İHD Susmayacak

06 Mayıs 2003 Salı günü sabahı, İHD Genel Merkezi ve Ankara Şubesi "polis baskını"na uğradı.

Polis baskını nitelememiz, polislerin başında Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısının bulunmasıyla değişmiyor.

Türkiye'yi yönetenler, insan hakları ve özgürlüklerine, kriminoloji biliminin (suç biliminin) konusu olarak bakıyorlar. Bu bakış açısına göre, haklarını arayan bireyler ve onların hakları ve özgürlüklerini savunan insan hakları örgütleri de "potansiyel suçlu" oluyor. Oysa, konunun suç bilimi ile de ilgisi var ama, Türkiye'yi yönetenlerin baktığı gibi değil. İnsan Hakları Hukuku söz konusu olduğunda, mercek altına alınacak olanlar, hak arayanlar, hakları ihlal edilenler değil, kamu otoritelerinin eylem ve işlemleridir.

İHD Genel Merkezi ve Ankara Şubesinde 17 yıl boyunca birikmiş, onbinlerce işkence mağduruna ait belgeler bulunmaktadır. Boşaltılan 3688 köye, gözaltında kaybedilen 834 insana, basılan, kapatılan dernek, sendika ve siyasi partilere, düşüncelerini açıkladığı için cezaevlerine gönderilen fikir insanlarına, cezaevlerinde açlık grevlerinde, ölüm oruçlarında yaşamını yitirenlere, cezaevlerindeki insan hakları ihlallerine ilişkin belgeler bulunmaktadır. 17 yıl boyunca bir tek savcının, vatandaşın bu insan hakları ihlal edilirken İHD'ye geldiğini, bu insanlarla ilgili belgeleri araştırdığına tanık olmadık, bir gün bile  Oysa insan hakları hukuku birey ile devlet arasındaki ilişki ve çelişmeleri ilgi alanında tutar ve birey hak ve özgürlüğünün sınırlarının genişlemesini temel alır. Korunması gereken üstün değer, insanın, bireyin, yurttaşın insan hakları ve temel özgürlükleridir.

Dün sabah, yasa dışı örgütlere yardım ve yataklık yapıldığı, TCK'nun 312. maddesine ve Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı davranıldığı iddiası ile Genel Merkez ve Ankara şubesi basıldı. DGM tarafından "arama" kararı verildiği bildirildi.

Soyut suçlamalara dayalı olarak, genel bir arama kararı verilmesi, hem iç hukuka ve hem de ulusalüstü insan hakları hukukuna aykırıdır. Konu doğrudan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma haklarına aykırıdır. Ayrıca, insan hakları örgütlerinin rolünü, konumunu ve hükümetlerle ilişkilerini düzenleyen, AGİT Moskova Belgesi (1991), BM Viyana Belgesi (1993) ve BM İnsan Hakları Korunması Bildirisi'ne aykırıdır. Kararın bir mahkeme tarafından verilmesi işlemin tek başına hukuka uygunluğunu sağlamaz. Bu amacı, sınırı belli olmayan arama kararına dayalı olarak, özel defterlerimiz ve notlarımız dahil olmak üzere, tüm bilgisayarlarımıza el konuldu; tüm klasörlerimiz, çeşitli olaylara ilişkin hazırladığımız ve tümünü kamuoyuna açıkladığımız insan hakları raporlarımız, İHD'ye gönderilmiş faks ya da e-mailler incelendi ve bazılarına el konuldu; İHD'nin cezaevlerine ilişkin hazırladığı raporlar, açlık grevleri ve ölüm oruçlarına ilişkin dosyaları; kayıplarla ilgili olarak hazırladığımız dosyalarımıza el konuldu.

Türkiye'nin en eski ve en büyük insan hakları örgütü olan İHD, 17 yıl boyunca, çalışmalarını baskı altında sürdüren bir örgüttür. Şimdiye değin, 14 yöneticisi öldürülmüş, yüzlerce yöneticisi ve üyesi gözaltına alınmış, tutuklanmış; yazılı ve sözlü saldırılara uğramış, Genel Başkanı Genel Merkez binasında öldürülmek istenmiş bir örgüttür. İlk 14 yılda, yöneticileri hakkında 300 dava açılmış ve son üç yılda baskının türünde belirgin bir değişme olmuştur. Son üç yılda açılan dava sayısı 437'dir. Buradan çıkarılması gereken sonuç, İHD'nin son yıllarda özellikle yargı baskısı altında çalışmaya mecbur bırakılmasıdır.

Dün saat 12.30'a kadar süren bu olayların ardından, İHD, davetli olduğu, İnsan Haklarından Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı'nın da katıldığı AB Genel Sekreterliği'nde düzenlenen toplantıya katıldı ve sabah yaşadığı olayı nakletti.Gerçekten Türkiye'nin temel sorunu insan hakları ve demokrasi sorunu idi.

Tüm bu baskılar, İHD'nin insan hakları ve temel özgürlüklerini savunan, dünya çapında tanınmış ve güvenilir bir örgüt olma gerçeğini değiştirmemektedir. Bütün suçlamalara rağmen, bilimsel kamuoyu araştırmaları, İHD'nin tanınmış ve güvenilir bir insan hakları örgütü olduğunu ortaya koymaktadır.

Yasa ve hukuk dışılık İHD'nin değil, insan hakları ve özgürlüklerini ihlal edenlerin özelliğidir.

81 il ve 831 ilçede kurulu İnsan Hakları İl ve İlçe Kurullarına, bir yıl içinde (1992) toplam 1245 başvuru yapılmışken, İHD'nin yalnızca iki şubesine (Diyarbakır 822, İstanbul 457) 9 aylık başvuru sayısının daha yüksek olması neyi göstermektedir?

Türkiye halkının vicdanında aklanmış olmak, bizim için hükümlerin en yücesidir!

Hiçbir baskıya boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz!

İnsan ve yurttaşlık haklarımız ve özgürlüklerimiz için, 17 yıldır gönüllü olarak sürdürdüğümüz mücadeleyi sürdüreceğiz ve asla susmayacağız!

İnsan Hakları Derneği

Bir cevap yazın