Maraş Katliamının üzerinden 46 yıl geçti. 19 Aralık 1978’de başlayıp, 26 Aralık 1978 ‘e kadar devam eden devlet içinde örgütlü yapıların eliyle 7 günde gerçekleşen Maraş Katliamında 120 kişi vahşi yöntemler kullanılarak katledildi, binin üzerinde insan yaralandı, 552 ev yakılarak tahrip edildi, 289 işyeri yağmalandı. Katliamın sona erdiği gün 26 Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Bu katliam da diğer Alevi katliamları gibi devletin gözetiminde gerçekleşmiş, şehirdeki kolluk kuvvetleri herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Bu yönüyle bu katliamın sorumlusu devletin kendisidir.
Katliam faillerinin yargı önüne çıkarılmasında da her zaman olduğu gibi devletin cezasızlık politikası devreye konulmuştur. Katliamın önemli faillerinden 68 kişiye hiç ulaşılamamış hatta fail oldukları bilinen bazı kişiler milletvekili, bürokrat bile olabilmişlerdir. Faillerin bir kısmının yargılaması 23 yıl sürmüş ve sonrasında 1991 yılında yapılan yasal düzenleme ile tüm failler serbest kalmışlardır. Oysa Maraş Katliamı İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar kategorisindedir. Sonraki yıllarda da devlet Katliamla Yüzleşmek ve Onarıcı Adalet mekanizmalarını kurmak yerine Maraş’ta yapılmak istenen anmaları çeşitli gerekçelerle yasaklamıştır.
Sıklıkla darbelere ve geçmişte yaşanmış katliamlara atıfta bulunarak; darbelere karşı olduğunu ifade eden mevcut iktidar, 12 Eylül askeri darbesine giden yolda devletin gözü önünde Maraş’ta gerçekleştirilen bu katliamın sorumlularını bulma konusunda hiçbir çaba harcamayarak darbeleri “Allah’ın Lütfu” olarak gördüğünü bir kez daha kanıtlamıştır.
Mevcut iktidar Alevilere karşı gerçekleştirilen katliamları görmezden gelerek yürüttüğü “Alevi Açılımı” benzeri bir uygulamayı 2022 yılında Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulan “Alevi-Bektaşi Kültür ve Cem Evi Başkanlığı” adı altında yeniden güncellemiştir. Alevi yurttaşların ve Alevi İnanç Kurumlarının itirazlarına rağmen iktidar bu politikalarında ısrar etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Alevi yurttaşların zorunlu din dersine tabi tutulmalarını ve İnanç Merkezlerinin yok sayılmasının hak ihlali olduğuna dair kararına rağmen Devlet Aleviliği ve Alevi İnancını kendi bakış açısıyla tarif etmeye devam etmektedir.
İktidara hatırlatmak isteriz ki; gerçek bir toplumsal barışın yolu hakikatin ortaya çıkarılması ve geçmişle yüzleşmekten geçmektedir. Geçmişte yaşanan soykırımlar, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları aydınlanmadan ve bu suçlar nedeni ile resmi özür dilenmeden toplumsal barışın kurulması mümkün gözükmemektedir. Bu nedenledir ki, Maraş Katliamı aydınlatılmalı, Alevilerden özür dilenmeli ve katliamın sorumluları yargı önünde hesap vermelidir.
Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuksal mevzuatta ve insan hakları belgelerinde “İnanç Özgürlüğü” kapsamlı olarak tarif edilmektedir. Öte yandan Türkiye’nin yargı yetkisini tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2007 yılında vermiş olduğu Hasan- Eylem Zengin kararı iktidarın Alevi Yurttaşların talepleri konusunda ne yapması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Maraş Katliamının 46. yıldönümü vesilesi ile katledilen kişileri saygı ile anıyoruz. Siyasal iktidara bir kez daha sesleniyoruz. Hakikat ve adalet için mutlaka bir komisyon kurulmalı ve böylece dünyada onlarca ülkede yapıldığı gibi Türkiye’de de gerçekler halka açıklanmalıdır. İnsan hakları savunucuları olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ki; Maraş Katliamı insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisindedir. İnsanlığa karşı işlenen suçlar zamanaşımı ve cezasızlık politikasıyla yok sayılamaz. Maraş Katliamı failleri ve onlara destek olanların yargı önüne çıkarılmasını ve hesap sorulmasını istiyoruz. Maraş Katliamının 46. Yılında devletin özür dileme ve gerçeği açığa çıkarma sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ