“Resmi gazetede” yayınlandığı için her türlü düzenlemenin “kanun hükmünde” sayılması gerektiğinin ve her türlü uygulamanın da “bu düzenlemelere” dayalı olduğunun iddia edildiği bir ülkedeki rejimin adı nedir?
Bugün 12 Eylül. Seneler önce, 1980 yılında, 12 Eylül sabahı uyandığımızda radyo ve TV’lerden meğerse bir darbe olduğunu, birçok kurumun kapatıldığını, birçok görevlendirmeler/kayyum atamaları yapıldığını öğrenmiş idik.
Dün ise, yani 11 Eylül 2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı web sitesine konulmuş, niye ise tamamı büyük harflerle yazılmış, basın açıklamasından da öğrenmiş olduk ki siyasi iktidarca 28 belediye başkanlığına görevlendirmeler yapılmış, bir başka deyişle kayyumlar atanmış. Bu kararla Batman ve Hakkari il belediyelerine, pek çoğu sokağa çıkma yasakları süresince büyük oranda tahrip edilmiş ilçelerin belediyelerine, zapt edilmiş yerler görüntüsü verilerek el konulması “millet iradesi!” kavramı ile izah edilerek, kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
İçişleri Bakanlığı açıklaması “DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ ANLAYIŞINDA MİLLET İRADESİNİN YEREL YÖNETİMLERE YANSIMASI ESASTIR.” diye başlayıp, sonuç olarak tam da bu cümlenin inkarı olan “ilgili yerellerdeki seçmenlerin yarısından fazlasının (kimilerinde ise %90 lar) oyu ile seçilmiş belediyelerdeki halkın iradesinin yok sayılması” anlamına gelen bir kararın açıklanması ile bitiyor.
Ve bizlerden de, ne yazık ki pek çok diğer yasal düzenleme ya da uygulamalarda olduğu gibi, bu sıradan aklın anlayamayacağı/kabul edemeyeceği durumu kabul etmemiz bekleniyor.
Bilindiği gibi insan hakları temelinde tarafımızdan eleştirilen mevcut Belediye Kanunu’nun 674 sayılı KHK’den önceki halinde bile görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarına yerine yeni belediye başkanlarının Belediye Meclislerince seçileceği düzenlenmiştir. Hal böyle iken, ne gerekçe ile olursa olsun bir nevi “kayyum” atamak anlamına gelen uygulamalar bırakalım adil yargılama süreçlerinin tamamlanmadığı belediye başkanlarının, tüm Belediye Meclis üyelerinin, dahası ülkemizde pek benzeri olmayan bir şekilde çok yüksek oranlarda bu seçilmişleri seçen tüm seçmenlerin iradesini yok saymak anlamına gelmektedir. Ve doğal olarak belediyelere kayyum atanması girişimleri bunca yıldır insanlık aleminin ürettiği değerler ve bu değerlere dayalı tüm sözleşmelere aykırıdır.
OHAL ilanı üzerine bizler, daha o gün “yaşadığımız bu OLAĞANÜSTÜ durumla 27 Ekim 1983 tarihinde yani doğrudan 12 Eylül Askeri Darbe döneminde bizzat darbeyi pekiştirmek amacıyla çıkarılan “OLAĞANÜSTÜ HAL KANUNU”na dayanarak baş etmek olanaksızdır. Çünkü askeri darbe girişimleri askeri darbe döneminin zihniyeti ve kanunları ile ortadan kaldırılamaz, aksine askeri darbe dönemlerinin zihniyeti daha da pekiştirilir.” diyerek defalarca uyarıda bulunmuş idik. Ne yazık ki, bu uyarılarımızın ne denli kıymetli olduğu her geçen gün yeniden yeniden kanıtlanmaktadır.
Ama tüm bu yaşananlar kaçınılmaz değil idi ve de değil.
Bunca değer yitiminin yaşandığı ülkemizde, bir de Jandarma Genel Komutanı’nın daha geçen hafta, tarafımızdan derin bir kaygı ile karşılanan, ülkemizde “Bir ölüm kalım savaşı veriliyor” açıklaması da gözönüne alındığında ölüm değil yaşamının, savaşın değil barışın aslolduğu gerçeğinin herkes tarafından derinden hissedilmesinin gerektiği bir ortamdayız. Böyle bir ortamda temel ihtiyaç keyfilikten uzak, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ışığında önemli ölçüde kapatılmış olan demokratik hayatın önünün açılmasıdır.
Öte yandan, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Demokratik Bölgeler Partisi’ne mensup 2 il ve 22 ilçe belediyesine el konulması, Kürt sorununda yeni bir aşamaya geçildiğini de göstermektedir. Kürtlerin eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yerel yönetimler aracılığıyla yönetime katılma hakkı talebi demokratik zeminde ele alınmalı ve çözülmelidir.
Ve bu kapsamda, daha 19 Ağustos’ta TBMM’de “torba yasa” diye bilinen yasanın görüşmeleri sırasında iktidar partisi dahil tüm partilerin uzlaşması ile geri çekilmesine karşın, meğerse bu tarihten önce, 15 Ağustos tarihli Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca kararlaştırılan 674 sayılı KHK’ye dayalı olarak gündeme getirilmiş olan söz konusu belediyelerdeki bu görevlendirme/kayyum ataması uygulaması derhal geri alınmalıdır.
Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, söz konusu kararın açıklandığı 11 Eylül tarihli İçişleri Bakanlığı’nın basın açıklamasında yer verildiği gibi “SEÇİMLE İŞ BAŞINA GELİP, MİLLETİN HÜR İRADESİNİ SUÇ İŞLEMEK İÇİN KULLANMANIN MEŞRUİYETİ YOKTUR.” cümlesi her halde, siyasal iktidarlar dahil, herkes için geçerli olsa gerektir.
İnsan Hakları Derneği
Türkiye İnsan Hakları Vakfı