Yakın bir zamana kadar, Avrupa Konseyi üyeleri arasında yasalarında idam cezası bulunan tek ülke Türkiye idi. Avrupa Birliği ile uyum sürecinde Türkiye, gerek Anayasasında ve gerekse başta Ceza Yasası olmak üzere ilgili yasalarda değişiklik yaparak idam cezasını kaldırdı. Bunun anlamı, işlediği suç ne kadar ağır olursa olsun, örneğin çok sayıda kişiyi öldürmüş olsa dahi, hiç kimseye idam cezası verilemeyeceğidir.
Fakat yasalarında idam cezasını kaldıran Türkiye’de “yargısız infaz” uygulamaları ne yazık ki devam etmektedir. Derneğimizin yerinde incelemelerle tespit edip kamuoyuna duyurduğu Kızıltepe, Şırnak, Van ve Gümüşhane’deki yargısız infazlara, herkesin bayram yaptığı günlerde Şırnak’ta 5 kişinin öldürülmesi ile bir yenisi eklendi.
Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde hukuken olağanüstü hal kaldırılmış ise de; yönetim koşullarının ve güvenlik güçlerinin uygulamalarının normalleştiğini söylemek mümkün değil. Güvenlik adına yapılan uygulamalar konusunda neler olup bittiğini başta kamuoyu olmak üzere kimse bilmemektedir. Bu durum son derece kaygı vericidir. 12 yaşındaki bir çocuğun öldürülmesini, “terörist öldürüldü” şeklinde kamuoyuna açıklayan bir güvenlik ve yönetim anlayışı tüm güven ortamını ortadan kaldırmıştır. Bölgede kim teröristtir kim değildir, tümüyle resmi açıklamalara göre belirlenmektedir. Can güvenliği ve yaşam hakkı ciddi tehdit altındadır.
Bir hukuk devletinin temel ilkesi olması gereken “açıklık (şeffaflık)” ilkesi, terörle mücadele uygulamalarında dikkate alınmamakta, dolayısıyla da denetlenememektedir. Hangi nedenle olursu olsun öldürülenler birer insandır ve en azından ailelerinin öldürülme nedenlerini ve koşullarını tüm ayrıntıları ve kanıtları ile birlikte bilmek hakkına sahiptir. Fakat, öldürülen 2 kişinin cenazelerinin defnedilmesinde yaşananlar ailelerin kendi cenazelerine dahi sahip çıkamadıklarını ve inançlarına uygun gömemediklerini gözler önüne bir kez daha sermiştir. Cesetler üzerinde inceleme ve otopsi yapılmadan gömülmüş olmaları da olayın soruşturulması olanağını ortadan kaldırmıştır.
Derneğimiz diğer yargısız infaz olaylarında oluğu gibi, bu olayı da objektif olarak inceleyip, soruşturacak ve sonuçlarını ayrıca kamuoyuna duyuracaktır.
Ancak, olayın soruşturulması görevi öncelikle idari yönden Hükümete, adli yönden de adli mercilere aittir. Gerek 5 kişinin öldürülmesi ile sonuçlanan olayın tüm yönleri ile soruşturulması, özelikle de bu kişilerin niçin sağ yakalanmadıklarının; gerekse öldürülen kişilerin cenazelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde güvence altına alınan “kişi ve aile yaşamına saygı” ilkesini hiçe sayılarak ailelere verilmemesine, hiçbir dini merasim yapılmadan resmi göreliler tarafından rasgele çukur açılarak gömülmesine karar verip uygulan kamu görevlilerinin sorumluluklarının, belirlenmesi gerekir. Bu konuda TBMM’ni (özellikle İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nu), Hükümeti ve yargı kurumlarını göreve davet ediyoruz.
Mahkemelerce dahi verilemeyen ölüm cezasının, terörle mücadele adı altında yargısız olarak verilmesini şiddetle kınıyor ve bu uygulamaların sone erdirilmesini talep ediyoruz.
Yusuf Alataş
İHD Genel Başkanı