08.04.2014
NEFRET BASKI VE AYRIMCILIĞA SON
“Tarihin en eski devirlerinden beri korktular bizden. Adımızı Çingene koydular. Farklıydık. Daha yoksulduk. Daha özgürdük. Ve insandık. Tıpkı onlar gibi. Onlar bunun farkında değildi. Bizimle çalışmak, bizimle yaşamak, bizimle konuşmak istemediler. Biz yarattığımız göz nuru zanaatlarla onlara bir yaşam bahşederken onlar şehirlerinin unutulmuş köşelerine attılar bizi. Yoksulluk bitmeyen bir lanet gibi üstümüze çüktü. Çok acılar çektik.”
Bugün Dünya Romanlar/Çingeneler günü. 8 Nisan 1971 günü İngiltere’ de düzenlenen I. Uluslararası Roman Kongresi’nde bu kongreye atfen 8 Nisan’ın Dünya Romanlar Günü olarak anılması kabul edildi. Bugün dünyanın birçok yerinde günün tarihine, anlamına ve içinde var olan gizli acılara istinaden çeşitli etkinlikler, anma programları düzenlenmektedir.
“En gerçek ve doğru manasıyla Çingeneler göçebe zanaatçı ataların çocuklarıdır. Biz Çingenelerin ataları; sepet, elek, metal eşya, kalay vs gibi ürün ve hizmetleri meydana getirerek bunları tarım ve hayvancılıkla geçinen diğer toplumlara satmışlardır. Toplayıcılık ve avcılık döneminde geliştirilen çeşitli zanaat ürünleri; başka ürünlerin takası karşılığı çobanlıkla geçinen kabilelere verilmiş, böylelikle hayatta kalmanın yolunu bulmuştur. Sepetçilik, demircilik, elekçilik, kalaycılık gibi temel mesleklerimiz bu günlerin yadigarıdır.
Göçebe zanaatçılıkla geçinen kabilelerde; kadınlar ekonomik hayatın içinde yer almaya devam etmişlerdir. Böylelikle başlangıçta tüm insan toplumlarında var olan güçlü kadın karakteri göçebe zanaatçılarda varlığını devam ettirebilmiştir. Çoban kabileler; kendi içlerinde güçlü kadın kişiliklerinin var olduğu ve kadın-erkek eşitliğine dayanan göçebe zanaatçılardan korkmuşlar, onlarla yakınlaşmak istememişlerdir. Binlerce yıldır yaşanan büyük ayrımların en temel nedeni budur.
Çingene göçebe zanaatçıların torunlarına bu topraklarda verilen isimdir. Bu diyarda adımız Çingenedir. Her diyarda başka namımız vardır. Biz evrensel ve ırklarüstü bir kültürüz. Yaşadığımız her ülkede o ülkelerin bir parçası ve insanlık aleminin barışçı bir ögesi olarak varlığımızı sürdürmekten mutluyuz. Bugün yaşadığımız sorunların geçmişteki köklerini anlayabildiğimiz ölçüde bu sorunları çözerek daha da mutlu olacağız. “Daha fazlası için bakınız: Çingenelerin sitesi
Binlerce yıl karşılaştıkları baskı ve saldırılar yirminci yüzyılda çok artmıştır Birinci dünya savaşının ardından yaygınlaşan milliyetçi ve ırkçı politikalar Romanlara/Çingenelere yapılan baskıları arttırmıştır. İkinci dünya savaşında ise yaklaşık olarak 500 000 Roman/Çingene homojen uluslar yaratmak için Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’daki Nazi kamplarında yok edilmiştir.
Yaşadıkları tüm ülkelerde hala ırkçı şiddete ve ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Hem kimliklerini reddedip egemen kimlikle özdeşleşmeye zorlanmakta, böyle davrandıklarında da Çingene/Roman oldukları hatırlatılarak ayrımcılığa uğramaktadırlar. Yaşamakta oldukları ülkelerde karşılaştıkları nefret suçları ve bu suçu işleyenlerin cezasız kalması ırkçılığın milliyetçiliğin hala devam ettiğini gösteriyor. Manisa Selendi’de Selendililerin romanlara saldırısı Romanların mülklerini mallarını bırakıp Selendi’den başka yerlere nakledilmesiyle sonuçlanmış, ne saldırganlar ne de onların nakline karar veren mülki amirler hakkında soruşturma açılmamıştır.
Ulus devletlerce paylaşılan bir dünyada çekilen sınırlar Çingeneleri yurtsuz hale getirmiştir. Bütün toprakların özel mülk haline gelmesi Çingeneleri yersiz yapmıştır. Kamu yararına yaşadıkları topraklara el konurken kamudan dışlanmışlardır. O Romanların/Çingenelerin dahil edemediği bir kamunun yararı gözetilmektedir. İstanbul’da Sulukule’den Taşlıbayır, Sarıgöle yaşadıkları yerlerden devlet eliyle kovularak şehrin dışına sürülmüşlerdir.
Romanlar/Çingeneler hakkında olumsuz ön yargılar vardır. Bu önyargılar onların saldırılara ayrımcığa uğramasına yol açmaktadır. Ayrımcığın yarattığı sonuçlar da ön yargıları pekiştirmektedir.
• Romanlar kolay iş bulamamaktadırlar, iş bulduklarında da sigortasız çalıştırıldıkları için sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Kamu alanında istihdam ve memur olmak daha zordur. Roman kimliğiyle bilinen üst düzey bir kamu görevlisi yoktur.
• Sağlık hakkından sigortalı olmadıkları için yaralanmaları sınırlıyken, göçebe romanlar yeşil karttan yararlanmamaktadır. Tedavi edilme konusunda isteksizlik, sağlık ocakları ya da hastanelerde tedavi etmenin reddi ya da baştan savma tavırlarla karşılaşılmaktadır.
• Okulların kırtasiye giysi masrafları yoksul Romanlar/Çingeneler tarafından zor karşılanmaktadır. Roman/Çingene çocuklar okullarda öğretmen ve öğrencilerin önyargılı tutum ve davranışlarına maruz kalırlar, öğretmenler ilgisiz, diğer öğrenciler dışlayıcı davranarak başarılarını azaltırlar. Roman/Çingene çocuk sayısı çoksa diğer çocuklar sınıftan okuldan alınarak roman /Çingene çocuklar tecrit edilirler.
Roman/Çingene çocukların yoğun olduğu yerlerde öğretmenler çalışmak istemez.
Biliyorum ki gerçekten de biz farklıyız! Özgür, hırçın, dayanıklı, güçlü, insancıl ve yaratıcıyız. Tarihin en barışçı insanlarıyız. Bu yüzden utanmam gerekmiyor.”
Evet, ben bir dokunulmazım. Acılarımızın verdiği güçle; çirkinlikler, kalleşlikler ve aşağılayan bakışlar dokunamaz artık bana. Temiz yüreğimize değil aşınmış ayakkabılarımıza bakanlar incitemez artık kalbimi. Mademki binlerce yıldır ölüm tadında yaşadık hayatı; bundan sonra hiçbir güç dokunamaz tertemiz insanlığımızla beslenmiş kutsal özgürlüğümüze. Ben bir dokunulmazım.”
Nefret baskı ve ayrımcılık olmayan bir dünya dileğiyle Dünya Romanlar/Çingeneler günümüz kutlu olsun.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ