Van 100. Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver ARPALI’nın cezaevinde intihar etmesi, derneğimizin yıllardan beri Hükümetlerin, Parlamentonun ve diğer devlet kurumları ile kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştığımız iki önemli sorunu, kamuoyunun gündemine getirdi. Bu intihar, bir yandan yıllardan beri bir türlü çözülemeyen/çözülmek istenmeyen cezaevlerindeki koşulların, öte yandan da yargı kurumlarının adil yargılama ilkelerini bir türlü içselleştirememiş olmalarının bir sonucudur.
Demokratik hukuk devletlerinde temel ilke “kanıtlardan sanığa ulaşılması” iken, ülkemizde “sanıktan kanıtlara ulaşılması” uygulama ve alışkanlığından vazgeçilememektedir. Enver ARPALI hakkında verilen tutuklama kararının üzerinde 4 aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen, bir türlü dava açılamamış olması bunu doğrulamaktadır. Tutuklamanın ön koşulu, sanığın suçluluğu konusunda güçlü kanıtların bulunmasıdır. Hakkında tutuklama kararı verildiğine göre, normal olarak E.ARPALI hakkında güçlü kanıtlar elde edilmiş demektir. Kanıtlar elde edilmiş olduğuna göre de, dava açmanın önünde önemli ve zaman alacak bir neden kalmamış demektir. Dolayısıyla da davanın kısa bir süre içerisinde açılmış olması gerekirdi. Oysa, 4 aydan fazla bir süre dava açılmamıştır. Bu durum, 4 aylık süre içerisinde, dava açmaya yeterli kanıt elde edilemediğini göstermektedir. Öyleyse E.ARPALI hakkında nasıl tutuklama kararı verilebilmiştir?
Tutuklama gibi, kişi özgürlüğü ve onuru yönünden son derece ağır sonuçları olan bir kararın bu denli kolay verilebiliyor olması ve çok uzun süre dava açılmayarak kişinin mahkeme önünde suçsuzluğunu kanıtlamasının geciktirilmesi, temel sorundur. Bu temel sorun, kişinin cezaevinde intiharı ile sonuçlanmıştır. Bu intihardan tümüyle devlet sorumludur.
Öte yandan, cezaevlerindeki fiziki koşullar ile hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamaların, kişinin güvenliği, onuru, sağlığı ve ihtiyaçları yönünden kabul edilemez olduğu, bu intihar ile birlikte bir kez daha ortaya çıkmıştır. Enver ARPALI’yı intihara kadar sürükleyen cezaevi koşulları tartışılmalıdır. Cezaevlerindeki kişilerin güvenliğinden devlet sorumludur. Dolayısıyla intihar olayında devlet birinci derece sorumludur. Bu bakımdan Adalet Bakanı’nın olayın ciddiyeti ile bağdaşmayan tavır ve söylemlerini kınıyoruz. Sorunların reddedilmesi ve üstünün örtülmesi yaklaşımı artık terk edilmelidir.
İnsan Hakları Derneği olarak, E.ARPALI’nın ölümü ile ilgili olarak derhal yargısal ve idari soruşturma başlatılmasını istiyoruz. Bu soruşturma, cezaevinin fiziki koşulları ile tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulamaları da kapsamalıdır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da, yargının bağımsızlığı ilkesi çerçevesinde, yargısal soruşturmalarda adil yargılama ilkelerine ilişkin uygulamaların, ulusal ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere uygunluğu yönünden bir inceleme başlatmalıdır.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ