İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde temel insan hakkı olarak tanınan sığınma hakkı günümüz dünyasında devletler tarafından en çok ihlal edilen ve giderek yok sayılan insan hakkı durumundadır. Bir yandan devletlerin sığınmacıların temel haklarını yok sayan bu yaklaşımı giderek güçlenirken diğer yandan bütün dünyada toplumlar içinde hızla yayılmakta olan “öteki” düşmanlığı sığınmacıların temel haklarının ihlali sonucunu doğurmaktadır.
Ve kadın mülteciler; BMMYK rakamlarına göre dünya mülteci nüfusunun %50.8’ni oluşturan; süregelen şiddet, savaş ve yoksulluk karşısında da en zor durumda kalan kadın mülteciler. Göç yolunda sadece kendilerinin değil aynı zamanda 18 yaş altında bulunan çocuklarının tüm sorumluklarını çoğunlukla üstlenmek durumunda kalan kadın mültecilerin yaşadığı sorunlar, kadın ve çocuk mülteciler için ek koruma önlemlerinin geliştirilmesi gerekliliğini bütün devletlerin ve insanlığın önüne bir görev olarak koymaktadır.
İnsan hakları savunucuları olarak;
Sığınma hakkının, kişinin bedensel ve zihinsel bütünlüğüyle ilgili temel bir hak olduğu; temel haklar sisteminin bütünlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiği, uluslararası koruma ve devletlerin koruma rejimlerinin, insan haklarının dünyanın her yerinde, her koşulda bütün kişiler için korunması anlayışına dayanması gerektiğini bir kez daha dünyanın bütün devletlerine hatırlatırız.
Türkiye evrensel insan hakları normlarına uygun, hazırlık sürecine sivil toplum örgütlerinin katılımını temel alan bir yaklaşımla hazırlıklarına başladığı İltica Yasasını vakit geçirmeden çıkarmalıdır. Yine hazırlıklarına başlanılan Kabul Merkezlerinin insan hakları standartlarına uygunluğunun sivil denetime açılması gerektiğinin altını bir kez daha çizerek Türkiye’nin “İşkenceye Karşı BM Sözleşmesine ek Seçmeli Protokolü’nün TBMM tarafından onaylanması sürecinin hızlandırılması gerektiğini hatırlatmak isteriz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ