Barış da barış !

Sevgili Diyarbakırlılar,

Merhaba!

Hitler faşizmi 1939 yılının 1 Eylül'ünde Polonya'ya saldırmıştı.II.dünya savaşının başladığı gündü, bugün. Her yıl bu kötü gün, savaştan sonra anılmaya başlandı. Nihayet, 1984 tarihinde Birleşmiş milletler, 1 Eylül'ü "dünya barış günü" olarak ilan etti.

Dünya halklarının barış içinde yaşaması için, yani dünyada barış için pek çok filozof ve siyasetçi fikir üretmiş, dünya ölçeğinde mekanizmalar oluşturulmuş ve hukuksal alt yapı hazırlanmıştır. Ancak, II.dünya savaşından sonra da savaşlar önlenememiş ve son elli yılda en az 50 milyon insan, savaşlarda yaşamını yitirmiştir.

Savaş ve barışın, kesinlikle, demokrasi ile, insan hakları ve özgürlüklerinin tüm dünyadaki durumu ile ilişkisi bulunmaktadır. Savaş ve barışın, kesinlikle, sürekli ordu oluşturma, silah üretimi ve alım satımı, silahlanma ile ilişkisi bulunmaktadır.

Savaş ve barışın kesinlikle, dünya halkları ve ülkelerinin dünya nimetlerinden yararlanmadaki eşit olmayan ilişkilerinin; uluslar arası tekellerin denetlenemeyen ve dizginlenemeyen kar hırsları ile ilişkisi bulunmaktadır.

Bugün, barışın egemen olamayışının temel nedeni, dünyadaki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin varlığı; dünyanın dörtte üçünün otoriter-totaliter rejimlerle yönetiliyor olması; ülkeler ve halklar arasındaki ilişkileri barışçıl temelde geliştirecek, dünya ölçeğinde adil paylaşım ve dağıtım işlevi görecek, anlaşmazlıkları barışçıl yöntemlerle çözme gücüne sahip kurumlaşma ve hukuksal alt yapının hazırlanamamış ve hayata geçirilememiş olmasıdır.

Bugün dünyada 206 devlet bulunmaktadır. Tüm dünyada üretilen mal ve hizmetlerden elde edilen toplam gelirin yüzde 80'i dünya nüfusunun yüzde 20'sini oluşturan kesime, yani gelişmiş ülkelere gitmektedir. Dünya nüfusunun yüzde 80'i açlık ve yoksulluk içinde yaşamaktadır. Bu nüfus aynı zamanda demokrasi dışı rejimlerle yönetilmektedir. Bu ülkelerde aynı zamanda, çeşitli toplum kesimleri arasındaki gelir dağılımı uçurumu bulunmaktadır. Demek ki, dünyada barışın sağlanması sorunu aynı zamanda dünya ölçeğinde, demokrasi ve insan hakları sorunudur. Aynı zamanda, ekonomik ve sosyal haklara sahip olma sorunudur.

Şu anda dünyada barış korunması için yürürlükte olan sistemin, barışı koruyamadığı açıktır. En başta ABD olmak üzere, pek çok gelişmiş kapitalist-emperyalist ülke ve bu ülkelerde merkezleri bulunan çok uluslu şirketler, başka bir ifade ile tekeller, dünya sisteminin barış temelli olarak işlemesini, kurgulamasını istememektedir.

Tekellerin en fazla kar hırsı, insan ve değerlerini ayaklar altına alıyor. "Önleyici savaş" ya da "terörizmle savaş" adı altında, insan hakları ve özgürlükleri ihlal ediliyor. İşte bu politikaların ve bakış açılarının sonucu olarak, komşu ülke Irak, işgal altındadır. Irak halkının iradesi hiçe sayılmaktadır. Irak halkı üzerinde her tür oyun oynanmaktadır. Yeraltı ve yer üstü zenginliklerine el konulmuş ve yağmalanmaktadır.

İHD olarak Irak'ın işgaline, Türkiye'nin savaşta taraf olmasına karşı çıktık. Bu tutumumuzda bir değişiklik bulunmamaktadır. Şimdi de, "istikrar gücü "adı altında Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi gündemde. Bugün buna da karşı çıkıyoruz. Türkiye'nin işgalci bir güç olmasını istemiyoruz. İşgalciler, Irak'ı terk etmelidir. Irak halkı, kendi kaderi üzerinde kendisi söz sahibidir. Nasıl yönetileceğine, devletini kimin yöneteceğine Irak halkı kendisi karar vermelidir. Türkiye, bu yağmadan pay kapma dürtüsü ile değil, komşu halkın kendi özgür iradesini ortaya koyması, bunun koşullarının sağlanması, işgalin sona ermesi için çalışmalıdır.

Sevgili Diyarbakırlılar,

Diyarbakır'ın bütün caddelerinde ve sokaklarında, İHD'nin hazırladığı Atatürk'ün sözlerini ihtiva eden afişler asılı."Yurtta barış, dünyada barış" sloganından bahsediyoruz. Bu, bir özlem ve istemdir. İlk kez İHD bu sloganı Kürtçe bastırdı. Barış budur dostlar.

Dillerin ve kültürlerin, farklı olanların özgürlüğüdür barış.

Barış; sevgili dostlar, 3 Ağustos 2002 tarihinde yapıldığı gibi, ölüm cezasının kaldırılmasıdır.

Barış, sevgili dostlar olağanüstü yönetim usullerinin terk edilmesidir.

Barış, çocukların adlarının özgürlüğüdür.

Barış, cumhuriyetin vatandaşlarının, eşit haktaşlığıdır.

Barış, cumhuriyetin demokratikleşmesini istemektir.

Ekonomik ve sosyal açıdan tüm Türkiye'de sosyal adalet ilkesinin yaşam bulmasını istemektir.

Barış, 12 eylül darbesi ile çerçevesi çizilmiş militer/otoriter sistemin, demokratik değişim ve dönüşümünü gerçekleştirmektir.

Barış, 12 Eylül'ün mağduriyetlerini sona erdirmek, 15 yıl sürmüş ve on binlerce Türk /Kürt evladının yaşamına mal olmuş savaşın yarattığı travmayı atlatmaktır. Göç ettirilmiş milyonlarca insanın özgür geri dönüşlerine olanak sağlamaktır.

Barış, boşaltılan köylerin özgür-yeniden imarıdır.

Barış bütün bunların alt yapısının hazırlanması için bir genel af yoluna başvurmaktır.

Barış, kendi Kürt evlatları ile diyalog kurmaktır.Sorunlarını başka güçlere havale etmemektir. Barış şiddetten arınmaktır. Şiddet araçlarını, siyasal amacı gerçekleştirmede bir araç ve yöntem olarak seçmemektir. Devlete düşen görev de bunun şartlarını, imkanlarını, ortamını hazırlamaktır. Tam demokrasidir bunu sağlayacak olan. Kucaklaşma demokrasi içinde gerçekleşecektir.

Sevgili Diyarbakırlılar,

1 Eylül dünya barış gününde sizlere, insan onuruna uygun, barış dolu günler diler, saygılarımı sunarım.

HÜSNÜ ÖNDÜL

İHD GENEL BAŞKANI 

Bir cevap yazın