ERTUĞRUL ÖZKÖK’E AÇIK MEKTUP

28 Haziran 2003 tarihli Hürriyet Gazetesindeki köşenizde cinsel şiddet ve tecavüz fiillerine maruz kalan 13 yaşındaki N.Ç. davasından bahsederken mağdurenin eli kaleşnikoflu örgüt üyesi ya da siyasi parti yöneticisi olmadığı için insan hakları savunucuları tarafından savunulmadığını yazmışsınız. Aynı yazıda mağdureyi savunacak bir İnsan Hakları Derneğinin olup olmadığını da sormaktasınız.

Evet var Sayın Özkök. Bu ülkede N.Ç.'nin de haklarını savunan İnsan Hakları Derneği var. Bu derneğin Genel Merkezi Tunalı Hilmi Caddesi, 104/4 Kavaklıdere Ankara adresli. Bu derneğin Türkiye'nin 33 ilinde şubesi var. Belki hatırlarsınız, bu derneğin 13 yönetici ve üyesi, yürüttükleri insan hakları mücadelesi sırasında "faili gizlenen" cinayetler ile öldürüldü ve şu ana kadar hiçbirinin faili yargı önüne çıkartılmadı. Bu derneğin yüzlerce yönetici ve üyesi işkencelerden geçti sırf insan haklarını savundukları için. Bu derneğin Genel Başkanının yaşam hakkına genel merkez binasının içinde kastedilmek istendi, aynı derneğin bir başka dönemki genel başkanı da aynı bina içinde fiili saldırıya uğradı, kışkırtılmış güçler tarafından. Şu anda da hakkında 500'ü aşkın açılmış davası ile insanlığı gökkuşağı renginde aydınlığa taşırma azmine devam etmekte bu dernek. Bu davaların nedeni ne mi Sayın Özkök? Nedeni işte N.Ç.'nin ve diğerlerinin ihlal edilen haklarını savunmak tabii ki.

Sayın Özkök, eğer, bundan önce de 14 Mart 2003 tarihli yazınızda olduğu gibi kaleminizle sürekli olarak saldırma modunda olduğunuz derneğin faaliyetlerini objektif bir şekilde izleme ve anlama gayreti içinde olsaydınız, aynı İnsan Hakları Derneği'nin Genel Merkezi ve Şubelerinin Kadın Komisyonlarıyla birlikte bu davayı başından beri vekillik sıfatını da üstlenerek yürüttüğünü biliyor olurdunuz. Üstelik aynı gün Yazıişleri Müdürlüğünü de yürüttüğünüz Gazetede konuyla ilgili yayınlanan haberde mağdure N.Ç.'nin adının zikredildiği avukatın İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı olduğunu da…

Davanın başından beri İHD yöneticileri davayı takip etmektedirler. Her duruşmadan sonra sanıklar ve aileleri tarafından sırf insan hakları savunucuları oldukları için de ölümle tehdide, sözlü ve fiili saldırılara maruz kaldılar. 14 Nisan 2003 tarihli celseden sonra ise saatin 23.45'i gösterdiği sıralarda aralarında korucuların da bulunduğu bir grup sanık ailesi tarafından fiili saldırıya maruz kaldılar, güvenlik görevlileri ile mahkeme heyetinin de kendilerini mahkeme binasında tek başlarına bırakmaları üzerine dışarıdaki kalabalık tarafından linç edilmek istendiler. Eğer gazeteniz, İHD'nin faaliyetleri ile ilgili tek bir satır yazmama kararlılığını bırakmış ve objektif habercilik yapmaya karar vermiş olsaydı, bu saldırıyla ilgili yapmış olduğumuz basın açıklamasına yer verecektiniz ve dolayısıyla da köşe yazarlığını sürdüren biri olarak böylesi eksiklikler (!) yaşamamış olacaktınız.

İHD bundan önceki 17 yıllık mücadele tarihinde olduğu gibi bundan sonra da Türkiye' de insan hakları mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürecektir. Bunu yürütürken de biz insan hakları savunucularını en fazla öfkelendiren olaylardan birisinin basının yayınladığı haberlerin tarzı ve içeriğiyle, çocuğun korunması ilkesini ihlal ederek ve yaşadıkları cinsel şiddet ve tecavüz fiillerinden sonra ikinci kez mağdur ederek haber yapmalarıdır. Yaşanan hak ihlalleri hiçbir basın yayın organının magazin habere dönüştürerek ve tirajlarının artırılması için kullanılamaz. 28 ve 29 Haziran 2003 tarihlerinde Sorumlu Yazıişleri Müdürlüğünü yürüttüğünüz gazetede yer alan ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlali anlamına gelen haberleri bir de basın-yayın etik ilkelerini gözönünde tutarak okumanızı önermekteyim.

Av. Reyhan YALÇINDAĞ
İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı

Bir cevap yazın