Şakran – İzmir Cezaevi Gözlem Raporu

22.05.2012

İzmir-Aliağa-Şakran cezaevinde bulunan kadın tutuklu ve hükümlülerin, şikâyetlerinin kamuoyuna yansıması ile birlikte, cezaevinin genel durumunu görmek ve mahpusların şikâyetlerini araştırmak üzere İHD MYK Üyesi ve Ege Bölge Temsilcisi Necla Şengül ile Av. Eren Keskin’in anılan Cezaevinde yaptığı gözlem ve mahpusların anlatımları doğrultusunda aşağıda yeralan rapor hazırlandı.

1-) CEZAEVİNİN GENEL DURUMU

Şakran cezaevi, yaklaşık 5 ay önce açılmış bir cezaevi. İzmir’e uzaklığı yaklaşık 1,5 saat. Cezaevine ulaşım imkânları sınırlı.

Cezaevi, yerleşim yerlerine uzak bir mesafede kurulmuş. Şakran cezaevine girildiğinde, mahpuslarla görüşme işlemlerinin yapıldığı başvuru merkezine gitmek için, uzun bir mesafe yürümek zorunda kalınıyor. Özellikle, yaşlı ve hasta mahpus yakınları için bu önemli bir sorun teşkil etmekte.

Görüş başvurusu işlemlerinin tamamlanmasının ardından nakil araçlarının yardımıyla görüşme yerlerine ulaşılabiliyor.

Cezaevinin içinde kadınlar, çocuklar, gençler ve erkekler için ayrı binalar inşa edilmiş durumda. Nakil araçları sınırlı sayıda olduğundan, görüşçüler ayakta ve son derece sıkışık bir biçimde görüş yerlerine ulaşabiliyorlar.

2-) ŞAKRAN CEZAEVİNE NAKLEDİLEN MAHPUSLARIN ANLATIMLARI

Cezaevine, Adana Karataş cezaevinden nakledilen kadın mahpusların anlatımları son derece dikkat çekici ve tüyler ürpertici.

Karataş cezaevinden nakledilenlerden 2 yıldır cezaevinde bulunan Özgür Halk dergisinde çalışan Sevcan Atak şunları anlattı;

“…Cezaevine girişte bizi araçtan indirdikten sonra, tek tek arama noktasına almak istediler. Biz, tek aranmak istemediğimiz söyledik. Bunun üzerine tekrar ring aracırna bindirdiler. Sonra, tekrar tek tek indirmeye başladılar. Arama noktasına giren arkadaşlarımızın karşı koyuş ve haykırışlarını duyuyorduk. Aslında, biz normal bir aramayı tabii ki kabul ediyorduk. Ama bize dayatılan, onur kırıcı ve taciz içeren bir aramaydı. 6-7 kadın gardiyan gülerek “girişe hazır mısınız?” diyerek kıyafetlerimizi zorla çıkarmaya başladılar. Birçoğumuzun kıyafetleri yırtıldı. Saçlarımız çekildi, yere yatırıldık. Pantolonlarımız ve iç çamaşırlarımız zorla çıkarıldı. Bu arada fark ettik ki içeride hepimizin sağlık dosyalarına bakmışlar ve özellikle rahatsız olduğumuz vücut bölgelerimizden bize zarar vermeyi amaçlamışlardı.  Örneğin, rahim hastalığı olanların rahim bölgelerine, böbrek hastalığı olanların böbrek bölgesine, migreni olanların başına vuruyorlardı. Sonunda hepimiz çırılçıplak kaldık.  Kadın gardiyanlar bizi o şekilde bırakıp, kapıyı da açık bırakmak suretiyle dışarı çıktılar. Ve aralık olan kapıdan askerlerin bize baktıklarını gördük. Bu durum hepimizi korkunç bir biçimde rahatsız etti. Yaşadığımız cinsel taciz, hepimizi çok etkiledi. 
Yaşadıklarımız nedeniyle suç duyurusunda bulunduk. Savcılığa götürüldüğümüzde Kürtçe ifade vermek istediğimizi söyledik, bunun üzerine başvurumuz alınmadı…”

Şakran cezaevine, gerek Adana Karataş cezaevinden gerek Bergama cezaevinden nakledilen mahpuslar ile, tutuklanır tutuklanmaz Şakran cezaevine konulan mahkûmların da cezaevine girişte yaşadıkları sorunlara ilişkin anlatımları birbirini tekrarlar nitelikteydi.

3-)HASTANE SEVKLERİNDE YAŞANAN SORUNLAR

Öncellikle belirtmek gerekir ki, hasta mahpusların cezaevi bünyesinde bulunan revire yaptıkları başvurular, sonuçsuz kalmakta.

Mahpuslar, verdikleri dilekçelerine çok uzun süre cevap almadıklarını ve tedavide bu nedenle geç kalındığını belirttiler.  Ayrıca, özellikle hastane sevklerinde sorunlar yaşadıklarını, gidiş gelişlerde sözlü tacizlere maruz kaldıklarını anlattılar. Hastaneye gittiklerinde muayene odasına askerlerinde birlikte girdiğini, kelepçelerin açılmadığını ve askerlerin hekimlere hitaben muayeneye getirilen mahpusların “tehlikeli ve terörist “ olduklarını beyan ettiklerini ve hekimlerinde çoğunlukla duruma sessiz kaldıklarını anlattılar. Bu nedenle birçok mahpus, muayene ve tedavi olmadan cezaevine geri döndüklerini belirttiler.

Bu durum nedeniyle, özellikle Tabipler Birliğinin genel bir araştırma yapması gerektiği görüşündeyiz. Bu arada, görüşülen kadın mahpuslar özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan ve ağır hasta durumunda olan Türkan İpek ile ilgili de bilgi verdiler.
20 yıldır cezaevinde olan ve midesinden ağır bir rahatsızlığı bulunan Türkan İpek’in tek başına bir hücrede tutulduğunu ve çok sık hastanenin acil servisine kaldırıldığını ve kendisi için endişelendiklerini belirttiler.

4-)ŞAKRAN CEZAEVİYLE İLGİLİ DİĞER GENEL ŞİKÂYETLER

Görüşüler mahpusların hepsi, cezaevi 2. Müdürünün, kendilerine yönelik tehditlerine değindiler.

2. müdürün, sürekli 1996 yılında Diyarbakır cezaevinde yaşanan ve 11 kişinin yaşamını yitirdiği olayda, görevli olduğunu hatırlattığını ve “1996 ‘yı yaşamak istemiyorsanız emirlere uyacaksınız” dediğini ve kendisiyle yapılan tüm karşılıklı görüşmelerde “askeri duruş” dayattığını anlattılar.

Bütün mahpusların ortak şikâyetlerinden biri de, cezaevinde dağıtılan yemeklerin çok kötü olduğu idi.

Yemeklerden kıl, böcek gibi şeyler çıktığını, bu nedenle çoğunlukla aç kaldıklarını da anlattılar.

Mahpusların açık görüş günlerinin kendilerine çok geç, hatta aynı gün haber verildiğini, bu nedenle ailelerine haber veremediklerini ve açık görüş yapamadıklarını belirttiler. Ayrıca, iletişimde sorunlar yaşadıklarını, mektup ve fakslarda çok gecikmeler olduğunu da anlattılar.

 
5-) MAHPUSLARIN KALDIKLARI MEKÂNLARA İLİŞKİN ŞİKÂYETLER

Mahpuslar 11 kişilik odalarda kalıyorlar. Havalandırma sabah saat 09.00’da açılıyor. Oysa mahpuslar sabah 06.30 – 07.00 gibi kalkıyorlar ve spor yapmak istiyorlar. Ancak, kahvaltıdan önce bu mümkün olmuyor. Bu nedenle havalandırma kapılarının sabah erken saatlerde açılmasını istiyorlar.

Şakran cezaevinde, ortak yaşam alanlarının kullanılmasına kesinlikle izin verilmiyor. Diğer odalarda kalan mahpuslarla, kütüphane veya benzeri ortak yaşam alanlarında buluşamıyorlar. Cezaevi idaresi tarafından birlikte kalan 11 kişi, sadece birbirlerine mahkûm ediliyorlar.

SONUÇ:

Şakran cezaevinde yapılan incelemede ve mahpuslarla yapılan görüşmelerde yukarıda ayrıntılarına yer verdiğimiz ihlaller saptanmıştır. Mahpusların ortak anlatımlarından özellikle cezaevine girişte yaşanan ve Türk Ceza Kanununda cinsel taciz olarak tanımlanan suçun oluştuğu kanısına tarafımızca kanaat getirilmiştir. Ayrıca, mahpusların maruz kaldıkları ve yukarıda anlatılan diğer şikâyetlerin de, özellikle tecrit koşullarında yaşayan mahpuslar açısından fiziksel ve psikolojik travmalara neden olduğu düşüncesine varılmıştır.

 

Av. Eren Keskin                                                      Necla Şengül
İnsan Hakları Derneği                                          İnsan Hakları Derneği
Onur Kurulu Üyesi                                                Cezaevlerinden Sorumlu MYK Üyesi

 

 

 

Bir cevap yazın