Temel insan hakları açısından, hangi nedenle olursa olsun, kendi ülkesinde kaldığı takdirde, başta can güvenliği olmak kaydıyla, temel insan haklarının ihlal edileceğini ve zulüm göreceğini düşünerek, yurttaşı olduğu ülkenin sınırları dışına çıkan kişidir. Kendi ülkesine döndüğünde, hak ihlaline uğrama riski taşıyan kişidir.
Hak ihlalleri ırkı, tabiyeti, inancı, siyasi düşüncesi nedeniyle olacağı gibi, ülkesine dışarıdan yapılan bir saldırı ya da iç savaş nedeniyle de olabilir. İnsanların, hem güvenlikleri, hem de daha rahat ve güvenli bir yaşam sürme amacıyla, kendi ülkelerinin dışında başka bir ülkede yaşamak istemeleri, bir insan hakkıdır. Sınırlandırılamaz.
İnsanlar, işkence, taciz, gözaltı gibi, yaşam özgürlüklerinin tehdit altında olduğu, cinsel şiddet gibi hak ihlallerine uğramaları korkusu yaşadıkları, ailelerini, arkadaşlarını, doğduğu büyüdüğü çevreyi, sahip olduğu sosyal ve kültürel değerleri bırakarak, nelerle karşılaşacaklarını bilmedikleri yabancı bir ülkede, yeni bir yaşama adım atarlar.
Bir de, yurttaşı olduğu devlet tarafından zorla yerinden edilen, kendi ülkesinin dışına çıkamadıkları halde kendi ülkelerinde mülteci konumuna düşen insanlar vardır. Bu olgu yakın geçmişte ülkemizde yaşandı. Devlet, güvenlik gerekçesi ile binlerce köyü boşaltarak, milyonlarca Kürt insanını, hiçbir önlem almadan, büyük kentlerin acımasız koşullarına terk etti. Bu nedenle, yaşanan sosyal travmaların sonuçları bugün daha bir belirgindir.
Sığınma hakkı, kişinin bedensel ve zihinsel bütünlüğünün korunması talebidir. Bir haktır. Sığınma hakkının temel bir hak olması, uluslar arası insan hakları hukukunda da evrensel bir hak olarak yerini almalıdır. Aksi halde, mevcut hukuksal düzenlemenin sığınma hakkına kısıtlama getirmesi, varolan hukuksal sisteme uygun olsa da, temel insan hakları hukukuna uygun değildir. O nedenle, sığınma hakkı, bir lütuf olarak görülmemelidir. Temel bir insan hakkı olarak görülmelidir.
Günümüz koşullarında, sığınma statüsünde uygulanan prosedürün verimsizliği ve özellikle kalkınmış ülkelerin mülteci kabullerindeki isteksizliği, sığınma hakkının ihlali olduğu gibi, sığınma talebindeki zorluklar nedeniyle insanların meşru olmayan yolları denemesi, yasadışı göçe ve insan ticaretine fırsat vermektedir. Bu nedenle, yaşamlarını yitirenlerin sayısı yüz binlerle ifade edilmektedir.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde “yaşamın kıyısındakilerle” dayanışmamızı bir kez daha açıklıyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ