağın ise ailelerinden koparılarak tanımadıkları, bilmedikleri ailelere evlatlık olarak, eş olarak verildiği gerçeği de soykırımın bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Bugün bile Dersim’in toplam nüfusunun 89,515 olduğu düşünülürse 87 yıl önce adeta bir Soykırım yaşandığı daha da berrak hale gelmektedir.
Aradan geçen 87 yıla rağmen Seyit Rıza’nın ne ile suçlandığı ve nasıl bir yargılamanın yapıldığı açıklanmadığı gibi Mahkeme tutanakları da tıpkı Maraş Katliamı davasında olduğu gibi “Devlet Sırrı” denilerek kamuoyuna açıklanmamıştır. Üstelik Seyit Rıza’nın nereye defnedildiği de halen saklanmaktadır.
2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan AKP’nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda Dersim Soykırımı hakkında konuşmuş; Jandarma Genel Komutanlığı’nın hazırladığı Dersim Raporunu göstermiş ve yukarıda ifade edilen bilgileri doğrulayarak dönemin CHP sini suçlamıştır. “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum” “Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır” demiş ancak; özrün yerini bulması için hiçbir somut adım bugüne kadar atılmamıştır.
İnsan Hakları Derneği olarak;
İktidara, TBMM’ye ve TBMM’de grubu bulunan siyasi partilere sesleniyoruz:
-Dersim Soykırımını “Tanı, Af Dile, Tazmin Et.” amaçlı bir çalışma yapılmalıdır.
-Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarlarının iadesi için özel bir kanun çıkarılmalı, gerçekleştirilen hukuka aykırı yargılama tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmalıdır.
–Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalıdır.
–Dersim halkından özür dilenmeli, Dersim ismi iade edilmelidir.
İnsan Hakları Derneği