FIRAT SUYU KAN AKIYOR BAKSANA!

Değerli basın mensupları, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin değerli temsilcileri ve hak ve özgürlükleri için burada bulunan tüm insanlar demokrasi buluşmamıza hepiniz hoş geldiniz.

Bizler Türkiye’nin aydınları, sanatçıları, işçileri, memurları, kadınları, erkekleri, insan hakları savunucuları, sendikacılar, siyasetçiler… Kısacası ezilen, sömürülen, baskı gören,  dili, inancı, kültürü yasaklanan tüm toplum kesimleri olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi talebiyle, daha özgür ve eşit yurttaşlar olmak, güvenli bir ülkede yaşamak için tüm Türkiye’de sokaklardayız. Bugün Türkiye’de demokrasiye ihtiyacı olanlar olarak alanlarda sesimiz daha gür çıkacak ve taleplerimizi haykıracağız.

Evet, bizler Fırat suyu kan akıyor baksana diyoruz. Değerli yazar ve düşün adamı Yaşar Kemal’in “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana” romanından esinlenerek böyle isimlendirdik. Yaşar Kemal’de o romanında I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Anadolu’da Türklerin, Kürtlerin, Rumların, Ermenilerin kısacası tüm Anadolu halkının yaşadığı acıları anlatmaktadır. Biz de Türkiye’de son yıllarda yaşadığımız acıları, katliamları ve halka karşı işlenen suçları ortaya çıkarmak, özellikle de Fırat’ın doğusunda yaşananları dünyanın, Türkiye’nin görmesi için buradayız. Sadece olanların görülmesi değil sorumluların ortaya çıkarılması ve yargılanması talebiyle buradayız.

Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren kurulduğu bilenen Gladyo-Kontrgerillanın dağıtılması talebiyle buradayız.

Maraş, Sivas, Çorum, Gazi, 1 Mayıs… Katliamlarının sorumlularının ortaya çıkarılması için buradayız.

Dili, kültürü inkâr edilen, “sözde vatandaş” görülen; köyleri boşaltılıp kendi ülkesinde sürgün edilen Kürtlerin insanca ve eşit yurttaş olarak yaşaması için buradayız.

12 Eylül’de gözaltına alınarak binlercesi işkenceden geçirilen, öldürülen, gözaltında kaybedilenlerin hesabını sormak için buradayız.

Binlerce faili meçhul cinayetlerin, aydınların katledilmesinin, on yedi yaşında idam edilen Erdal Eren’in, 12 yaşındaki bedenine yüzlerce kurşun sıkılan Uğur Kaymaz’ın katillerinin yargılanması için buradayız.  Kısacası bizler Türkiye’nin yakın geçmişinde halka karşı suç işleyenlerle hesaplaşmak ve demokratik bir Türkiye yaratmak için buradayız.

Değerli dostlar,

Hepimizin bildiği gibi Ergenekon süreci Türkiye’de derin-gizli birçok gerçeği ortaya çıkardı. Ortaya çıkanlar henüz buz dağının görünen yüzüdür, gerçekler buzdağının altındadır.  Ergenekon iddianamesine baktığımızda buzdağının altının ortaya çıkarılmasına yönelik bir amaç taşımadığını görüyoruz. Hükümet yetkilileri de Ergenekon davasını sadece kendi iktidarlarına karşı suç işlediğini iddia ettiklerini tasfiye etme düşüncesinden hareket etmektedirler. Bu nedenle Ergenekon davası sulandırılmaya çalışılmakta ve faili meçhullerin, gözaltında kayıpların, köy boşaltmaların, cezaevlerindeki katliamların, Kürtlere karşı suç işleyenlerin açığa çıkarılması engellenmeye çalışılmakta, yani buz dağının görünmeyen kısmının ortaya çıkarılması engellenmek istenmektedir. Susurluk davasını hatırlayalım, göstermelik olarak birkaç kişiyi cezalandırarak, olayın üstü örtülmüş, üst düzeyde sorumluluğu olanlar, bin operasyon yaptığını söyleyenler ise daha yeni mahkemelere çıkarılmaya başlanmıştır.

Susurluk sürecinde bizlerin de eksikliği olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü bizler de işin sonuna kadar gidilmesi konusunda gerekli cesareti gösterdiğimiz, halkı bilgilendirip harekete geçirdiğimiz söylenemez. O nedenledir ki Susurluk sürecinde gizli-açık çeteler ve kontrgerillanın tasfiyesi konusunda görevimizi tam yaptığımızı, bir araya gelip sonuna kadar üzerine gittiğimizi söyleyemeyiz.

Irkçı Güney Afrika rejimi dönemindeki İnsan Hakları İhlallerini araştırmak için kurulan Hakikat Komisyonu’nun Genel Sekreteri Martin Coetze “hakikat acıdır, ama susmak öldürür” diyerek, ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin görmezlikten gelmenin ne kadar acı verici olduğunu söylemektedir.

Susmanın ölüm olduğunu gören biz insan hakları ve demokrasi savunucuları, hakikati aramaya devam edeceğiz.

Değerli dostlar,

Hükümet yetkilileri bu olayın üzerine gittikleri izlenimi vermeye çalışıyorlar. Darbecilerin yargılanmasını istediklerini söylüyorlar. Darbe planlayanları arıyorlar. Kuşkusuz bizler de her türlü darbecilerin ve darbe teşebbüsünde bulunanlar varsa yargılanmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz. Ancak hükümete bir de önerimiz var, darbe teşebbüsünde bulunanları varsa bulun ve yargılanmasını sağlayın. Ancak, biz size 12 Eylül darbecilerinin açık adreslerini ve yaptıklarına ilişkin binlerce adres, dosya ve tanık sunabiliriz. Demokrasi yanlısıysanız, darbelere karşıysanız, suç işleyenleri arıyorsanız anayasanın geçici on beşinci maddesini kaldırın ve binlerce kişinin ölümünden, işkencesinden sorumlu olan on iki Eylülcülerinin dokunulmazlıklarını kaldırın diyoruz. Ergenekon iddianamesi sadece hükümetin görevini yapmasını engellemek girişiminde bulunanları yargılamaya yöneliktir. Hükümet yetkililerine soruyoruz, siz her türlü darbeye mi, yoksa sadece size karşı olan darbeye mi karşısınız. Siz her türlü insan hakları ihlallerine, gözaltında kayıplara, faili meçhul cinayetlere; Kontrgerillaya-Gladyo’ya mı karşısınız, yoksa sadece sizin hükümetinizin görevini yapmasını engellemek isteyenlere mi? Bunların cevabını istiyoruz ve bekliyoruz.

Bizler Türkiye’nin onuru ve geleceğini savunanlar olarak bu dava vesilesiyle tüm çetelerin, cinayet şebekelerinin, Gladyo-Kontrgerillanın ortaya çıkarılması için yola çıktık, sonuna kadar da bu mücadeleyi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.

Bizler Kürt Sorunu’nun çözülmesinin Türkiye’nin demokratikleşmesine çok önemli katkıları olacağını, bu nedenle Fırat’ın doğusunda yaşanan hak ihlalleri belirlenip bunlarla yüzleşilmeden gerçeklerin ortaya çıkarılamayacağını düşünüyoruz.

Yargının görevini yaparken insan haklarına ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı kalarak adil bir yargılama yapması gerektiğini savunuyoruz. Adil yargılanma olmadan suçlunun suçsuzdan ayrılamayacağını, adaletin yerini bulamayacağını ve gerçeklerin ortaya çıkarılamayacağını ifade etmek istiyoruz.

Bu amaçla;

Gladyo-Kantrgerilla tarzı örgütlenmelerin ortaya çıkarılmasını ve yargılanmasın,
Faili meçhul cinayetlerin sorumlularının ortaya çıkarılmasını,
Gözaltında kayıpların sorumlularının yargılanmasını,
Köylerinden zorla göç ettirilenlerin zararlarının tazmin edilmesini, isteyenlerin evlerine tekrar dönmelerinin sağlanmasını,
Koruculuk sisteminin derhal lağvedilmesini,
Türkiye’de yaşayan herkesin dil, inanç ve kültürel haklarının güvenceye alınmasını,
Kürt sorununun demokratik ve barışçı yöntemlerle çözülmesini
Talep ediyoruz.
Bu talebimizi bundan sonra da sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.

GERÇEK VE ADALET İNİSİYATİFİ

KATILIMCI ÖRGÜTLER:

İHD, Alevi Bektaşi Federasyonu, Barış Meclisi, ÇHD, DTP, EMEP, ESP, EHP, Halkevleri, Mazlumder, KESK, ÖDP, SDP, Sosyalist Parti, TTB, TİHV, 78’liler Girişimi, Limter İş, Yeşiller Partisi

Bir cevap yazın