Medya Üzerine (İpek Medya Grubu) Baskılar Kabul Edilemez

İfade özgürlüğü konusunda iki temel ulusalüstü insan hakları belgesini siyasi iktidara ve soruşturma ve yargı kurumlarına hatırlatmak isteriz. İlki, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 19. maddesi, ikincisi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesidir.

Her iki belgede yer alan düzenlemeler, habere, bilgiye ulaşmayı, yaymayı ve bunları ifade etmeyi insan hakkı sayar.

Bu hak herkesin hakkıdır. Yazılı ve görsel basın üzerindeki baskılar, sansür ya da soruşturma, kovuşturma ve davalar, hem medya üzerinde baskı anlamına gelir, hem de halkın haber alma ve ifade etme hakları üzerinde baskı uygulamak demektir.

İç hukuk bakımından da bazı ilkeleri hatırlamak gerekir.

Anayasa’nın 2. maddesine göre Türkiye demokratik bir ülke ve hukuk devletidir. Anayasa’daki bu düzenlemeleri Avrupa İnsan hakları Mahkemesi açısından da değerlendirmek gerekir. Çoğulculuk, demokrasinin olmazsa olmaz unsurudur ve farklı fikirlere sahip olmayı ve bunu ifade etmeyi içerir.

Bu fikirlerin ifade edilmesinin sınırlandırılması konusunda keyfi tasarruflarda bulunulamaz. O nedenle de Anayasa’nın 13. maddesinde ifade özgürlüğünü sınırlamada tek tek sınırlama ölçütleri sayılmıştır. Sayılanlar dışındaki sebeplerle ifade özgürlüğü sınırlandırılamaz. Bu konuda uygulanacak temel ilke de Anayasa’nın 90.maddesindeki insan hakları ile ilgili sözleşmelere göndermeden hareketle de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmeye göre yapılandırılmış olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarıdır. Yine Anayasa’nın 26. maddesi, ifade özgürlüğünü insan hakkı olarak tanır. Anayasanın 30.maddesi ise basın yayın organlarına, araçlarına el konulamayacağına amirdir (MADDE 30- (Değişik: 7/5/2004-5170/4 md.). Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz.).

Son iki gündür, İpek Medya grubuna yönelik baskılar kabul edilemez. Kanaltürk ve Bugün yayın organlarına, sahiplerine ve çalışan gazetecilere yönelik muameleler (keyfi gözaltılar, kelepçe işkencesi ve hakaretler, onur kırıcı, aşağılayıcı muameleler) kabul edilemez.

Bu baskıları biz demokrasiye, ifade özgürlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine yapılan baskılar olarak görüyor ve değerlendiriyoruz.

Yargı organlarının yayıncılık alanında bir uzmanlıkları, görev ve yetkileri bulunmamaktadır. Daha soruşturma aşamasında medya organlarına el konulması, işletilmesinin engellenmesi ve yönetilmeye başlanması, uluslararası sözleşmelere ve anayasaya aykırıdır.

Siyasi iktidarı ve soruşturma organlarını insan haklarına -özel olarak da iletişim özgürlüğüne- saygıya davet ediyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın