Türkiye’de gerek kamu ve gerekse özel sektör kuruluşları, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda alınması gereken önlemleri ve yapılması gerekli harcamaları hep bir “yük” olarak algılamış, daha fazla kar uğruna insan yaşamını feda etmeyi tercih etmişlerdir. Kamu sektöründe özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar bakımından ise durum daha da vahimdir. Bu kuruluşlarda faaliyetler devam etmekle birlikte, hiçbir iyileştirici herhangi bir yatırım yapılmamakta, gerekli iş güvenliği önlemleri daha fazla ihmal edilmektedir. İş güvenliğini, işçi sağlığını ve üretimin temel gücünün insan olduğu gerçeğini tümüyle bir kenara bırakan ve tümüyle sadece karı maksimize etmeye odaklanmış neoliberal zihniyet ve yönetim anlayışı, her geçen gün yaşam hakkını daha fazla tehdit etmektedir.
Son olarak Kütahya’nın Gediz ilçesi Gökler Beldesi’nde gerçekleşen grizu patlaması sonucu 18 kişi yaşamını yitirdi. Maden ocaklarında alınması gereken iş güvenliği önlemleri alınmadığı için, insan yaşamına gerekli önem verilmediği için 18 insanımız yaşamlarını kaybetti. Olaydan, işletme yetkilileri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve sonuç itibariyle de Devlet sorumludur.
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişlerinin hazırladığı rapora göre: 44 ildeki 772 yer altı ve yerüstü madenin 725’inin maden kurma, 685’inin ise işletme izni bulunmuyor. 59 işletmede yangın ve patlama tehlikesi olan ortamlarda sigara içiliyor, 145 madende ilk yardım ekibi bulunmuyor. 112 madende işçilerin Karbon monoksit maskesi takmadan madene indikleri tespit edilmiştir. 123 madende sağlık memuru bulunmuyor, ocak içi aydınlatma 220 wolt elektrikle çıplak aydınlatma yapıyor, 69 işyerinde gaz ölçüm cihazı bulunmamaktadır. 13 ocakta izin verilen patlayıcılar dışında patlayıcı kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu liste daha da uzamaktadır. Bütün bunlar, devlet yetkililerinin sadece durum tespiti yaptıklarını fakat hiçbir önlem almadıklarını göstermektedir. Bu işletmelerin büyük bir kısmının da devlet işletmesi olması da düşündürücüdür.
Çalışma Bakanlığı bütün bu işletmelerin denetiminden sorumludur. Gerek Çalışma Bakanlığı gerekse sorumluluğu olan bütün kurumlar insan hayatını tehlikeye atacak her türlü olumsuzlukları gidermekle sorumludur. Hiçbir şey insan yaşamından daha değerli değildir. Önce iş güvenliği ve işçilerin yaşamının güvence altına alınması düşünülmelidir.
İnsan hakları derneği insan haklarının bölünmezliğini savunmaktadır. Yaşam hakkı, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Ancak her şeyden önce yaşam hakkı güvence altına alınmalıdır.
İnsan hakları derneği olarak Kütahya’daki kazada sorumluluğu olan herkesin yargı önüne çıkarılmasını istiyoruz.
Yeni facialar ve büyük iş kazaları yaşanmaması için, kamu ve özel sektöre ait tüm işyerlerinde iş güvenliği ve işçi sağlığı bakımından hızla gerekli denetimler yapılmalı, önlemler alınmalıdır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ