Operasyonlar sırasında öldürülen 14 silahlı militanın cenaze töreni sırasında ve sonrasında başta Diyarbakır olmak üzere ülkenin değişik kentlerinde meydana gelen olayların ve sonuçlarının yerinde gözlenmesi kapsamında İnsan Hakları Derneği Genel Merkez yöneticileri ve şube başkanları, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı, Merkez ve temsilcilik yöneticileri ile Mazlum-Der Merkez ve şube yöneticileri olarak Diyarbakır'da 2 gündür yaptığımız incelemelerin ve görüşmelerin ışığında aşağıdaki görüşlerimizin kamuoyuyla paylaşılmasında yarar görülmüştür.
1. Öncelikle meydana gelen olaylardan ve olaylar sırasında sadece Diyarbakır'da (beyin ölümü gerçekleşen bir yurttaşımız ile birlikte) 11 yurttaşımızın yaşamını yitirmesinden son derece büyük üzüntü ve kaygı duyduğumuzu ifade ediyoruz.
2. Olaylar nedeniyle göstericilere müdahale sırasında aşırı ve orantısız güç kullanıldığı ateşli silahlarla hedef gözeterek ateş edilmesi sonucunda yedi yurttaşımızın ölümüne neden olunduğu ve yaşam haklarının ihlal edildiği tarafımızdan tespit edilmiştir. Vakit geçirilmeksizin keyfi, orantısız ve aşırı güç kullanan, bu nedenle yurttaşlarımızın ölümüne-yaralanmasına neden olan kamu görevlileri hakkında etkili bir soruşturma başlatılmasını, sorumluların yargı önüne çıkartılmasını talep ediyoruz.
3. Çok sayıda yurttaşımız keyfi bir uygulamayla ile gözaltına alınmış, bunların büyük bir bölümü çocuk ve büyük ayrımı yapılmaksızın tutuklanmıştır. Daha da önemlisi, gözaltına alınan yurttaşlarımıza yaygın ve sistematik işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin, son derece ciddi iddia ve tespitler bulunmaktadır. Işkenceye 'sıfır' tolerans söylemine ve iddiasına sahip bu hükümeti iddiaları etkili bir şekilde soruşturmaya davet ediyoruz.
4. Olaylar sırasında yerel yöneticiler, insan hakları kuruluşları ve diğer sivil toplum örgütleri devre dışı bırakılmış, bu kurumlarla dialog kurulmaktan kaçınılmış, hatta zaman zaman hedef gösterici söylemler kullanılmıştır. Olaylar sonrasında üç sendika yöneticisinin tutuklanmasını da bu kapsamda değerlendiriyor ve kınıyoruz. Kamu yönetcilerinin bu tür uygulama ve davranışlardan kaçınması, sivil toplumla iş birliği olanaklarını geliştirmesi, toplumsal olayların yatıştırılmasını kolaylaştıracaktır.
5. Olaylar bölge halkında ve genel olarak Türkiye'de ciddi bir gerilime ve tansiyonun yükselmesine neden olmuştur. Sağduyunun tesisi, gerilim ve tansiyonun düşürülmesi yönünde herkese, her kesime görevler düşmektedir. Gerilimi tırmandırıcı, yeni olayları tahrik edici açıklama, uslup, tutum ve davranışlardan özenle kaçınılmalıdır.
6. Son olaylar bir kez daha göstermiştir ki şiddet kullanımı sadece ve sadece sorunların daha da büyümesine, çözümsüzlüğe ve yeni acıların yaşanmasına neden olmaktadır. Gerek demokratik tepkilerin ya da taleplerin dile getirilmesinde ve gerekse başta Kürt sorunu olmak üzere ülke sorunlarının çözümünde şiddete başvurmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu konudaki birincil görevin başta hükümet olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına düştüğü açıktır. Ancak yurttaşlarımızın da şiddetten kaçınması; demokratik tepkilerini kamu ve özel işyerlerine saldırıya dönüşmeyecek, diğer yurttaşlarımıza ve çevreye zarar vermeyecek şekilde ifade etmeleri gerekmektedir. Esasen çok ciddi sosyal ve psikolojik travmalar yaşıyan çocuklarımızın toplumsal gösteri ortamlarına sokulmamasına özen gösterilmelidir.
7. Bizler insan hakları kuruluşları olarak, Diyarbakır Valisi, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve Genişletilmiş Demokrasi Platformu üyesi kurum temsilcileri ile yaptığımız görüşmelerde ve incelemelerimizden edindiğimiz izlenim ve sonuçlar ile bu konuda yapılması gereken hususlara ilişkin görüşlerimizi, Diyarbakır Şubelerimizin hazırladıkları raporlarla birlikte başta hükümet olmak üzere tüm yetkili ve görevli makamlara ileteceğiz. Konunun takipçisi olacağız.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz. 12 Nisan 2006.
Şehmus Ülek |
Yavuz Önen
|
Yusuf Alataş |
Mazlum-Der | Türkiye İnsan Hakları Vakfı | İnsan Hakları Derneği |