Kışkırtılan Toplum ve Linç Girişimleri

Derneğimiz, son aylardaki söylem ve uygulamalarla Türkiye’nin bir şiddet sarmalına sürüklendiği konusunda çeşitli açıklamalar yapmış, başta devletin sorumlu ve görevli makamları olmak üzere, herkesi iç barışa zarar verecek tutum ve uygulamalardan kaçınmaya davet etmiştir.

Ancak, demokratik ortamın ve karşılıklı hoşgörünün korunması yönünde adımlar atılmak yerine, mevcut sorunların daha da büyümesine ve farklı toplum kesimlerini birbirine kışkırtan politikalarda ısrar edilmektedir. Daha da önemlisi, yönetim anlayışı olarak şiddete başvurmanın ötesinde, bazı siyasi grupların kışkırtıcılığı ile gelişen linç girişimleri “masum tepkiler” olarak yansıtılmakta ve desteklenmektedir. Belli toplum kesimlerine yönelik saldırı ve baskılar her geçen gün artmaktadır. En küçük bir tartışma ya da olay, sistemli bir şekilde etnik bir çatışmaya dönüştürülmekte, farklı toplum kesimleri karşı karşıya getirilmek istenmektedir. Meydana gelen olaylarda, faillerden çok mağdurlar yasal soruşturmaya uğramakta ve bir takım dedikodular kaynak gösterilip, medya aracılığı ile olayların sorumluları olarak gösterilmeye çalışılmaktadır.

Son birkaç günde İzmir’de, Seferihisar’da ve Trabzon Maçka’da meydana gelen linç girişimleri yaşandı. Ve ne yazık ki bu olayların hiç birisinde, “linç” girişiminde bulunanlara karşı etkin bir müdahale ve yargısal bir soruşturma yapılmadı. Daha çok mağdur konumundaki kişilerin etnik kimlikleri ve yaptıkları iddia edilen eylemleri öne çıkarılarak linç girişimleri “haklı tepkiler” gibi yansıtıldı.

Demokratik bir hukuk devletinde, hangi nedenle olursa olsun yurttaşlar arasında ayrım yapılamaz, bazı suçlar hoşgörü ile karşılanamaz. Hele de “linç” gibi doğrudan yaşam hakkını hedef alan saldırıların hoş görülmesi ve cezasız kalması kabul edilemez. Bir devletin en temel görevi hiçbir ayım yapmaksızın tüm yurttaşlarının her türlü güvenliğini sağlamaktır. Güvenlik güçlerinin suçların kovuşturulmasında tarafsız davranması ve yargının her türlü etkiden uzak bağımsız ve tarafsız işlemesi de hukuk devletinin varlık nedenidir.

Toplumsal barışı bozmak isteyenleri cesaretlendirecek ayrımcı uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir. Farklı dine, kültüre ya da etnik kimliğe sahip yurttaşların kendilerini “dışlanmış” hissetmelerine, toplumsal husumete maruz kalmalarına yol açacak söylem ve eylemlere fırsat verilmemelidir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın