HDP Eş Genel Başkanlarının Ve Milletvekillerinin Gözaltına Alınmasını Kınıyoruz; Demokratik Siyaset Yok Edilemez!

 4 Kasım 2016

 HDP EŞ GENEL BAŞKANLARININ VE MİLLETVEKİLLERİNİN GÖZALTINA ALINMASINI KINIYORUZ; DEMOKRATİK SİYASET YOK EDİLEMEZ!

4 Kasım 2016 günü saat 01.00 sıralarında, yani gece yarısı vakti, TBMM’de grubu bulunan 3. büyük parti olan HDP’nin Eş Genel Başkanları dâhil 12 milletvekilinin evlerinin ve parti genel merkezinin polis tarafından basılıp zorla gözaltına alınmaları, demokratik siyasete yapılmış ağır bir darbedir. Bu darbe girişimini kınıyoruz. Kürt siyasetçilere 1994 ve 1998 yıllarında yapılan benzer gözaltı ve tutuklamalar hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyorken bugün yapılanlar daha yoğun olarak toplumsal hafızalarda yerini alacaktır.

Hatırlatmak isteriz ki demokratik siyasetin inkârı anlamına gelen milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması yönündeki Anayasa değişikliği sürecine dâhil olan ve TBMM’de grubu bulunan siyasal partilerin sorumluluğu büyüktür. Bu düzenleme, başta Anayasanın milletvekili dokunulmazlıkları ile ilgili maddelerine ve Türkiye’nin taraf olduğu AİHS’in Ek 1 nolu protokolüne aykırıdır.

Demokratik siyaset yürüten ve Kürt sorununun çözümünü temel görev olarak önlerine koyan HDP ve DBP’ye yönelik uzun süredir devam eden yargı yolu ile baskı politikası en uç noktasına varmıştır. Özellikle OHAL ilanı sonrası DBP’li belediyelere kayyum atanması, belediye başkanlarının tutuklanması ve son olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine devlet tarafından el konulması insan hakları ve demokrasi ilkelerinin ağır bir ihlali olarak hiç kuşkusuz tarihteki yerini alacaktır. Seçilmişlerin bu şekilde görevden alınması bizzat seçildiğini iddia edenler tarafından yapılmış sivil bir darbedir. Düşman ceza yargılamasının da devreye sokulması ile HDP ve DBP’nin düşman ilan edilmesi tamamen antidemokratik bir tutumdur.

OHAL bahanesi ile çıkarılan KHK’larla yönetilen Türkiye’deki otoriter yönetimin geldiği nokta, fiili başkanlık modeline dönüşmüştür. Başkanlığın fiili uygulamalarına baktığımızda, ifade ve basın özgürlüğü yok edilmiş, gösteri hakkı tamamen yasaklanmış, demokratik siyaset yok edilerek devre dışı bırakılmış ve her şey güvenlik algısı ile kararlaştırılarak ülke tek kişi tarafından yönetilen bir hal almıştır.

Türkiye’nin geldiği bu noktada, Kürt meselesinin çözümünde defalarca denenmiş ve başarısızlığı kanıtlanmış olan savaş ve güvenlik politikalarında ısrar edilmesinin de rolü büyüktür. Kürt meselesi demokratik ve barışçıl yoldan içtenlikli müzakere süreci ile çözülmeden, son olarak Kolombiya örneğinde de görüldüğü gibi, demokratik siyasetin rolünü oynama imkânı bulunmamaktadır. Nitekim yaşanan gelişmeler bu görüşümüzü maalesef doğrulamaktadır.

Bu gelişmelerin toplumda kutuplaşmaları derinleştirmesi ve yeni çatışma zeminlerini tetiklemesinden endişeli olduğumuz gibi, Suriye’de ve Irak’ta devam eden savaşın yaygınlaşmasından, Türkiye’nin de daha yoğun biçimde bu bölgesel savaşın bir parçası olmasından da kaygı duymaktayız.

Bu bağlamda, başta uluslararası insan hakları ortamı olmak üzere Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyini ve Birleşmiş Milletleri Türkiye’deki bu ağır insan hakları ve demokrasi sorunları karşısında daha duyarlı olmaya ve özel olarak Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda tutum almaya davet ediyoruz.

Türkiye içerisinde bulunduğu bu kaostan elbette insan hakları değerlerini esas alan emek ve demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesi ile en kısa sürede çıkacaktır.

Bu amaçla, toplumda var olan kaygılar daha da derinleştirilmeden HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekilleri bir an önce serbest bırakılmalıdır.

İnsan Hakları Derneği

Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Bir cevap yazın