320. Haftasında Cumartesi Anneleri – İHD Batman Şubesi

İnsan Hakları Derneği’nin kayıp yakınlarıyla düzenlediği ‘Kayıplar bulunsun, failler yargılansın’ eylemlerimizin 320’inci haftasındayız. Geçen yüzlerce haftada olduğu gibi yine yılmadan alanlardayız. Yüz yıldır bölgede yaşayan halklara eziyet eden bu faşist mekanizma artık durmalıdır. Tam yüzyıl önce Ermeni soykırımıyla halkları öğütmeye başlayan bu zalim çark son çeyrek yüzyıldır bölge halklarını kasıp kavurdu. Yüzlerce kayıp, binlerce faili meçhul cinayet bıraktı ardından. Ve biz bölgede yaşayan halklar bugün daha iyi biliyoruz ki eğer yüzyıl önce katledilen Ermeni ve diğer gayri Müslim halklara sahip çıksaydık bugün aynı faşist sistemin kurbanı olmayacaktık. 1995 yılında Cumartesi Anneleri bu kutsal mücadeleye başlamasaydı eğer belki daha nicemiz babasız, kardeşsiz, oğulsuz kalacak ve belki de katledilenlerden biri de biz olacaktık. Bu kutsal mücadele kayıplarımızı buluncaya, failleri yargılanıp cezalandırılıncaya ve çocuklarımızı barış içinde büyütecek yarınlara kavuşuncaya dek devam edecektir.

Türkiye artık, geçmişiyle yüzleşmeli ve cezasızlık politikasını da terk etmelidir. Hem geçmişle yüzleşmek hem de cezasızlığın sona erdirilmesi için hakikat komisyonları gereklidir. İnanıyoruz ki 1915’ten başlayarak cumhuriyet tarihi boyunca yaşanmış olayları araştıracak komisyonlar, 90’lı yıllarda işlenen binlerce faili meçhul cinayeti de açığa çıkarabilecektir. Ancak anlaşılmaktadır ki, siyasal iktidarın komisyon kurmaya cesareti bulunmamaktadır. Türkiye’nin artık bu gerçeği kavraması ve bu siyasal iktidarın da ötekiler gibi iktidar gücünü kullanan baskıcı bir mekanizmaya dönüştüğünü ve otoriterleştiğini anlaması gerekmektedir. Daha dün devletin başı, “Kürtler ne istiyorsunuz daha” deme cüretini kendinde görebilmiştir. Bu tür faşist söylemler 90 yıllık cumhuriyet tarihinde yüzbinlerce canımıza mal oldu. Daha gecen Eylül ayında Kaş’ta çalıştığı otelden çıkarken Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle 20 kişilik faşist bir grup tarafından Mahir Çetin adlı genç katledildi. Cumhuriyet tarihi boyunca en temel insan haklarından bile yoksun bırakılan Kürtlerin böyle onbinlerce evladı katledildi. Ve hala Kürt halkına ne istendiği soruluyor. 320 haftadır; Cumartesi anneleri ve insan hakları savunucuları olarak yılmadan, bıkmadan bu alanda katledilen çocuklarımızın kemiklerini istiyoruz.

Ne acıdır ki, ileri demokrasi ve özgürlükleri ağzında sakız gibi çiğneyen bu iktidar döneminde yüzlerce çocuğumuz katledildi. O masum duruşunu, gözlerini yüzyıl geçse de unutmayacağımız 12 yaşında 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz hakkında Şubat 2014 tarihinde AİHM tarafından “yaşam haklarının ihlal edildiği” yönünde verilen karardan sonra CMK 311/f maddesi kapsamında İHD Mardin şubesi tarafından yapılan ‘Yargılamanın yenilenmesi’ talebi Eskişehir 1.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘gerekçe ’gösterilmeksizin ret edilmiştir. Türkiye kamuoyunun vicdanında cezalandırılmış olan sanıkların yargısal makamlar tarafından hala korunması, yargısal makamların Türkiyelileşmediğinin açık kanıtı olduğu gibi kamu görevlilerinin yargılandıkları dosyalarda uygulanan ‘cezasızlık’ politikasının sistematik olarak uygulandığını ortaya koymaktadır.

‘İç Güvenlik Paketi’ dün onanarak meclisten geçti. Artık, kolluk kuvvetleri yargı merciine başvurmadan 48 saate kadar insanlarımızı ‘muhafaza’ altına alabilecektir. 12 Eylül faşist cunta ile başlayan gözaltında kaybedilmeler 90’lı yıllarda sayıları binleri bulmaya başlayınca Avrupa hukukuna uyum yasaları çerçevesinde 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Kanunu devlete ve güvenlik güçlerine karşı halkı korumak için yargı mercilerine haber verme zorunluluğu getirmişti. Bu düzenleme dün itibari ile resmen kaldırıldı. Yüzüne kapatmaya 4 yıl hapis. Yöresel kıyafete hapis… Molotof taşıyanı öldürme yetkisi… Ve İç güvenlik paketi ile hiçbir şekilde güvende değiliz. Cumhurbaşkanına sesleniyoruz. Bu yasa tasarısını onaylamayın. Bundan sonra yaşanacak tüm ölümlerden gözaltında kaybettirmelerin vebali boynunuzdadır. Sorumlusu siz olursunuz.

Bu Faşist söylemlere ve cezasızlıklara rağmen bizim için bir umut tomurcuğu olan çözüm süreci, Dolmabahçe deklarasyonu ve Newroz’da okunan mektup bizi sevindirip barış umutlarımızı güçlendirdi. Buna karşı Cumhurbaşkanının son dönemdeki açıklamaları, TSK’nın siyasi söylemleri ve Mardin’de valinin izni ile operasyonlar düzenlenmesi, son olarak Dağlıca’daki çatışmalar bizi karamsarlığa sürüklüyor.

Biz insan hakları savunucuları, barışın, adaletin insan onuruna yaraşır bir yaşamın en sadık savunucuları olarak hak aramaya devam edeceğiz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ BATMAN ŞUBESİ

Bir cevap yazın