61. HÜKÜMET PROGRAMI ÜZERİNE
BAŞBAKAN’IN TBMM’YE SUNDUĞU 61. HÜKÜMET PROGRAMINDA “İNSAN HAKLARI” BAŞLIĞI BULUNMAMAKTADIR.
Hükümet programının ana başlıklarından Avrupa Birliği, Yeni Anayasa, İleri Demokrasi, Güvenlik, Yönetim Reformu, İstihdam, Çalışma Hayatı, Eğitim ve Sosyal politikalar bölümlerinde insan hakları ile ilgili değerlendirmemiz kısaca şöyledir:
Avrupa birliği bölümünde sadece Avrupa birliği bakanlığının kurulduğunu, bunu dışında somut hiçbir program öngörülmediğini görmekteyiz. Avrupa Birliği tam üyelik müzakere sürecinde müzakerelerin yürütüldüğü başlıkların ne zaman tamamlanacağı, Kophenak siyasi kriterlerine uygun demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık hakları konusunda ne gibi standartlara kavuşturulacağı ve daha önce yayınlanan ulusal program hedeflerine ne kadar uyulacağı belirtilmemektedir. 61. Hükümetin, Türkiye’nin bu dönem Avrupa birliğine tam üye olmasıyla ilgili somut bir hedefinin olmadığını gördük.
Yeni anayasa bölümünde, yeni bir toplum sözleşmesinden bahsedilmekte, çoğulculuğa vurgu yapılmakta, toplumsal çeşitliliğin bir zenginlik olduğu belirtilmekte ve demokratik hukuk devletinin tüm unsurlarını içeren bir anayasa yapılacağı belirtilmektedir. Bu bölümde belirtilen vaatler olumlu ancak yeni anayasanın tam olarak neleri içereceğine dair daha ayrıntılı nitelendirmeler yapılmamıştır.
İleri demokrasi bölümünde adı tam olarak konmasa da dil, din, mezhep ve etnik köken gibi konularda ortaya çıkan çok boyutlu ve kalıcı çözüm arayışlarının devam edeceği ama bu çözümümün neyi içereceği belirtmemektedir. Milli birlik ve kardeşlik projesinin takipçisi olunacağı ifade edilmiştir. Oysa bu projenin özellikle Kürtler ve toplumsal muhalefet odakları üzerinde tam bir yargı baskısı olarak devam ettirildiği gerçeği gözden uzak tutulmaya çalışılmıştır. Tek millet gibi ümmetçi kavramlar kullanılmıştır. Asimilasyonun bitirileceği yönündeki vurgular önemli olmuştur ancak bunu nasıl bitirileceği belirtilmemiştir. Ayrıca bu bölümde OHAL’in AKP hükümetleri tarafından kaldırıldığına dair vurgu gerçek değildir. OHAL 2002 de Ecevit hükümeti tarafından kaldırılmıştır.
Bu bölümde, özellikle Kürt Sorunun çözümü için ne gibi somut adımlar atılacağı belirtilmemiştir. Toplumsal barışın tesis edilmesi ve Hakikat Komisyonlarının kurulması ile ilgili hiçbir şeye değinilmemiştir. Toplumsal barış için siyasal genel aftan bahsedilmemiştir.
Bu bölümde, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki çekincelerin kaldırılmasından bahsedilmemiştir. Bu çekincelerin kaldırılması bile birçok sorunun çözümü için önemli gelişmeler sağlayabilir.
Adalet başlığında adil yargılama, masumluk, kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkının tüm yurttaşlar için tam olarak uygulanacağına dair hiçbir vaat yer almamaktadır. Halen devam eden yargı baskısının kaldırılması ile ilgili bir vaat bulunmamaktadır. Sadece hakim savcı sayısının arttırılması, yeni mahkemeler kurulması gibi konulara vurgu yapılmıştır. Adli Tıp Kurumunun bilirkişi tekelinin kaldırılması yerine bu kurumun tüm Türkiye’ye yaygınlaştırmasından bahsedilmektedir. Cezaevlerindeki mahpusların artarak devam eden ağır sorunlarından hiç bahsedilmemiştir. Özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemelerinin ve savcılıklarının kapatılması ile ilgili en küçük imada dahi bulunulmamıştır. Ceza Mevzuatı’nın özgürleştirilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınmasından bahsedilmemiştir. Kısacası hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanmasından bahsedilmemiştir.
Bu bölümde, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisinin ne zaman tanınacağından bahsedilmemiştir.
Güvenlik başlığında, özgürlük-güvenlik dengesinin korunacağı buna göre insan hakları ve evrensel değerleri esas alan bir asayiş ve güvenlik ortamı tesisi için çalışılacağı belirtilmiştir. Bunun anlamı 60. hükümetin uyguladığı güvenlik politikasının aynen devam ettirileceğidir. Bu politika tüm yurttaşlar üzerinde yargı baskısı, telefon dinleme, teknik takip, fişleme, uzun tutukluluk süresi, medya aracılığı ile teşhir, gösteri hakkını tanımama ve sert müdahalede bulunma gibi ağır insan hakları ihlallerine yol açacak şekildeki uygulamalarla sürdürülmektedir. Bu politika 2001 sonrasının dünyada uygulandığı güvenlik politikasıdır. Bu bölümde, Türkiye’nin işkenceyle anılmaktan çıktığı bir ülke olduğu tespiti gerçek değildir, BM işkenceyi önleme komitesinin en son yayımlanan raporunda Türkiye çok ciddi bir şekilde eleştirilmiştir. İHD ve THİV’ in raporları Türkiye de hala ciddi bir işkence sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. İşkenceye sıfır tolerans söyleminin arkasında durulmamıştır.
Bu bölümde köy koruculuğunun kaldırılmasından, polis jandarma ve köy korucularından kaynaklı yargısız infaz uygulamalarından bahsedilmemiştir. Faili meçhullerin olmadığı bir ülkeden bahsedilmiş ancak faili meçhul cinayetlerin, namus cinayetlerinin, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin artarak devam eden bir ülke gerçekliği görmezden gelinmiştir. Mayınlı arazilerin temizlenmesinden bahsedilmemiştir. PSVK değişikliğinin neden olduğu keyfi silah kullanma yetkisinin kaldırılmasından bahsedilmemiştir.
Türkiye’nin taraf olmadığı Uluslararası Kayıplar Sözleşmesine ne zaman taraf olunacağından ve kayıpların akıbetinin araştırılmasından bahsedilmemiştir.
Türkiye’deki Toplu Mezar gerçeğinden ve bunların uluslar arası standartlara göre açılması için ne yapılacağından bahsedilmemiştir.
Yönetim reformu bölümünde Türkiye’nin acil ihtiyacı olan “yerinden yönetim” ilkesinin uygulanacağına dair hiçbir taahhüt yer almamıştır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki çekincelerin ne zaman kaldırılacağı ve Sınır Aşan Avrupa Sözleşmesine taraf olunup olunmayacağından bahsedilmemiştir.
İstihdam bölümünde iş güvencesinden, taşeron uygulamalardan, esnek istihdamdan ve bunu yaratacağı olumsuzluklardan hiç bahsedilmemiştir. İşsizliğin kriz öncesi döneme dönmesinden övgü ile bahsedilmiştir. Oysa AKP hükümetleri döneminde işsizlik iki katına çıkmıştır. İşsizliğin ortadan kaldırılması ile ilgili somut hiç bit taahhüt yer almamıştır. Çalışma hakkının sağlanması ile ilgili programda somut taahhütler yoktur.
Çalışma hayatı bölümünde, AB standartları ve İLO normlarına uygun bir çalışma hayatının geliştirilmesi için çalışıldığı belirtilmiş ve böylece bu konu geçiştirilmiştir. Çalışma hayatında örgütlenme özgürlüğünün sağlanacağı, toplu sözleşmeli ve grevli sendikalı çalışma yaşamından bahsedilmemiştir.
Eğitim bölümünde anadilinde eğitim ve öğretimden, parasız zorunlu ilköğretimden bahsedilmemiştir.
Sosyal politikalar bölümünde toplumsal cinsiyet eşitliği yerine, ailenin ve dezavantajlı gurupların koruması ekseninde bir politik yaklaşım olduğu görülmüştür.
61. Hükümet programı bu haliyle acelece yazılmış olup “Ustalık Dönemine” yakışmamıştır. Anlaşılan 61. Hükümet tüm umutlarımızı yeni anayasaya bırakmıştır.
İnsan hakları başlığı bulunmayan 61. hükümet programı gerçekçi değildir. Bu programda insan hakları kurumsallaşması ile ilgili olarak Paris Prensiplerine uygun Türkiye İnsan Hakları Kurumu, evrensel değerlere bağlı olarak ayrımcılıkla mücadele etmek için Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu, Kamu Denetçiliği, İşkenceye Karşı Sözleşmenin Seçmeli Protokolü uyarınca oluşturulması gereken Ulusal Önleme Mekanizması ve insan hakları savunucularının korunması konuları programda yer almamıştır.
Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorunlarını çözecek ciddi bir hükümet programına ihtiyaç vardır. 61. Hükümet bu eleştirilerimizi dikkate almalı ve insan hakları sorunlarını giderecek şekilde programda acilen revizyon yapmalıdır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ