BÜLENT ARINÇ’A ZİYARET

Sayın Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Ankara
Ankara, 17 Aralık 2003

Sayın Başkan,

Bu yıl da İHD heyetini kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Sayın Başkan,

Geçen yıl sizi 27 aralık 2002 tarihinde ziyaret ettiğimizde, görüş ve önerilerimizi içeren bir dilekçe sunmuştuk.O dilekçede, özetle;

Türkiye'nin Anayasal ve yasal sisteminin demokrasi standartlarıyla çeliştiğini,

İnsan haklarının korunmasında yargısal korumanın temel olduğunu; bu açıdan bakıldığında yargının yapısal olarak bağımsız olmadığını; devlet güvenlik mahkemelerinin yargı sistemi içersinde yer almasının, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının kabul edilemeyeceğini vurgulamış, 57. hükümet döneminde Ulusal Programda hukukun üstünlüğü ilkesi alanında taahhüt edilenlerden, avukatlık yasası hariç yerine getirilmediğini belirtmiştik.

Aynı dilekçede, din ve vicdan özgürlüğü alanında, diyanet işleri başkanlığının anayasal organ oluşu, okullarda din derslerinin zorunlu hale getirilişi, alevi yurttaşlarımızın sistem tarafından dışarıda tutuluşu, bireysel özgürlük sorunu olarak gördüğümüz başörtüsü sorununun çözülemeyişini eleştirmiştik

Türkçe'nin dışındaki dillerin kullanımı konusundaki yasaklara, değiştirilen yasalara rağmen uygulamaya geçirilmemesine eleştiri yöneltmiş ve milletvekili seçimi kanunu ile siyasi partiler yasasındaki dil kullanma yasaklarına dikkat çekmiş idik.

Ülkemizin doğu ve güneydoğusunda, zorunlu göçe tabi tutulan yurttaşlarımızın köylerine geri dönebilmeleri için çıkarılan engelleri ve açık olmayan geri dönüş projelerini eleştirmiş, mayınlı arazilerin temizlenmesini ve koruculuk sisteminin kaldırılmasını istemiştik.

Dilekçemizde ifade özgürlüğünün koruma altına alınmasını istemiş, işkencenin önlenmesi için yeterli önlemlerin alınmadığını, F tipi cezaevlerinde o tarihlerde de sürmekte olan açlık grevleri ve ölüm oruçlarına dikkat çekmiş ve tecrit koşullarının ortadan kaldırılmasını istemiştik.

Son olarak da, Irak'a yönelik ABD'nin savaşına karşı çıktığımızı, Türkiye'nin savaşı önlemek için çaba göstermesini ve Türkiye'nin savaşta taraf olmamasını istemiştik.

Sayın Başkan,

Geçen bir yıl içersinde, Türkiye büyük Millet Meclisinde, 2 Ocak 2003 tarihinde 4. uyum paketi, 23 Ocak 2003 tarihinde 5. uyum paketi, 15 Temmuz 2003 tarihinde 6. uyum paketi ve 30 Temmuz 2003 tarihinde de 7. uyum paketi kabul edilmiştir. Kabul edilen yasalarla demokrasinin sınırları biraz daha genişlemiş olmakla birlikte, bir bütün olarak Türkiye'nin anayasal ve yasal sisteminin demokratik olduğu sonucuna ulaşılamaz. Ayrıca değiştirilen yasaların uygulanması konusunda da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Mevcut hükümet döneminde de, geçen yıl eleştiri konusu yaptığımız bağımsız ve tarafsız yargı ilkesine göre yargının yeniden yapılanmasını sağlayacak anayasa ve yasal değişiklikler gerçekleştirilememiştir. Köye geri dönüşlerle ilgili somut bir proje ortaya konamamıştır. Mayınlar hala ülkemiz insanının canını almaya devam etmektedir. Koruculuk sisteminden vazgeçilmemiştir. İşkence yaygın ve sistematik olarak uygulanmaktadır.Cezaevlerindeki sorunlar devam etmektedir.Geçen yılın sonundan başlayarak yaklaşık üç ay boyunca Abdullah Öcalan avukatları ve ailesi ile görüştürülmemiştir. Ne diğer cezaevlerindeki tecrit ve izolasyon koşullarında bir değişiklik olmuş, ne de İmralı cezaevinin koşullarında bir değişiklik olmuştur. Sorunların insan hakları hukuku temel alınarak çözülmesini istemekteyiz. Cezaevinde de olsa herkes insan onuruna uygun koşullarda yaşamalıdır.

Sayın Başkan,

Geçen yıl size sunduğumuz dilekçede, son iki yılda İHD hakkında açılan dava sayısının 437'yi bulduğunu bildirmiştik. Bu sayı bugün itibariyle, başka bir ifade ile 2003 yılında açılan davalarla birlikte 500'ü aşmış, AB ilerleme raporlarına konu olmuştur. İHD etkinliklerinin engellenmesi belirgin bir biçimde yargı baskısına dönüşmüştür. Bu yıl 6 Mayıs tarihinde, tam da Sayın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün daveti üzerine AB Genel Sekreterliği tarafından düzenlenen toplantıya katılacağımız günde, dernek genel merkezimiz ve Ankara şubemiz basılmış ve evraklarına el konulmuştur. Bingöl Şube Başkanımız tehdit edilmiş, Muş Şube Başkanımız haksız yere cezaevine konulmuştur. Ayrıca Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın yönetim kurulunun görevden alınması için mahkeme süreci başlatılmış, Mazlumder'in Malatya Şube Başkanı cezaevine konmuştur. Bu yıl 10 Aralık İnsan Hakları Gününde de, "barış kazanacak", "herkes eşit herkes farklı" sözlerini içeren ve Türkçe ve Kürtçe olarak bastırdığımız afiş ve pankartlarımız 33 şubemize gönderilmiş ve asılmıştır. Ancak, afiş ve pankartlarımızın Van Emniyet müdürlüğü tarafından Van Cumhuriyet savcılığına götürülmesi ve Savcılığın toplatma kararı için Van Sulh Ceza Mahkemesine başvurması üzerine, Sulh Ceza hakimi tarafından toplatılmıştır. Karar doğrultusunda genel merkezimiz ve şubelerimizdeki afişlere el konulmuştur. Dernekler yasasının, 5.,6. ve 44. maddesinin 4. uyum paketi ile değiştirilmesine karşın böyle bir muamele ile karşı karşıya kalmak üzücüdür.

Sayın Başkan,

Demokratikleşme konusunda daha pek çok yasanın çıkarılması gerekir. Ancak çıkarılan yasaların da uygulanması gerekir. Bilindiği gibi yasaların son iki maddesi yürürlükle ilgilidir. Çıkarılan yasaları yürütme organı uygulayacaktır.Görev ve yetki yürütme organına aittir.Bu noktada yürütme organının hem uygulayıcı bürokrasiyi denetlemesi hem de yasama organının iradesinin aşılması sonucu doğuracak eylem ve işlemlerden sakınması gerekir. Oysa Türkiye'de olana bitene baktığımızda, yasaların uygulanması konusunda çıkarılan daha alt normatif düzenlemelerde(yönetmeliklerde) yasama organının öngörmediği sınırlamaların gerçekleştirildiğini gözlemliyoruz.nüfus yasasının 16. maddesinin uygulanması, Türkçe dışındaki dillerin kurslarda öğrenilmesi ve Türkçe dışındaki dillerde radyo ve televizyonlarda yayın yapılmasına ilişkin hazırlanan yönetmeliklerde olduğu gibi. Oysa Anayasaya göre temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir.Ayrıca, genel olarak yasaların öngörmediği sınırlamaları daha alt normatif düzenlemelerle gerçekleştirmek olanaksızdır.bu tür uygulamaları biz, yasama gücünün iradesine bir tür müdahale olarak değerlendiriyoruz.

Sayın Başkan,

Evrensel bildirinin 55. yılında, Türkiye'de ve dünyada insan haklarının korunması ve geliştirilmesi hala insanlığın temel sorunlarından birisi olmaya devam etmektedir. Daha özgür bir dünyanın, daha özgür bir Türkiye'nin mümkün olduğuna inanıyoruz.İnsan hakları ve özgürlüklerine dayanan adil bir hukuk düzeni, barış içindeki bir dünyanın ve Türkiye'nin temellerini teşkil edecektir. İHD'nin bu yılki insan hakları etkinliklerinin konusu barış idi. Hem ülkemizde barış, hem dünyada barış için, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik ilkelerinin yaşama geçirilmesi gerekir. Ekonomik, siyasi, sosyal ve siyasi eşitsizliklerin olduğu bir dünyada barışı gerçekleştirmek, korumak ve geliştirmek olanaklı değildir. Dünyada açlık, yoksulluk çeken; eğitim, sağlık ve adalet hizmetlerinden yararlanma olanakları ellerinden alınmış milyarlarca insan bulunmaktadır.Ülkemizde de sosyal adalet ilkesi ne yazık ki yaşam bulmamış, bölgeler, toplumsal sınıf ve tabakalar arası gelir dağılımı adaletsizliği had safhaya varmıştır. Türkiye toplumunun bütün kesimlerini kucaklayacak, dilleri, etnik kökenleri ve inançları ne olursa olsun, bütün farklı özellikleri farklılıklarıyla kucaklayacak bir anayasal ve yasal sisteme ihtiyaç duyulmaktadır. Evrensel bildirinin üzerinden 55. yıl, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf oluşumuzun üzerinden 49 yıl geçmiş olmasına karşın, hala demokratik bir sisteme sahip olunmamışsa; hala yurttaşlar haklara ve özgürlüklere sahip olmada ve onları kullanmada sıkıntılı durumdaysa, temel sorunumuz insan hakları ve demokrasi sorunudur demektir.

TBMM inceleme raporu ile de belgelenmiş olan Doğu ve güneydoğuda 3688 köy ve mezra boşaltılmışsa, soruna öncelikle "bu köyler ve mezralar bizim insanımızın yaşadığı coğrafyadır; insanlarımızın yaralarını öncelikle bizim sarmamız gerekir" diye bakılmalıdır. Kültürel haklar söz konusu ise, öncelikle bizim insanımızın sorunlarına bizim çözümler üretmemiz gerekir. Bu sorunların farkında olmamız, AB'nin işareti ile olmamalıdır. İç barışımızı oluşturmak ve geliştirmek, kendi insanımızla birlikte kuracağımız demokratik, barışçıl ilişkiler sonucu olacaktır. O nedenle toplumla birlikte projeler üretilmeli, toplumla birlikte uygulanmalıdır. Devlet vatandaşına demokratik ve barışçı elini uzatmalıdır.

Vatandaşın ta başından beri uzattığı ve hiç geri çekmediği el, artık daha fazla boşlukta bırakılmamalıdır. Küskünlükler, kırgınlıklar aşılmalıdır.

Sayın Başkan,

Evrensel bildirinin 55. yılında, en iyi dileklerimizi ve saygılarımızı sunarız.

İHD Genel yönetim kurulu adına
Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın