FIDH 38. Dünya Kongresini – 8 temel önlem
Sayın Başbakan,
Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve Türkiye’deki üye organizasyonları – İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)-38. Dünya Kongresini 23-27 Mayıs 2013 tarihleri arasında İstanbul’da yapmaktan memnuniyet duymaktalar.
Üç senede bir yapılmakta olan bu önemli FIDH Dünya Kongresi etkinliği, bu yıl bilhassa « Siyasal geçişler ve insan hakları: zorluklar ve deneyimler » temasını işleyecek. Kongrenin teması bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam için oldukça geçerli. FIDH 38. Dünya Kongresi katılımcı sayısı itibarı ile yüz otuz ülkeden gelecek yüz seksen üye organizasyonu ile fevkalade bir toplantı olacak. Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı ve yine aynı mahkemeden Bayan Savcı’nın bu toplantının şeref misafirleri olması bizim için gurur kaynağıdır. Bu önemli etkinliğin arifesinde, Türkiye’nin barış görüşmeleri bağlamında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile ilgili attığı kararlı adım konusunda bilhassa hassasız. Organizasyonlarımız, ateşkes anlaşmasını yakından takip edip ve tarafların önemli girişimlerini büyük bir memnuniyetle izlemektedir. Ayrıca, 11 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yargı sistemine ilişkin bir dizi yasal düzenlemenin (bundan sonra Dördüncü Yargı Paketi denilecektir) kabul edilmesini de memnuniyetle karşılamaktayız. Bu değişikliklerin bazıları Türkiye’deki sivil toplum tarafından dile getirilen bazı taleplere yanıt verirken, beklentilerin tamamını karşılamadığının da farkındayız. Türkiye’deki insan hakları uygulamaları Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletlerin bazı tavsiyeleri cevapsız kaldığı için kimi zaman ülkenizin uluslararası yükümlükleri ile açık ihtilaf halinde olmaktadır. 10 Nisan tarihinde 22 sendika üyesinin ve 16 Nisan tarihinde İHD üyesi beş insan hakları savunucusunun koşullu tahliyesi yetkililerin bu ihtilafı somut önlemlere çözme konusundaki istekliliğinin bir başka kanıtıdır. Size diğer insan hakları savunucusu, avukat ve gazetecilerin tahliyesinden ve bu kişilere yönelik iddiaların düşürülmesinden başlayarak böylesi daha fazla önlem almayı tavsiye ederiz.
Esasen, Türkiye’deki insan hakları durumuyla ilgili değindiğimiz hususlarda kesin bir değişikliğe katkı sunacak başka önemli önlemler bulunmaktadır. Bu konuda, insan hakları savunuculuğu özgürlüğü ve yasal savunma hakkı uluslararası hukukun [1] özel koruması altında olmasına rağmen yakın geçmişte [2] ciddi bir şekilde engellenen bu iki aktiviteyi güvence altına alması konusunda bilhassa duyarlıyız.
Bu bağlamda, organizasyonlarımız Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri uyarınca ifade özgürlüğüne riayeti güvence altına almak, insan hakları saygı bağlamında siyasal şiddete karşı mücadeleyi sağlamak, keyfi olarak hapiste tutulan kişileri tahliye etmek ve mağdurların adalet, hakikat ve tazminat haklarının sağlanması ve bunların tekrar etmemesinin güvence altına alınması için size 8 temel önlem sunmaktadır. Uluslararası hukuk çerçevesinde ifade özgürlüğüne riayet edilmesinin güvence altına alınması Medya ve aynı zamanda mahkemelerde Kürtçe dilinin kullanılmasına izin verilerek Türkiye’de çok dilliliğin gelişmesi için önemli kararlar kabul edildi. Buna ilaveten, 4. Yargı Paketi’nin “terör propagandasını” sınırlayan hükümleri ifade özgürlüğünü uluslararası hukukta güvence altında olduğu gibi tam olarak korumamasına karşın pozitif bir adımdır.
Organizasyonlarımız, size özellikle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ndeki mahkumiyetine yanıt olmak için daha fazla atmayı tavsiye etmektedir. 1. Türk milletini, Türk etnisitesini ve hükümet kurumlarını aşağılama (TCK 301. Madde), karalama ve aşağılama (TCK 125. Madde) hükümlerini yürürlükten kaldırın; 2. Nefret ve kin üzerine gelişmiş olan ifade özgürlüğü ve savunuculuğuna getirilmiş olan kısıtlamaların kaldırılması (“halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” TCK 216. Madde) bilhassa şiddete yönelik kışkırtma; ve 3. Özellikle vicdani ret konusunda ki (TCK 318. Madde) bütün hükümlerin 4. Yargı Paketi’nin içeriğinin ötesinde yürürlükten kaldırılması.
Siyasal şiddete karşı mücadelede insan hakları standartları ile uyumlu ve iç hukuktaki “terörizm” suçu tanımının uluslararası hukuk ile uyumlu olmasının sağlanması Organizasyonlarımız Dördüncü Yargı Paketinin “terörizm” propagandasının (TCK 220/6. Madde) sınırını şiddet unsuru ekleyerek sınırlaması konusunda duyarlıdır. Fakat bu pozitif adım tek başına “terörist” faaliyetlerin tanımının daha fazla değiştirilmesini gerektiren uluslararası hukuk ile uyumu sağlamamaktadır. Bu nedenle, size 4. Terörle mücadele ederken insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi Birleşmiş Milletler Özel Raportörü’nün [3] tavsiyeleri ile uyumlu hale getirmek için “terörizm” faaliyetlerinin (mevcut Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. Maddesi’nde yer alan) ve “silahlı örgüt üyeliğinin” (TCK 314. Madde) tanımının değiştirilmesini. Şiddet içermeyen ifade veya üyelik nedeniyle cezaevlerinde keyfi tutulan herkesi tahliye edilmesi Birçok insan hakları savunucusu, sendikacı, gazeteci, entelektüel, avukat, öğrenci lideri, politik aktivist ve diğer sivil toplumun diğer kesimlerinden kişiler Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun yukarıda değinilen maddelerine dayanılarak suçlanmış, yargılanmış ve bazı davalarda ceza almıştır. Yakın zamanda, piyanist ve besteci Fazıl Say ve sosyolog Pınar Selek bu durumun örnekleridir. Bu hükümlerin kullanılması Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nce mahkum edilmesine yol açmıştır. Yukarıda değinilen ceza hükümleri değiştirildiği veya yürürlükten kaldırıldığı için tutuklu bulunan kişilerin tahliye edilmesi ve onlara yönelik suçlamaların düşürülmesi önemlidir. Terörle mücadele ederken insan haklarının korunması Özel Raportörü ‘nün tavsiyelerine göre yalnızca fiziksel şiddet uygulayan veya bu yönlü çaba içerisinde olan kişiler uygun yasal zeminde ve adil yargılanma hakkına uyumlu bir şekilde yargılanır.
Bu nedenle, size 5. TCK’nın yukarıda değinilen maddeleri uyarınca tutuklanan herkesin tahliye edilmesini ve onlara yönelik suçlamaların düşürülmesini tavsiye ediyoruz. Dikkatinizi özellikle FIDH üyesi İHD’nin şu anda cezaevinde bulunan ve/veya yargılanan üç yöneticisinin durumuna çekmek isteriz: Muharrem Erbey-Diyarbakır Şubesi Eski Başkanı, Reşit Teymur-Siirt Şube Yöneticisi, Mensur Işık-Muş Şubesi Eski Başkanı Diğer 8 kişi tahliye edilmelerine rağmen yargılanmaya devam ediyor: Orhan Çiçek ve Mehmet Şerif Süren-Aydın Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri, Veysi Parıltı-Mardin Şubesi Yöneticisi, Şaziye Önder-Doğubeyazıt Temsilcisi, Bekir Gürbüz-Adıyaman Şubesi Eski Başkanı, Osman İşçi- Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, Ali Tanrıverdi-Mersin Şubesi Başkanı, Dilek Hoş-Adana Şubesi Yöneticisi Türkiye’nin uluslararası hukuktaki yükümlülüklerine uyum sağlaması için bu insan hakları savunucularının tahliye edilmesi ve onlara yönelik suçlamaların düşürülmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Cezasızlık politikasına karşı mücadele edilmesi ve adalet, hakikat, tazminat haklarını sağlanması ve tekrar etmemesini güvence altına alınması Organizasyonlarımız Dördüncü Yargı Paketi’nin işkence suçlarına ilişkin (TCK 94. Madde) sınırlama statüsünü kaldıran hükümlerini memnuniyetle karşılamaktadır. Bu hüküm cezasızlık politikasına karşı mücadeleye katkı ve geçmişteki suçlara da uygulanması durumunda böylesi başka suçların işlenmesini önlemeye katkı sunabilir.
Ayrıca, diğer hükümler şiddet mağdurlarının tüm haklarına erişimine yardım edebilir, uluslararası suçların işlenmesinin tekrar etmemesini güvence altına alabilir ve barışın güçlenmesine yönelik çabalara destek olabilir. Bu bağlamda, size 6. Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsünü onaylamanızı ve iç hukuka dahil etmenizi; 7. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yetersiz görüşen tüm suç soruşturmalarının- zaman aşımı olmaksızın-yeniden açılması yetkisini vermenizi ve 8. Yasal sınırlamanın iptalinin geçmişteki suçlara da uygulanacağını ve sivillere yönelik kamu görevlilerinin şüpheli olduğu diğer uluslararası suçlara da uygulanacağını sağlamanızı tavsiye ederiz.
Farklı bölge ve ülkelerdeki deneyimlerimize dayanarak, böylesi önlemlerin uygulanmasının barışçıl bir gelecek inşa etmeye, Türkiye’nin girdiği görülen daha önce yaşanmamış geçiş sürecini güçlendirmeye yararlı bir şekilde katkı sunacağı kanaatindeyiz.
Her durumda bu konu sizin Türkiye’nin yasal mevzuat ve pratiğini uluslararası yükümlülüklere uyumlu hale getirme konusundaki kararlılığınızı ifade edecektir.
FIDH ve yüz seksen insan hakları organizasyonunun İstanbul’daki Dünya Kongresi arifesinde, ümidimiz ve size çağrımız bu yöndedir. En derin saygılarımızla, İyi çalışmalar.
Souhayr Belhassen
FIDH Başkanı
̈Oztürk Türkdoğan
IHD Genel Başkanı
Metin Bakkalcı
HRFT genel sekreteri