Dünyanın dört bir yanından gelen; savaşların ve çatışmaların yarattığı ölüm ve yıkım haberleri içinde geçiriyoruz. Son 15 yılda meydana gelen savaşlarda 3 milyon çocuk yaşamını kaybetti, 5 milyon çocuk sakatlandı, 20 milyondan fazla insan yaşam alanlarından zorla çıkarılıp açlık ve yoksulluğun pençesine terk edildi. Gün geçmiyorki Ortadoğu coğrafyasından, Irak’tan, Filistin’den savaş ve şiddetin yarattığı vahşete ait görüntüler televizyon ekranlarına yansımasın.
İnsanlığın yaşadığı bütün bu acı, gözyaşı ve yıkım karşısında Uluslararası silah tekelleri kârlarını artırmaya ve daha çok insan öldürecek yeni silahlar üretmeye devam ediyor. Dünya Barışını sağlamak ve korumakla görevli uluslararası mekanizmalar güçlü devletlerce etkisizleştiriliyor. Devletlerarası ilişkiler askeri güç üzerinden kurulmakta ve İnsan hak ve özgürlüklerini yok sayan otoriter, baskıcı ve militarist yaklaşımı devletlerin yurttaşları ile ilişkilerinde temel yöntem olarak uygulanmaya çalışılmakta. Dünyanın bir çok ülkesinde insan hakları ve özgürlükleri yeni yasal düzenlemelerle kısıtlanmakta ve giderek yok sayılmaktadır.
1 Eylül Barış Gününü bir kez daha;
Mardin’den, Hakkari’den, Şırnak’tan, Batman’dan gelen ölüm haberleri arasında geçiriyoruz. Yakın tarihimizin 15 yıllık çatışma ve şiddet ortamının ardında bıraktığı 40 bin insanımızın ölümü, milyonlarca insanımızın zorla yerinden edilmesi, binlerce faili meçhul cinayet ve kaybedilen insan, eğitim, sağlık, beslenme ve barınma hakkından yoksun bırakılmış, sokakların ve yoksulluğun teslim aldığı onbinlerce çocuk dahi; toplumsal sorunları savaş, şiddet ve militarist yöntemlerle çözmeye çalışanlar için bir anlam ifade etmiyor.
Tam tersine ülkemizde hızla şiddet ve linç kültürünün egemen olduğu bir toplumsal psikoloji geliştirilmeye çalışıyor. Toplumu milliyetçi ve şoven yaklaşımlarla etnik kökenleri üzerinden birbirine düşman etmeye ve şiddet uygulamayı meşrulaştırmaya yönelik bu yönelim karşısında; insan hakları savunucuları olarak bir kez daha hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve halkların kardeşliğine vurgu yapıyoruz.
1 Eylül Barış Gününde;
Ülkemizin ve bütün dünyanın Eşitlik, Özgürlük, Adalet ve dayanışma temelinde; ırk, dil, din, cinsiyet, kültürel ve benzeri tüm farklılıklarımızı İnsan Hak ve özgürlüklerine dayalı ortak değerler üzerinde geliştirerek bir arada yaşamak olan Barış’a ihtiyacı var. İnsan Hakları Savunucuları olarak Kürt sorunu başta olmak üzere, bütün toplumsal sorunların çözümü için şiddet ve çatışma yerine; farklılıklarımızı eşitlik nedeni olarak gören demokratik ve barışçıl yöntemlerin gerekliğini yineliyor ve herkesi kalıcı Barış için çaba harcamaya çağıyoruz.
Barış olanaklıdır. Biz Barış içinde yaşamak istiyoruz.
Barış istiyorsan
Barış’ın yanında ol