İşkence gerçeği yıllarca, ama özellikle de askeri yönetim döneminde, insan hakları savunucuları tarafından sürekli dile getirilmesine rağmen her seferinde bizzat Kenan Evren ve başında bulunduğu askeri yönetim tarafından inkar edilmiştir. Hatta gerçekleri dile getirenler ise vatan haini ilan edilmiş, haklarında soruşturma ve davalar açılmış, çeşitli baskılara maruz kalmışlardır.
Oysa bugün Kenan Evren bugün bu acı ve çıplak gerçeği: İşkence ve kötü muamelenin bu ülkede çok eskilerden beri süregelen sistematik bir devlet pratiği olduğunu itiraf etmektedir. Olanlardan bizzat kendinin ve başında olduğu askeri yönetimin sorumlu olmadığını söylemeye çalışırken yaptığı bu itiraf, bir vicdan muhasebesinin ürünü müdür yoksa dil sürçmesi midir bilinmez ama görmezden gelinmemesi gereken çok açık bir “suç itirafı”dır. Zira güvenlik güçlerinin işkence gibi bir uygulamayı, Kenan Evren’in ifade ettiği gibi uzun zamandan beri ve yaygın olarak yönetenlerin bilgisi ve onayı dışında gerçekleştirebilmeleri mümkün değildir. Çünkü söz konusu olan öyle sıradan bir uygulama değil, Türkiye’nin de altına imza attığı uluslararası sözleşmeler, anayasa ve yasalar tarafından mutlak olarak yasaklanan ve insanlığa karşı suç olarak nitelenen bir uygulamadır.
Daha da vahim olan ise, işkence ve kötü muamelenin meşrulaştırılma çabasıdır. “12 Eylül öncesi dönemde… Diyarbakır Cezaevindeki… Gardiyanlar çok çektiler. 12 Eylül olunca da bunlar mahkûmlardan hınç aldılar.” biçimindeki Kenan Evren’in ifadesi, hiçbir koşulda kabul edilemez olan işkence ve kötü muameleyi mazur göstermeye yöneliktir. Ve o günden bu güne işkencecilerin zihniyetinin açık bir dışavurumudur.
Başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül döneminde yönetimde olan herkes, o dönemde gerçekleşen tüm işkence olaylarından ve hak ihlallerinden doğrudan sorumludur. Çünkü bizzat bu yönetimin en sorumlu kişisi “biz polisi serbest bıraktık, rahat çalışsın diye. Onlar yine yaptılar bunu….” diyerek asıl azmettiricinin kendileri olduğunu itiraf etmektedir.
İşkencenin ülkemizde ve dünyada sürekliliğini korumasının en temel nedeni cezasızlık olgusudur. Bu nedenden dolayı ulusalüstü ve ulusal hukuk işkencenin cezalandırılmasında zaman ve mekan sınırı getirmemektedir. Bu insanlık utancını gerçekten tarihin çöplüğüne gömebilmek için en sıradan uygulayıcıdan en tepedeki yetkiliye kadar işkenceden sorumlu herkesin adil biçimde yargılanıp cezalandırılması gerekmektedir. Dolayısıyla Cumhuriyet Savcıları’nı suçunu açık biçimde itiraf eden Kenan Evren hakkında re’sen soruşturma başlatmaları için göreve davet ediyoruz. Bu ülkede Şemdinli davası vb. olaylardan savcıların başına neler gelebileceğini biliyoruz. Cumhuriyet Savcıları gerekli cesareti ve sorumluluğu gösteremeseler bile en azından İHD ve TİHV olarak bizim en kısa zamanda hazırlıklarını tamamlayıp yapacağımız suç duyurusunu doğru biçimde değerlendirmelerini umuyor ve diliyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ | TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI |
Genel Başkanı | Başkanı |
Hüsnü Öndül | Yavuz Önen |