İnsan Hakları Derneği (İHD), 17 Temmuz 1986 tarihinde 98 kişi tarafından kuruldu.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin yarattığı tahribat, oluşturduğu baskı koşulları ve çizdiği anayasal ve yasal çerçeve İHD’nin doğuşunun maddi koşullarını ve gerekliliğini doğurdu. İHD oluşumu için ilk girişimi başlatan, dönemin sol görüşlü politik tutuklu ve hükümlülerinin aileleriydi. Yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, avukatlar, hekimler, mühendis ve mimarlar, sendikacılar İHD kuruluşunda kurucu olarak yer aldılar.
Bugün İHD’nin 34 şubesi ve 14 bine yakın üyesi var. İHD; kuruluş tarihi ve yaygın örgütlülüğü ve üye sayısıyla Türkiye’nin en eski ve en büyük insan hakları örgütü durumunda.
Liberal Düşünce Topluluğu’nun 3 Aralık 2002 tarihinde açıkladığı bilimsel nitelikli kamuoyu araştırması sonuçlarına göre, Türkiye’de en çok tanınan ve çalışmalarına en fazla olumlu kanaatin oluştuğu bir insan hakları örgütü İHD.
İHD ülkemizde İnsan hakları kavramının tanıtılmasında, insan hakları bilincinin yerleşmesinde ve hak arama bilincinin gelişmesinde büyük katkılarda bulundu.
Hakları ihlal edilenlerin yanında, onlarla dayanışma içersinde olan bir örgüt İHD.
İnsan haklarının evrenselliğini ve bölünmezliğini savunan; dünya ölçeğindeki uluslararası insan hakları örgütleri ile doğal dayanışma ağları oluşturan ve dünya insan hakları platformlarında tanınan bir örgüt İHD.
İHD, Ölüm cezasına, işkencelere, yargısız infazlara, faili meçhul cinayetlere, gözaltında kayıplara, düşünceleri nedeniyle insanların gözaltına alınmasına, tutuklanmasına, yargılanmasına karşı çıkıyor 18 yıldır.
Köylerin boşaltılmasına, Kürt sorunu dahil sorunların şiddet uygulayarak çözülmesi anlayışına ve uygulamalarına karşı çıkıyor.
Türkiye toplumunun çoğulcu dil, etnik köken, din ve kültürel dokusunu zenginlik olarak görüyor. Bu farklılıkların kendisini koruması ve geliştirmesinin olanaklarını devletin sunmasını istiyor.
Barışı savunuyor. Şiddete ve savaşa karşı çıkıyor.
Tecrite karşı çıkıyor. Tecritin F Tipine de, D Tipine de, İmralı Tipine de karşı çıkıyor. Hiçbir tutuklu ve hükümlü tecrit koşullarında tutulamayacağını savunuyor. İHD diyor ki: “Tecrit insan sağlığına zararlıdır. Hapishanede de olsa, insan onuruna uygun muamele görmelidir herkes.”
İHD, 18 yıl içersinde pek çok konuda kampanyalar, yüzlerce panel ve sempozyum düzenledi; aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık raporları ile ihlalleri sergiledi; insan hakları ihlallerinin olduğu yerlerde incelemeler ve araştırmalar yaptı, bunları raporlaştırdı. Kamuoyunun ve yetkili makamların bilgisine sundu. Hukukçulara, eğitimcilere, aktivistlere, mültecilere, engellilere yönelik eğitim projeleri hazırladı ve uyguladı.
Hem ihlalleri protesto etti sokakta; hem de talep etti hakları ve özgürlükleri. İHD, hem insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için pratik faaliyette bulundu; hem de insan haklarının felsefi ve teorik temellendirilmesi konusunda çalışmalar yaptı.
Uğradığı ağır baskılara, saldırılara, yönetici ve üyelerinden 14’ünün öldürülmüş olmasına, yönetici ve üyelerine karşı açılan toplamda 800’ün üzerindeki soruşturma ve davalara rağmen, inatla, ısrarla, bilime, akla ve vicdana dayanan çalışmasını sürdürdü İHD.
İHD, saldırılara en açık ve en korumasız olduğu zamanlarda bile, insanlık ilkelerinin kendisini koruyacağını biliyordu ve bu bilinçle hareket etti.
Her geçen gün, daha güçlü ve etkili bir insan hakları örgütü olma yolunda kararlılıkla ilerledi ve bunu başardı.
İHD, kendisini kuran kurucularına, yönetici kademelerde hizmet vermiş tüm yönetici ve üyelerine; insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi için İHD’ye destek veren herkese, teşekkürlerini ve saygılarını sunar.
Yaşasın insan hak ve özgürlükleri!
Yaşasın İHD!
Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı