4 Temmuz 2013
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da birkaç yıldan beri devam eden yaygın halk gösterileri sonucu bazı diktatörler devrilmiş, seçimler yoluyla yönetimlerin belirlendiği yeni bir süreç başlamıştı. Bu sürece genel olarak “Arap Baharı” ismi verilmişti. İnsan hakları savunucuları olarak bizler halkların özgürlük istemlerinin ve bu uğurda verdikleri mücadelenin kesintisiz olduğunu sürekli ifade etmiştik. Diktatörlerin devrilmesi ve seçimler yoluyla yeni yönetimlerin belirlenmesi sürecinde siyasal İslam’ı savunan parti veya çevrelerin emperyalist ülkelerle geliştirdikleri işbirliğinin sonuç vermeyeceği ve halkların aleyhine döneceği konusunda sık sık tespitler ve eleştiriler yapılmıştı. Nitekim Mısır’da, halkın geniş kesiminin onaylamadığı ve seçime katılma oranının yüzde 50’inin altında kalarak kabul edilen Anayasanın demokrasi ve insan hakları sorununu çözmediği anlaşılmasına rağmen, iktidarda bulunanların bunda ısrar etmesi Mısır halkının tepkisini çekmişti. Anayasa referandumundan bu yana sürekli reform beklentileri ortaya konmuş ancak iktidarda bulunanlar kendi siyasal önceliklerini dayatmışlardı. Mısır süreci siyasal İslam’ı öncelleyen siyasal akımların demokrasi ve insan haklarına olan bağlılıklarının zayıf olduğunu ortaya koymuş ve Mısır’ı bir iç karmaşaya sürüklemiştir.
Mısır’da demokrasi ve insan hakları ekseninde çözüm bulunması mümkün iken, emperyalist güçlerin onayıyla bu durumu fırsat bilip askeri darbe yapılmasını kınıyor ve lanetliyoruz. Askeri darbeler demokrasi ve insan haklarının ölümü demektir. Hangi gerekçeyle olursa olsun askeri darbelerin yapılması kabul edilemez.
İnsan hakları savunucuları olarak gerek ülkemizde gerekse de bölgemizde emperyalist güçlerin işbirliğiyle anti demokratik yönetimlerin iş başına getirilmesine karşı olduğumuzu ve ne pahasına olursa olsun demokrasi ve insan haklarından taviz verilemeyeceğini belirtmek isteriz.
İnsan Hakları Derneği