7 Haziran 2015 seçimlerine gidilen süreçte yaşanan gelişmelere kısaca değinmekte yarar vardır.
Seçimlerin dürüstlüğü ilkesi hayata geçirilememiştir.
YSK seçimlerin dürüstlüğü ilkesi uyarınca tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının iktidar partisi olan AKP lehine seçim kampanyası yürütmesi ve seçim mitingleri gerçekleştirmesine engel olmayarak bu ilkeye ağır bir darbe vurmuştur. İktidar partisi dışındaki diğer partiler aleyhine adaletsiz bir seçim yarışı gerçekleşmiştir.
Seçimlerin güvenliği sağlanamamıştır.
İHD’nin 23 Mart – 6 Haziran 2015 tarihleri arasında siyasi partilere yönelik ihlaller ile ilgili yayınlamış olduğu rapora bakıldığında seçim güvenliğinin sağlanamadığı çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu süreçte partilerin seçim bürolarına, araçlarına, adaylarına, çalışanlarına yönelik baskın, saldırı, tehdit ve polis baskınları sonucu 196 saldırı gerçekleşmiş olup, bunun 176’sı HDP’ye, 12’si AKP’ye, 6’sı CHP’ye, 2’si MHP’ye olmuştur. Bu saldırılardan HDP’ye yapılan 176 saldırının 7’si silahlı, 5’i bombalı, 4’ü kundaklama biçiminde gerçekleşmiş ve 6 kişi yaşamını yitirmiş, 516 kişi yaralanmıştır. 33 HDP’li işkence ve kötü muameleye uğradığını belirtmiştir. Seçim çalışmaları nedeni ile 185 HDP’li gözaltına alınmış, bunlardan 8’i tutuklanmıştır. HDP’ye yapılan 176 değişik saldırı sonucu sadece 5 kişi gözaltına alınmıştır. AKP’ye yapılan 12 saldırıdan 4’ü silahlı, 1’i ses bombalı 1’i kundaklama biçiminde gerçekleşmiştir. CHP’ye yapılan 6 saldırıdan 1’i silahlı olarak gerçekleşmiş, MHP’ye yapılan 2 saldırıdan 1’i silahlı olarak gerçekleşmiştir.
Bu süreçte 5 Haziran günü Diyarbakır’da yapılan HDP mitingine 2 ayrı bombalı saldırı düzenlenmesi hükümetin seçim güvenliği konusunda etkili tedbirler almadığının en açık göstergesi olmuştur. Yine bu süreçte Şırnak’ta İdil İlçesi Kozluca Köyü’nde parti taraftarları arasında çıkan silahlı çatışmada 2 Hüda Par taraftarı yaşamını yitirmiş, 2 HDP taraftarı ağır yaralanmıştır.
Seçimlerin adil bir ortamda yapılması ile ilgili etkili tedbirler alınmamıştır.
Devlete ait televizyon, radyo ve ajanslarda iktidar partisi ile iktidar partisi lehine seçim kampanyası yürüten cumhurbaşkanına ayrılan süre seçimlerin adil olmadığını göstermiştir. Bunun yanı sıra iktidar partisinin ve Cumhurbaşkanının kamu imkanlarını kullanarak kampanya yürütmesi, seçimlerin finansmanı ile ilgili şeffaf ve denetlenebilir bir kanunun yapılmamış olması, seçimlere giren siyasal partilerden sadece 3’üne hazine yardımı yapılıp TBMM’de grubu bulanan HDP ve TBMM’de temsil edilmeyen diğer siyasi partilerin bu yardımdan yararlanamaması seçimlerin adil bir ortamda gerçekleşmediğinin diğer göstergeleri olmuştur.
Sandık güvenliği Türkiye’de ilk defa en geniş katılımla örgütlenmiş, STK’lar ve bizzat seçmenler tarafından sağlanmıştır.
Sandık güvenliğinin sağlanıp sağlanmadığı konusunda bağımsız seçim gözlemciliği gerçekleştiren İHD ve İHD ile birlikte hareket eden bağımsız seçim izleme platformu bileşenlerinin çalışmalarına engeller çıkarılmıştır. YSK, AGİT ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi üyelerine bağımsız seçim gözlemciliği konusunda izin verdiği halde Türkiye’de bu faaliyeti uzun yıllardır yürüten İHD ve ESHİD’e izin vermemesi açık bir hukuka aykırılıktır. Bu hususta İHD tarafından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu ile dava açılmıştır. Seçim günü Türkiye’nin bazı illerinde (Siirt, Batman, Bitlis, Adıyaman, Kırıkkale) seçim gözlemcilerine emniyet tarafından sorun çıkarılmış ancak fiili durum yaratılarak seçim gözlemciliği çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
SEÇİM SONUÇLARI SEÇMENİN DEMOKRASİ VE BARIŞ YÖNÜNDE OY KULLANDIĞINI GÖSTERMİŞTİR.
İktidar partisi tarafından hararetle savunulan %10 seçim barajı ve HDP’nin bu barajın altında kalması gerektiğine dair söylem seçmen nezdinde karşılık bulmamıştır. HDP %13.12 oy alarak dünyanın en yüksek seçim barajını yıkmış ve böylece Türkiye seçmeni demokrasi ve barış noktasında çok açık bir tutum almıştır.
Bu seçimlerle siyasal iktidarın otoriter yönetim anlayışı duvara çarpmıştır. AKP’nin Türkiye’yi polis devleti yapması ve bunu otoriter başkanlıkla taçlandırma isteği seçmen tarafından sona erdirilmiştir. Keyfi yönetim, otoriterlik ve başkanlık tartışmalarına seçmen geçit vermemiştir.
Seçmen, Türkiye’de siyasal iktidar tarafından durdurulan barış ve çözüm sürecinin devam etmesi konusunda açık bir şekilde irade beyan etmiştir. 28 Şubat 2015 tarihli Dolmabahçe Deklarasyonu ve PKK lideri Abdullah Öcalan ile varılan mutabakatı hiçe sayan Cumhurbaşkanı ve hükümetin bu davranışı seçmen tarafından karşılık bulmamıştır. Türkiye seçmeni, HDP’ye verdiği %13.12’lik oy ve AKP’yi iktidardan düşürerek barış ve çözüm sürecinin Türkiye’nin en önemli ve sürdürülmesi gereken konusu olduğunu ortaya koymuştur.
Seçim sonuçları yeni oluşan TBMM’nin acilen yapması gerekenler konusunda önemli fikirler vermiştir.
Öncelikle TBMM’yi oluşturan siyasal partilerin uzlaşı kültürüne dayalı olarak ancak insan hakları ve demokrasi ilkelerinden taviz vermeden Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamaları gerekmektedir.
TBMM’nin 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi seçim güvenliğini tehdit eden ve gerçekleşen ihlaller ile ilgili olarak Araştırma ve Soruşturma Komisyonu kurması ve olayları açığa çıkarması gerekmektedir. Gerçekleşen olaylar devlet içerisinde çete yapılanmalarının etkilerinin devam ettiğini göstermiştir. Dolayısıyla yasama organının etkili tedbirler alması gerekmektedir.
Yeni TBMM’nin gerek barış ve çözüm sürecinin devamı gerekse de otoriterleşen Türkiye’nin normalleşmeye dönebilmesi için acilen yol temizliği yapması gerekmektedir. AKP hükümetinin son 3 yıldır gerçekleştirdiği anti-demokratik yasaların tümü değiştirilmeli ve herkesin hukuk güvenliğini güvence altına alacak ve insan haklarına dayalı bir yol temizliği yapması kaçınılmazdır.
İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununun çözümünün yeni ve demokratik bir Anayasadan geçtiğini dolayısıyla yeni parlamentonun en önemli görevinin Türkiye’nin temel sorunlarını çözecek şekilde demokratik Anayasa yapmak olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ