Mısır’da Mursi yönetiminin 3 Temmuz 2013’te askerî darbeyle devrilmesi sonucunda başlayan sivil gösterilere ateş açılması sonucu bugüne kadar yüzlerce insan katledilmiştir.
Yine 14 Ağustos 2013 tarihinde Mısır güvenlik güçleri, Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Rabiat’ül Adeviye Camii’nin önünde ve Nahda Meydanı’nda toplanan ve oturma eylemi yapan göstericilere, ateş açarak yüzlerce sivil insanı katletmiş, binlercesini de yaralamıştır. Mısır’da yaşanan katliam insanlığa karşı suç özelliği taşımaktadır. Mısır’daki yaşam hakkını ihlal ve tehdit eden, barışçıl toplantı ve gösteri hakkını, ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran bu kanlı müdahale gerekçesi ne olursa olsun kabul edilemez ve meşrulaştırılamaz.
Askerî darbe yaşanan bütün ülkelerde insan hak ve özgürlükleri ayaklar altına alınmış ve ağır insan hakları ihlalleri gerçekleşmiştir. Türkiye bu duruma pek yabancı değildir. 1960 darbesiyle başbakanını ve bakanlarını asan bir ülke olmuş; 1971 darbesinde üç genç idam edilmiş, yüzlerce insan ağır işkencelerden geçirilmiş ve binlerce insan cezaevlerine atılmıştır. 12 Eylül darbesi sonucunda 50 kişi idam edilirken yüzbinlerce insan gözaltına alınıp işkencelerden geçirilmiş ve cezaevlerine doldurulmuştur. Keza 28 Şubat “postmodern” darbesi sonucunda da seçilmiş hükümetin istifa ettirilmiş ve birçok mağduriyetler yaratmıştır. Bu nedenle Mısır halkını en iyi anlayacak olan Türkiye halklarıdır. Darbelerden ağır ihlaller yaşayan Türkiye halkları Mısır halkının da aynı acıları çekmesini istememekte ve darbe yönetiminin bir an önce yönetimi seçilmiş sivillere bırakmasını istemektedir.
Gerek Türkiye, gerekse birçok ülkedeki darbeler bizzat ABD tarafından desteklenmiş ve “bizim çocuklar” yaptı şeklinde değerlendirilmiştir. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “Mısır ordusu demokrasiyi inşaa ediyor” diyerek, ABD’nin darbeyi desteklediğini açıkça ortaya koymuştur. ABD de dahil birçok ülke Mısır’daki katliamları kerhen kınamaktadırlar. Son katliam sonrası John Kerry sadece “Mısır yönetimi bizi kandırdı” açıklamasını yapmıştır. Mısır’daki darbeyle darbecilerin halklara demokrasi ve özgürlük yerine kan, gözyaşı ve acı getirdiği bir kez daha anlaşılmıştır.
Dünya kamuoyuna yansıyan haberlere göre Mısır halkı protestolar boyunca şiddetten özenle kaçınıp barışçıl gösteriler yapmıştır. Sivil kişilere karşı hedef gözetmeksizin silah kullanmak ve katliam yapmak gerek BM’nin kabul ettiği sözleşme ve anlaşmalar, gerekse diğer uluslararası sözleşmelere göre İNSANLIĞA KARŞI SUÇ niteliğindedir. Bu nedenle Mısır’daki katliamın soruşturulması sadece Mısır’daki yargı mekanizmalarına bırakılmamalı, BM, UCM dahil uluslararası yargı mekanizmalarını harekete geçirmeli ve tıpkı Sırp yöneticiler Miloşeviç, Karaciç, Mladiç gibi Mısır’daki katliamdan sorumlu olanlar da uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.
İnsan hakları savunucuları olarak Mısır halkının temel hak ve özgürlüklerinin yanı sıra siyasal karar alma süreçlerine/yönetime katılma haklarının ihlal edilmesini kınıyoruz.
Demokrasi ve insan haklarından asla taviz verilemez.
Darbe ile iktidara gelenler derhal görevden çekilmeli ve görevi seçimle işbaşına gelen bir hükümete bırakmalıdır.
Haksız yönetimlere karşı direnmek bütün dünya halkları için bir haktır.
Barışçıl gösteriler her yerde ve herkes için bir haktır, hiçbir şekilde silahla bastırılmamalıdır.
Mısır’daki katliamın sorumluları derhal görevden el çektirilmeli ve yargılanmalıdır.
İnsan Hakları Derneği (İHD)
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)