Diyarbakır, Nusaybin, Cizre İdil, Şırnak Ve K.Maraş-Narlı’da Meydana Gelen Olaylar

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ VE ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİNDEN OLUŞAN İNSAN HAKLARI HEYETİNİN DİYARBAKIR, NUSAYBİN, CİZRE İDİL, ŞIRNAK, K.MARAŞ-NARLI, İZLENİMLERINE İLİŞKİN HEYET ADINA İNSAN HAKLARI DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ AKIN BİRDAL'IN BASIN TOPLANTISI METNİ

Biz üç gündür buralardayız. Konuştuk, izledik, gördük. Sonuçlarını bir rapor ile Türkiye ve dünya kamuoyuna duyuracağız. İlk izlenimlerimizi sizlere sunmak istiyoruz.

Burada hukuk değil zorbalık egemen olmuş. İnsanlara yönelik öldürmeler, hayvanlara ve savaş bahanesi ile ekili topraklara askeri birlikler yerleştirilerek topraklara yönelmiştir. Yaşama hakkı yok edilerek, diğer hak ve özgürlüklerin kullanılmasının olanakları ortadan kaldırılmıştır.

Nusaybin’de keyfi uygulamalar geçerli olmuş, yoğun gözetim altına almalar, cenazelerin ailelere teslim edilmemesi sıradanlaşmıştır. Habur kapısının kapanması, sürekli polis ve jandarma baskısı, Cizre halkının yaşamını daraltmış ve soluksuz bir ilçeye dönüştürülmüştür.

Botan bölgesinde gezerken her 30 – 40 km de polis ve jandarma tarafından kimlik kontrolünden geçirilip taşıtlarımızın plakaları defterlere kayıt edildi. İl ve ilçeler arasında gümrük kapıları gibi kapıların oluşturulduğunu gördük.

Cizre Mardin arasında hava karardıktan sonra sabah 05'e kadar ulaşımın yapılmadığını ve karanlık bastırdıktan sonra herkesin evine çekilmek zorunda kaldığını gördük.

İdil'de Kuvak mezrasında halka yapılan baskılar sonucu idil'e kadar uzayan işkence ve terör jandarma tarafından yaratılmış, EKREM ORUÇ dört ve lise öğrencisi AHMET GÜLEÇ'in de yedi kurşunla öldürülmüş dört kişinin de yaralanmış olduğunu öğrendik. Gözetim altına alınan 200 kadar kadın ve
çocuk en ağır hakaretlere maruz bırakılmış, ayrıca SHP ilçe başkanı 24 saat aç susuz gözetim altında tutulmuştur. SHP ilçe binasında da kurşun izleri saptanmıştır. İdil’deki ortayların sorumlusu ve suçlusunun binbaşı MUSTAFA KARATAH olduğu bildirilmiştir. Binbaşı ve onun emri ile ölümlere neden olanlara ilişkin soruşturma açılmaz ve suçlular cezalandırılmaz ise, İdil halkı Ankara'ya yürümek eğilimindedir, İdil'de öfke, tedirginlik, korku bekleyiş ve kararlılık görülmektedir.

ŞIRnAK, iktidarın, onun belediye başkanının ve partili belediye encümen üyesi müteahhitlerin sömürü cenneti, emekçilerin ölüm cehennemine dönüşmüştür. Şırnak, yasa dışı, haksız kazancın ve ölümcül çalışma yaşamının örtüştüğü bir kent. 3 emekçi devletçe terk edilmiş ocaklarda günde 1 ton kömür çıkarmaktadır. Bundan 225 bin lira edinirken, her 1 tondan 85 bin lirayı haksız özel idare ve müteahhitlere ödemektedir. Çalışılan yerler hiçbir iş güvenliğinin olmadığı, ölüm ocaklarıdır. Özel idare ve müteahhitlerin gelirlerinin 130-150 milyar lira olduğumu öğrendik. Her an göçük altında yaşamların yitirileceği ilkel çalışma koşullarını gördük. Çalışma hakkının kullanılabilme yolunun sadece 2 seçeneği var: Ya korucu olup kendi halkını öldüreceksin ya da ölüm ocaklarında ölüme yargılanacaksın.

Şırnak'ta olaylar sonucu bir uzlaşma sağlanmış. Buna göre,

1-Hiç kimse tutuklanmayacak.
2-Öldürülen katırların bedeli ödenecek.
3-0caklarda çalışanlara müdahale edilmeyecek.
4- 2 kişiyi öldürenler ve sorumluları hakkında soruşturma açılacak ve suçlular cezalandırılacaktır. Şırnak halkı, şimdi devletçe verilen bu sözlerin yerine getirilmesini beklemektedir.

Devlet, burada insan haklarına ve insan onuruna aykırı uygulamalarına son vermelidir. Yaşam hakkı, devletçe korunması gerekirken devletçe tehdit altında tutulmamalıdır. Özgürlükler boğulmamalıdır. Özgürlüklerin kullanılması devlet gücünün sınırlandırılması anlamına gelirken, burada işkenceye, zorbalığa ve öldürmeye dönüşmüştür. Ayrıca korku ve yoksulluk üreten bu devlet gücü bir hukuka bağlanmalıdır. Oysa burada devlet gücünü sınırlayan ne anayasa ne de yargı ve yasama gücü geçerlidir. Geçerli olan keyfi ve kaynağı belirsiz gizli bir erktir.

Güneydoğu kanıyor. Bu yarayı sarmak için herkesi buraya, buradaki otoriter ve zorba uygulamaları durdurmaya çağırıyoruz.

Demokrasi ve insan hakları isteyen, istemekle de kalmayıp böylesine bir Türkiye’nin oluşumuna çaba gösteren herkesi dil, din, cinsiyet, siyasi görüş ve statü ayrımı gözetmeksizin burayı görmeye ve sesini yükseltmeye çağırıyoruz.

Bir cevap yazın