2010’A GİRERKEN TEKEL İŞÇİLERİ AÇLIĞA MAHKUM EDİLEMEZ!

Tekel İşçilerine Müdahale - Ankara - 17.12.09

Tekel ve Tekel’e bağlı işletmelerin özelleştirilmesi sonucu 12800 işçi açlığa mahkum edilmek isteniyor. Bu durumu protesto etmek, çalışma hakkı ile insanca yaşam hakkını savunmak için Tekel işçileri 15 Aralık gününden beri direnişlerini sürdürüyor. Desteklediğimiz ve zaman zaman ziyaret ettiğimiz işçilerin bu onurlu mücadelesini selamlıyoruz.

Hükümetin aldığı özelleştirme kararı doğrultusunda Tekel işçileri işlerini kaybediyorlar. Bunun karşılığında da Tekel işçilerini 4-C statüsünde geçici işçi kabul edilerek başka kurumlarda çalışmalarına olanak tanındığı belirtiliyor. Hükümet bu kararıyla işçilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor. İşçilere yıllardır çalıştığı kurumlardan atılıp, sonra da işsiz kalmak istemiyorsanız 4-C statüsünü kabul edeceksiniz dayatması yapılıyor. Peki, 4-C statüsüne geçenlere daha önce çalıştığı aynı koşullar sunulacak mı? Başbakan bunları açıklamıyor, işçilerin hangi haklarının gasp edileceği söylenmiyor, Başbakan hergün çıkıp işçileri tehdit eder gibi “milletin parasını kimseye yedirmeyeceğinden” bahsedebiliyor. Oysa halkın parası halkın bir unsuru olan işçilerindir.

Tekel işçilerinin 4-C statüsüne geçirilmesiyle başta maaşlarının düşmesi olmak üzere, her türlü sosyal hakları da ellerinden alınacaktır. Gönderilecekleri kurumlarda 600-700 TL civarında bir ücretle çalıştırılacakları belirtiliyor. Türk-İş’in verilere göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 900 TL olduğu belirtilirken, devlet, Tekel işçilerine 600-700 TL vermeyi teklif edebiliyor. Ayrıca işçilere 10-11 ay maaş önerilerek, geçici işçi statüsünde bir iki ay ücret almadan yaşayın deniyor. Bunun yanında her bir işçi farklı bir yere gönderilerek yaşadığı şehirden-çevreden uzak tutuluyor. Örgütlenme hakları ellerinden alınarak işçilerin işine, ekmeğine ve geleceğine sahip çıkması engellenmek isteniyor. Hükümet bu tutumuyla emekten yana olmadığını ortaya koymuş oluyor.

İşçilerin işlerine geri dönmek için verdiği mücadele polis zoruyla bastırılarak herkese, özellikle de bundan sonra özelleştirme sonucu işten atılacaklara mesaj verilmek isteniyor.

Çalışanların çalışma hakkı başta olmak üzere işini ve yaşamını sürdürme hakkı en önemli insan haklarındandır. Ayrıca bu haklarına sahip çıkmak, demokratik haklarını kullanmak isteyenlerin polis zoruyla bastırılmak ve susturulmak istenmesi demokratik ülkelerin izleyeceği yöntemler değildir. Bu uygulamalar olsa olsa bir polis devleti pratiğidir.

İnsan Hakları Derneği olarak,  Tekel işçilerinin verdiği mücadelenin bugüne kadar yanında olduk, bundan sonra da yanında olmaya devam edeceğiz. Başta Başbakan olmak üzere, tüm Hükümet yetkililerini de anayasada yazılı olan “sosyal devlet” anlayışına uygun olarak ekonomik ve sosyal haklara uymaya çağırıyoruz. İnsanlara iş bulmak, geleceğini güvence altına almak zorunluluğu olan devletin ve hükümetin insanların işini elinden alıp, çalışanları işsizliğe ve açlığa mahkum etmesi kabul edilemez bir durumdur.

Tekel işçilerinin işlerine iadesi ve her türlü haklarının korunması için tüm demokratik kamuoyu gibi biz de işçilerin yanında olmaya devam edeceğiz.

Liberalizmi kutsayan polis devleti değil, sosyal devlet istiyoruz!

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın