Batman Belediyesi’ne Kayyım Atanması Sonrasında Yaşanan Hak İhlalleri ve Gözlem Raporu

İçişleri Bakanlığı’nın Batman, Halfeti ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlarını hukuksuz bir şekilde görevden alması sonrasında gelişen olaylar, demokrasi tarihine yine kara bir leke olarak geçmiştir. Kayyum atamalarının ilk gününden itibaren, demokratik tepkilerini dile getiren seçilmiş kişi ve yurttaşlara karşı, kolluk güçleri tarafından en temel insani hak ve özgürlüklerin hukuk dışı ve keyfi yöntemlerle engellendiğine ve hakkın kullanımına yönelik sert müdahalelerde bulunulduğuna, işkence ve kötü muamelenin fütursuzca uygulandığına tanıklık etmiş bulunmaktayız.

Üç Belediye Eş Başkanlarının görevden alınması kararının düşme şekli,  resmi açıklamadaki dayanaklar, sabaha karşı belediye binalarının ablukaya alınması ve yurttaşların demokratik hakkı olan ve şiddetsiz bir şekilde gerçekleştirdiği toplumsal tepkiye yapılan müdahale şekli, tamamen hukuk dışıdır. Ayrıca orantısız güç kullanımı, kadın, yaşlı ve çocuk ayırt etmeksizin fiziksel şiddete maruz bırakma gibi yaşanan tüm olaylar temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır, kabul edilemezdir.

Görevden alma kararı, muhataplarına tebliğ edilmeden belediye binaları ve çevrelerindeki yollar yoğun bir ablukaya alınmış, belediye çalışanlarının ve yurttaşların belediye binasına girişlere izin verilmemiştir. Böylelikle seçilmiş belediye eşbaşkanların ve meclisin görevi elinden alınarak yerine kayyım vasıtasıyla, adeta halk iradesi kolluk gücüne teslim edilmiştir.

Demokratik hakkını kullanan yurttaşlara, siyasetçilere, seçilmiş belediye eş başkanlarına, belediye meclis üyelerine ve demokratik kitle örgütleri temsilcilerine kolluk güçleri tarafından yapılan orantısız müdahale ve kullanmış olduğu yöntem son derece hukuk dışı ve Anayasa’ya aykırıdır.

Gözaltına alınan yurttaşlara hakaret edildiği, bulundukları terörle mücadele şubesi nezaretinde kendilerine su verilmediği, işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldıkları, sözlü, fiziki ve psikolojik saldırılara maruz kaldıkları, yaşlı ve hasta yurttaşlara ilaç ve sağlık gereçlerinin verilmediği, çoğu zaman tuvalet ihtiyacının karşılanmadığı yönünde beyanlar tarafımıza ulaşmıştır. Aynı şekilde yurttaşlar; gözaltında bulundukları nezarethanelerin soğuk olmasına rağmen, günlerce ıslak kıyafetlerle nezarethanelerde kaldıklarını, nezarethanenin kapasitesinin çok üstünde yurttaşlarla doldurulduğunu,   gözaltı sırasında kötü muameleye maruz kalanların tedavi edilmediğini beyan etmişlerdir. 4 Kasım 2024 tarihi itibari ile Batman’da gözaltına alınanlara usule aykırı ve üstünkörü şekilde sağlık kontrolü yapılıp birçok yurttaşın adli raporlarına darp ve cebir ibareleri geçirilmeden düzenlenmiştir. Gözaltındaki kişiler, bu kötü muamelelere tepki olarak kendilerine verilen yemekleri yememiş, bunun için de ayrıca darp ve kötü muameleye maruz kalmışlardır.

İçişleri Bakanlığı’nın kararına karşı Batman Belediyesi önü ve civarında, kentin muhtelif yerlerinde demokratik protesto hakkını şiddet içermeyen yöntemlerle göstermek isteyen yüzlerce kişiye kolluk kuvvetleri tarafından tazyikli su, cop ve gazla sert ve orantısız müdahalede bulunulmuş, yurttaşlar günlerce sokakta işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. 4 Kasım 2024 tarihinde başlayıp, 17 Kasım 2024 tarihine kadar devam eden süreçte milletvekili ve siyasetçilere, avukatlara, gençlere, kadınlara, yaşlılara, çocuklara yönelik ulusal ve uluslararası kanun ve sözleşmeler ile güvence altına alınmış ifade özgürlüğü, barışçıl protesto hakları ile işkence yasağı ihlal edilmiştir.

Kolluk güçlerinin müdahalesinin bazıları doğrudan yaşam hakkına kastedecek niteliktedir. Bu nitelikte olan kolluk müdahalelerinin maruz bıraktığı fiziksel şiddet görüntüleri basın emekçileri ve sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşılmıştır. Süreç içerisinde milletvekili, siyasetçi, avukat, kadın, genç, çocuk ve yaşlılara yönelik ulusal ve uluslararası kanun ve sözleşmeler ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü, barışçıl protesto hakları ile işkence yasağı ihlal edilmiştir.

4 Kasım 2024 tarihinde Batman Belediyesi önünde yurttaşların gerçekleştirmek istediği protestolarda yaklaşık 75 yurttaş orantısız güç kullanılarak gözaltına alınmış, birçok yurttaş yerlerde sürüklenerek onlarca kolluk tarafından darp edilmiş, tekme darbeleriyle yaralanmış, görüntülerde açık olduğu üzere adeta linç girişimine maruz bırakılmışlardır.

Müdahale sonrası şubemize başvuran yurttaşlar ve basına yansıyan görüntülerde, gözaltına alınan yurttaşların kolluk kuvvetlerince tekmelendiği, yerlerde sürüklendiği ve darp edildiği tespit edilmiştir.

Yaşanan bu süreçte 300’e yakın yurttaş gözaltına alınmış, gözaltına alınan yurttaşlardan resmi olmayan verilere göre yaklaşık 200 kişinin darp, cebir, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı tahmin edilmektedir. Gözaltına alınanların en az 80’inin çocuk olduğu, aralarında engelli yurttaşların ve çok sayıda çocuğun da olduğu en az 37 kişinin tutuklandığı bilgisi tarafmıza verilmiştir.

Yurttaşların haber alma ve gazetecilerin haber verme hakkı ihlal edilmiştir. Haber takibi yapan 3 gazeteci darp edilerek gözaltına alınmış, bir gazeteci ise polis olduğunu iddia eden ancak personel kimlik kartıları istenmesine rağmen ısrarla göstermek istemeyen kişilerce gözaltına alınmaya çalışılmıştır.

31 Mart seçimlerinden bu yana, milyonlarca kişinin seçme ve seçilme hakkı, toplantı, gösteri ve ifade hakkı, haber alma ve haber verme hakkı ihlal edilmiştir. Bununla birlikte İşkence ve kötü muameleye maruz bırakılan birçok yurttaş bulunmaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere göre işkence mutlak yasaktır. Kim olursa olsun; işkence yapılması insanlık suçudur ve kabul edilemez. “İşkence yasağı” her durum ve koşulda, mutlaktır ve vazgeçilemezdir. Uluslararası hukukta “İşkence yasağı” sadece yapmamayı içermez, devletlere aynı zamanda işkenceyi önlemek için gerekli tüm önlemleri alma, gözden geçirme; gözaltı-tutukluluk-hükümlülük birimlerini denetleme, uygulanmamasını kesin olarak sağlama; olası işkence iddialarının etkin biçimde tıbbi ve hukuki araştırmasını yapma; işkence yapanların ya da işkence yapılmasına yardımcı olanların kovuşturulması ve cezalandırılması yükümlülüklerini de içerir. Tüm bunlarla birlikte Halkın iradesi yok sayılmıştır.

Hatırlatmak isteriz ki; Demokrasinin ilk ve olmazsa olmaz şartı seçmen iradesini tanımaktır. Bu iradeye saygı göstermek ve sahip çıkmak, barış ve demokrasiyi korumak, yurttaş olmayı sürdürebilmek için herkesin görevidir.

Son olarak; 4 Kasım-17 Kasım tarihleri arasındaki gözlemlerimiz sonucunda elde ettiğimiz bulgular ışığında yetkililere dönük taleplerimiz ise şunlardır;

  1. Kayyım atamalarının derhal geri alınmasını,
  2. Görevden alınan Belediye eş başkanlarının görevlerine iade edilmesini,
  3.  Barışçıl gösteri ve protesto hakkı üzerindeki yasaklamaların son bulmasını,
  4.  Gösterilere müdahalede işkence ve kötü muamele yasağına aykırı uygulamalara son verilmesini,
  5. İşkence ve kötü muamelede bulunan kolluk kuvvetleri ve emir aldıkları üst birimler hakkında etkin adli ve idari soruşturmaların başlatılmasını,
  6.  Haksız ve keyfi yakalama, gözaltı ve tutuklama işlemlerine son verilmesini talep ederiz.

Raporun tamamı için: Kayyım Protestoları Raporu

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ BATMAN ŞUBESİ