Ocak-Mart 2003 Türkiye İnsan Hakları İhlalleri Raporu Değerlendirme

Sayın Basın Mensupları,

İnsan Hakları Derneği'nin(İHD), 2003 yılının ilk üç ayına ilişkin hazırladığı, "Türkiye İnsan Hakları İhlalleri Raporu"nu bilgilerinize sunmak amacıyla bu basın toplantısını düzenlemiş bulunmaktayız.

Öncelikle çocukların ve çocuğu olan siz sevgili basın mensuplarının çocuklarının 23 Nisan bayramlarını kutlarız.

Raporlarımızı sürekli ve düzenli olarak izleyenler, raporun biçiminde ve hak kategorilerindeki değişimi fark edeceklerdir. Bunun nedeni, Dokümantasyon Merkezimizi yeniden yapılandırmamız ve yeni hak kategorilerini eklememiz; eskiden beri ilgi alanımızda tuttuğumuz hak kategorilerini de daha alt ayrımlarla zenginleştirmemizdir.

Sayın Basın Mensupları,

Türkiye'de Ocak-Mart 2003 tarihleri arasındaki insan hakları uygulamaları açısından, durumda olumlu gelişmeler gözlenmemektedir.

Tüm raporlarımızda yer alan işkence olgusuna bu raporumuzda da yer vermek zorunda kaldık. Bu alanda ne yazık ki hala ilerleme kaydedilmemiştir. Yine tüm raporlarımızda yer alan ifade özgürlüğü konusunda da uygulamada yasa uygulayıcılarının, özgürlükler lehine yorumda bulunmadıkları gözlenmektedir. Bu iki alanla ilgili verilerimiz şöyledir:

İşkence:
Gözaltında işkence ve kötü muameleye maruz kalanların sayısı 183'tür. Toplumsal gösterilere güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananların sayısı 73'tür. Cezaevlerinde 33 kişi işkence ve onur kırıcı muameleye maruz kalmıştır. 50 kişi güvenlik kuvvetlerinin tehdidi ve ajanlık teklifi ile karşılaşmıştır. 53 kişi, evlerinde ya da sokakta gözaltına alınmaksızın işkence ve onur kırıcı muameleye maruz kalmıştır. Böylelikle, üç aylık zaman diliminde, çeşitli mekanlarda ve zamanlarda, işkence ve onur kırıcı muameleye maruz kalanların sayısı 392'ye ulaşmıştır.

Raporumuzda yeni açtığımız bir başlık kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle ilgilidir. Bu çerçevede baktığımızda kadın intiharları ve namus cinayetlerinin devam ettiğini görüyoruz. Belgelenmesi oldukça güç olan bu alanda son üç ayda 11 kadının intihar ettiğini, beş kadının ise namus cinayeti sonucu öldürüldüğünü tespit edebildik. Kadınların ve özellikle kız çocuklarının cinsel sömürüye maruz kaldıklarını ortaya çıkaran iki dava sürüyor. Biri Mardin'de sürmekte olan 13 yaşındaki N.Ç. diğeri ise Yalova'da 14 yaşındaki Z.T davası, kadına ve çocuklara yönelik cinsel sömürünün yalnızca açığa çıkarılabilen küçük bir bölümünü temsil ediyor. Genel Merkezimiz bu davaları izleme ve çocukların ve kadınların şiddete ve cinsel sömürüye karşı korunması konusunda mücadele etmeye kararlıdır.

İnsan Hakları Derneği ayrıca işkence suçlularına karşı açılan davaları da izlemeye almıştır. Bu çerçevede işkence suçlularının "cezasızlandırılması" ile ilgili bir tespit çalışması sürdürülmektedir ve yakın bir zamanda kamuoyuna sunulacaktır.

İfade özgürlüğü:
İfade özgürlüğü alanındaki durum hiç de iç açıcı değildir.çeşitli idari birimlerle, yargısal fonksiyon icra eden birimlerin, ifade özgürlüğüne yaklaşımlarının ürünleri şöyle somutlaşmaktadır:

RTÜK, 4 radyo ve bir yerel televizyonun toplam 180 gün yayını durdurmuştur.6 gazete ve dergi toplam 79 gün kapatılmıştır. 9 gazeteci gözaltına alınmıştır. 7 kitap, 17 dergi, 7 gazete ve üç afiş toplatılmıştır.

11 yemekli toplantı, basın açıklaması, tiyatro oyunu, yarışma ve panel yasaklanmıştır.

Düşüncelerini ifade ettikleri için, TCK'nun 159. maddesi uyarınca 23 kişinin, Terörle Mücadele kanunu uyarınca 5 kişinin, TCK'nun 312. maddesi uyarınca 3 kişinin ve TCK'nun 169. maddesi uyarınca 19 kişinin cezalandırılması için ceza davaları açılmıştır.Yine aynı dönemde sonuçlanan davalarda 35 kişiye toplam 46 yıl 9 ay 7 gün hapis cezası verilmiştir.

2003 yılının ilk üç ayında insan hakları ve özgürlüklerini ilgilendiren 4778, 4779, 4780, 4787, 4789, 4793, 4806, 4809, 4810, 4817, 4826, 4829, 4838, 4841 ve 4842 sayılı kanunlar olmak üzere 15 yasa çıkarılmıştır. Bu çıkarılan yasalarla ilgili teknik değerlendirmelerimizi ayrı bir rapor olarak ileriki günlerde sunacağız. Ancak şimdiden söyleyebiliriz ki, Türkiye'nin anayasal ve yasal sistemi, böyle parça parça değişikliklerle ve çoğu kez aynı maddelerin birkaç kez değişikliğe tabi tutulmasıyla demokratik hale getirilemez.Türkiye'nin anayasal ve yasal sisteminin köklü demokratik değişim ve dönüşüme tabi tutulmaya ihtiyacı bulunmaktadır.Türkiye toplumu da siyasal iktidardan bunu beklemektedir. Toplumun özlem ve istemlerine yanıt verecek değişiklikler de, toplum kesimlerinin katılımı ve katkısı ile gerçekleşebilir. Siyasal iktidarın öncelikle demokratik standartlar konusunda açık ve net, kararlı tutumlar alması gereklidir.

Sayın Basın Mensupları,
İHD, ABD'nin ve müttefiklerinin Irak'a saldırısından aylar önce, Temmuz 2002'de, savaş karşıtı pozisyonunu net bir biçimde açıklamıştı.Ocak-Mart 2003 tarihlerinde hem İHD olarak kendi etkinliklerimizi gerçekleştirdik ve hem de savaş karşıtı platformlarda yer aldık. ABD ve müttefikleri Irak'a yönelik saldırıları ve Irak'ı işgalleriyle barışa karşı suç işlemişlerdir.Savaş ve İşgal ile insancıl hukukun bütün ilkeleri ihlal edilmiştir.yağmacılık resmi işgal güçleri tarafından teşvik edilmiştir.yağmacılık özgürlük olarak nitelenmiştir. Tarihsel ve kültürel değerler tahrip edilmiş ve yağmalanmıştır. Seyreltilmiş uranyum gazı içerikli bombalar ve misket bombalarıyla hem siviller katledilmiş, hem çevreye zarar verilmiştir. Siviller askeri hedef haline getirilmiştir.

Dünya halkları, büyük bir duyarlılık sergileyerek savaş karşıtı pozisyon almıştır. Türkiye halkı da dünya halklarının oluşturduğu barış cephesinde saf tutmuştur.Savaşın ve işgalin önlenememesi bugün için güncel sonuçtur.Ancak, her ulus, her renk ve inançtan ve düşünceden barış yanlıları, barış gibi büyük bir insanlık ideali ve değeri etrafında kenetlenmeyi başarmıştır. İnsanlık vicdanı modern barbarlığa isyan etmiştir. Türkiye toplumunun mücadelesi sonucunda da, TBMM'ne sunulan tezkere reddedilmiştir. ABD ve müttefiklerinin Irak halkının iradesine ipotek koyup yönetici ataması, Irak'ın yeniden yapılanması adı altında kendi şirketlerine ihaleler yoluyla rant aktarması, Irak halkına ait yerüstü ve yer altı kaynaklarını işletmesi yasadışıdır.İşgalcilerin tek yapması gereken Irak'ı terk etmek, Irak'a verdikleri zararları tazmin etmek ve Irak halkının kendi geleceklerini kendilerinin belirlemeleri hakkına saygı göstermek olmalıdır.ABD ve müttefikleri hem Irak halkından ve hem de dünya halklarından özür dileyerek derhal çekilmelidir.

Sayın Basın Mensupları,
AB, yeni Katılım Ortaklığı Belgesi'ni açıklamıştır.Yeni belge, 8 Kasım 2000 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi ile karşılaştırıldığında yeni bir unsur taşımamaktadır. Bu durum, üç yıl önceki sorunların-siyasi kriterlere uyumla ilgili sorunların- hala devam ettiğini göstermektedir. İHD'nin, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi ve kültürel haklar konusundaki anlayışı, AB'nin çizdiği çerçeve ile sınırlı değildir.Ancak, AB Komisyonunun işaret ettiği sorunların tümü gerçekten Türkiye'de sorun olarak varlığını korumaktadır. O nedenle siyasi iktidar, insan hakları ve temel özgürlükler sorununu, devletçi bir bakışla, devletin dış politikasının bir unsuru olarak ele almak yerine, insan hakları ve özgürlüklerine saygının gereğini yerine getirmelidir.

Bir insan hakları örgütü olarak, insanlarımızın,yurttaşlarımızın insan hak ve özgürlüklerinin AB ile pazarlık konusu yapılmasından büyük bir üzüntü duymaktayız. O nedenle, politik ve bürokratik kadroları, insan hakları ve özgürlüklerine saygılı olmaya davet ediyoruz. Pazarlıkçı tutumlardan vazgeçmeye çağırıyoruz.

Siyasal iktidarı, son üç aylık uygulama açısından uyarıyoruz. İnsan hakları ve temel özgürlüklerin korunması, yüksek sorumluluk ve kararlılık ister. En başta devletin tüm organlarının ve o organlarda görev yapan kamu görevlilerinin insan haklarına saygı göstermesi gerekir.

Üç aylık bilançoda yer alan ve sayısı binlerle ifade edilenler, insandır. Her birinin yaşadığı travmanın öyküsü sayfalar dolusudur. Dış ya da iç politikanın aracı olarak ele alınamayacak derinliktedir.

İnsan Hakları Derneği
Genel Merkezi

Bir cevap yazın