Örtülü OHAL Affı Suç Ve Cezalardaki Ayrımcılığı Derinleştirmiştir!

17 Ağustos 2016 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 671 sayılı OHAL KHK’sının 32. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a geçici 32. Madde eklenerek, adli suçluların büyük çoğunluğunun yararlanacağı şekilde şartla salıverme süresi 2/3’den ½’ye indirilmiş ve cezalarının son 1 yılı kalanların yararlanacağı denetimli serbestlikle ilgili düzenlemedeki süre, cezalarının son 2 yılı kalanlar biçiminde, genişletilerek adeta “örtülü OHAL affı “çıkarılmıştır.

İHD ve TİHV’in 21 Temmuz günü OHAL ilanı ile ilgili ve 26 Temmuz günü OHAL KHK’sı ile ilgili görüşlerini bir kez daha hatırlatarak, OHAL’in bir an önce kaldırılmasını, Anayasa’nın 15/2, AİHS’in 15/2 ve Medeni-Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmenin 4. Maddelerine aykırı olan OHAL KHK’larının iptal edilmesini vurgulamak isteriz.

Adalet Bakanlığı resmi web sayfasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün Cezaevleri ile ilgili genel bilgilendirmesine ve istatistiklerine göre Türkiye Cezaevlerinde durum şöyledir. Türkiye’de 26/07/2015 tarihi itibariyle,
286 kapalı ceza infaz kurumu,
63 müstakil açık ceza infaz kurumu,
2 çocuk eğitimevi,
6 kadın kapalı,
4 kadın Açık,
3 çocuk kapalı ceza infaz kurumu
olmak üzere toplam 364 ceza infaz kurumu bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 183.871 Kişiliktir.

Adalet Bakanlığı resmi istatistiğine göre ise 01.04.2016 itibari ile cezaevlerinde durum şöyledir:

Bazı Suç Gruplarına Göre Dağılım
(01.04.2016 İtibarıyla)
Bazı Suç Gruplarına Göre Dağılım  Çocuk Yetişkin Toplam
ADAM ÖLDÜRME 251 28.745 28.996
ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS 26 1.795 1.821
CİNSEL SUÇLAR 337 14.889 15.226
DOLANDIRICILIK 15 5.875 5.890
FUHUŞ 0 2.071 2.071
HIRSIZLIK 732 41.857 42.589
SAHTECİLİK 1 8.873 8.874
UYUŞTURUCU 378 35.007 35.385
YAĞMA VEYA GASP 294 22.587 22.881
YARALAMA 72 23.206 23.278
TOPLAM 2.106 184.905 187.011
*Bu tablodaki veriler; 01.04.2016 tarihi itibariyle ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlülerin işlemiş olduğu veya işlediği iddia edilen suçlardan 10 tanesi baz alınarak hazırlanmış ve bir kişinin birden fazla işlediği suçları da sayılmış olup suç sayısını göstermektedir. Bu nedenle, tablodaki genel toplam (187.011) aynı tarihte ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı (187.557) ile uyuşmamaktadır.

Bu tablo incelendiğinde özellikle siyasi mahpus diye tabir ettiğimiz ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar ile diğer özel kanunlara göre işlenmiş suçlar ve buna göre cezaevinde bulunması gereken mahpuslar dahil değildir. Bu tablonun 161.165’i hükmen tutuklu ile hükümlüleri, 26.482’si ise tutukluları oluşturmaktadır.

Ancak, Adalet Bakanının iki gün önce bir televizyon kanalına yaptığı açıklama ve bu açıklamanın resmi web sayfasında yayınlanması nedeni ile verilen bilgiye göre Türkiye Cezaevlerinde 215.000 mahpus bulunmaktadır. Şişirilmiş kapasite ile ancak 183 bin kişiyi alabilecek olan cezaevlerinde 215 bin insanı tutmak başlı başına kötü muamele olarak değerlendirilmelidir.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonu itibarı ile Türkiye Cezaevlerinde 59.429 kişi bulunmakta iken bugün bu sayının son iki yıldaki denetimli serbestlik hükümlerine göre cezaevlerinden tahliye edilen on binlerce insana rağmen 215.000’e çıkması durumun ne kadar vahim olduğunu, bu siyasi iktidar zamanında adaletsiz, otoriter bir yönetim sergilendiğini göstermektedir.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan tutuklamalarda şimdilik bir ayda 20 bin civarında insanın tutuklanması cezaevlerinde yer açılması ihtiyacını beraberinde getirmiş ve böylece siyasi iktidar bir tercih yaparak kendisine göre daha az tehlikeli suçları cezalandırmaktan vazgeçerek örtülü OHAL affı getirmiştir.

671 sayılı KHK ile getirilen örtülü OHAL affının var olan ayırımcı ve çifte standartları daha da kötüye götürdüğünü özellikle belirtmek isteriz. Şöyle Ki,

  • Türkiye Cezaevlerinde İHD’nin tespit edebildiği kadarı ile 331’i ağır olmak üzere 926 hasta mahpus bulunmaktadır. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra tutuklandığı belirtilen yaklaşık 20 bin kişiye yer açılması için Ankara, İstanbul, İzmir gibi belirli merkezlerdeki cezaevlerinde bulunan ve tedavileri zorlukla sürdürülmeye çalışılan bu kişilerin çok büyük bir çoğunluğu başka cezaevlerine sürgün edilmiş ve böylelikle tedavileri zora koyulmuştur. Esasen bu kişilerden durumu ağır olan 331 kişinin insani ve hukuki açıdan bir an önce tahliye edilmesi gerekmektedir.
  • AKP Hükümeti çıkardığı örtülü OHAL affı ile yüz kızartıcı suçlar başta olmak üzere toplum vicdanı tarafından doğru bulunmayan bir konuda adım atmış ama hasta mahpuslar gibi yılardır kamuoyu gündeminde bulunan ve bu konuda birkaç kez kanun değişikliğine rağmen çözülmeyen önemli bir insani sorunu çözmemiştir. Bir an önce hasta mahpusların salıverilmesi ve tedavilerinin süratle yapılması için gerekli yasal ve idari tedbirler alınmalıdır. Gerekirse infaz kanunun 16. Maddesi değiştirilmeli veya geçici bir madde ile sorun çözülmelidir.
  • Halen yürürlükte bulunan 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na göre adli mahpusların şartla salıverilmesi için cezalarının 2/3’ünü, siyasi mahpusların ise cezalarının ¾’ünü çekmeleri gerekmektedir. 671 sayılı KHK ile durum adli mahpuslar lehine değiştirilmiş, siyasi mahpuslar bakımından ise aynı bırakılarak ağırlaştırılmıştır. Siyasi iktidar bu uygulama ile kendi içinde kurduğu dengeyi! bile bozmuş ve böylece ayrımcılığı iyice artırmıştır. Suç ve cezaların infazı aşamasında yaratılan ayrımcılığın ortadan kaldırılması için TMK 5. Maddenin acilen kaldırılarak TMK 3 ve 4. Maddelere göre verilen suçlardaki yarı oranında artırım sona ermeli, TMK 17. Maddeye göre TMK kapsamında işlenen suçların infazında koşulu salıverme süresi olan ¾ oranı yeni KHK’daki gibi ½’ye çekilmeli, 5275 sayılı kanunun 107. Maddesinin 4. Fıkrası kaldırılarak ayrımcılık sona erdirilmelidir. TMK 17. Maddenin son fıkrası “Uzatılmış Ölüm Cezası” içerdiğinden ötürü bir an önce kaldırılmalıdır.
  • AKP Hükümeti örtülü OHAL affı ile yaklaşık 100 bine yakın insanı cezaevlerinden çıkarmaya başlamışken, her türlü yasal haklarına rağmen İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan üzerinde uyguladığı kesin tecridi bir an önce kaldırmalı, ailesi ve avukatları ile görüşmesini sağlamalıdır. 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olarak İmralı adasında da hareketlenme olduğunu ifade eden Adalet Bakanının bu söylemi karşısında İmralı’ya halen hiçbir ziyaretçinin gönderilmemiş olması oldukça büyük bir kanunsuzluk ve siyaseten sorumsuzluktur.
  • Türkiye Cezaevlerinden sürekli olarak gelen şikayet mektuplarında ve avukat başvurularında işkence ve kötü muamele ile ilgili güçlü iddialar bulunmaktadır. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu iddialar giderek artmıştır. Türkiye BM İşkenceye Karşı Sözleşmenin Seçmeli Protokolü(OPCAT) onaylamış olup ulusal önleme mekanizması ile kanuni düzenleme yapmış ancak uygulamaya geçirmeyerek sözleşmeye aykırı davranmaktadır. 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu 20 Nisan 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla birlikte işkence ve kötü muamele iddialarının incelenmesi ve önlenmesi görevi yani ulusal önleme mekanizması görevi Kuruma verilmiştir. Bu konuda öncelikle belirtmek isteriz ki, Kanun, BM Paris Prensiplerine uygun hazırlanmamış, bu konudaki düşüncelerimizi ve önerilerimizi TBMM İnsan hakları İnceleme Komisyonuna ve Hükümete yazılı ve sözlü olarak aktarmıştık. Ancak, bütün bu itirazlarımıza rağmen halen Kurumun çalışabilmesi için oluşturulması gereken Kurul oluşturulmadığı için hiçbir şey yapılmamaktadır. Türkiye cezaevlerinin bir an önce bağımsız heyetler tarafından incelenmesi gerekir. İnsan hakları örgütlerinin temsilcilerinin cezaevlerinde inceleme yapmasına izin verilmelidir.

Sonuç olarak,

1)OHAL Kaldırılmalı, OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar iptal edilmeli, bu KHK’lardaki düzenlemeler TBMM tarafından ele alınmalıdır.

2)İnfazdaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır.

3)Hasta mahpuslar insani ve hukuki nedenlerle tahliye edilmelidir.

4)Abdullah Öcalan üzerindeki kesin tecrit kaldırılmalı; ailesi ve avukatlarıyla bir an önce görüştürülmelidir.

5)Cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarının bağımsız heyetler tarafından yerinde incelenmesine izin verilmelidir.

6)OPCAT’a uygun ulusal önleme mekanizması bir an önce oluşturulmalıdır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın