AB Komisyonu diğer aday ülkelerle birlikte Türkiye hakkındaki düzenli raporu'nu da açıkladı. Rapordaki durum tespitleri, Türkiye kamuoyu tarafından bilinenlerdir. Raporda yer alıp da kamuoyunun bilgisinin bulunmadığı hiçbir insan hakları sorunu bulunmamaktadır. O nedenle, şaşırtıcı değildir. Raporda Türkiye'de yaşanan insan hakları sorunlarının tümü değil, belli başlı olanlar yer almaktadır.
AB Komisyon'un Düzenli Raporu, Türkiye'deki insan hakları kuruluşlarının yıllardır rapor ettiği ve düzeltilmesi için çalıştığı konuları içermektedir. Rapor objektiftir.
Türkiye'de sorun, AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi-takvimi sunup sunmaması olarak ele alınmaktadır. Oysa temel sorun Türkiye'nin, insan hakları ve temel özgürlükleri koruyan ve uygulayan demokratik bir ülke olup olmadığı sorunudur. Türkiye'de son üç buçuk yılda, en az 2461 kişi işkence muamelesine maruz kalmıştır. Kendi yurttaşlarına kamu görevlileri eliyle işkence ve onur kırıcı muamele yapılmasını önleyemeyen bir ülke, müzakere tarihi-takvimi alsa ne olur, almasa ne olur? Böyle bir sonucu münferit olaylar olarak değerlendiren siyasiler ve yüksek bürokratlardan işkenceyi önlemelerini nasıl bekleyebiliriz? Bu derece yaygın bir uygulamanın nasıl sistematik olmadığı savunulabilir? Soruşturulamazlık, yargılanamazlık ve cezalandırılamazlık devlet organları dışında hangi güç tarafından sağlanmaktadır?
İfade özgürlüğü alanında, insanların ifade özgürlüğü hakları güvence altına alınsın diye bazı yasalarda (Örneğin, TCK, 159, 312; TMK. 7, 8) yapılan değişikleri uygulayacak olanlar Cumhuriyet Savcıları ve Mahkemelerdir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Kanadoğlu, insanların özgürlük alanı genişlesin diye çıkarılan yasaları, örneğin 312. madde değişikliğini
"Yapılan bir yanlış da şu; 312. maddenin değiştiği, AB normlarına uydurulduğu, Yargıtay'ın ise bu değişiklikleri dikkate almadığı öne sürülüyor. Tamamen yanlış. 312. maddenin eski ve yeni halini dikkatle okuyanlar görecektir ki, bu yasadaki suçun özü değişmemiştir. Hatta daha geniş yorum yapılabilecek bir niteliğe kavuşmuştur." şeklinde değerlendirmektedir. (24 Eylül 2002 tarihli Sabah, Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet. Alıntılar Mustafa Balbay, Cumhuriyet.)
Bu yaklaşım hakim yaklaşım olmalı ki, halen TCK 159. maddeden 4 kişi, 312. maddeden 17 kişi, TMK 7. maddeden 48 kişi, 8. maddeden 4 kişi tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde tutulmaktadır. Düşüncelerini açıkladığı için TCK. 169. maddeden halen tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde bulunanların sayısını ise bilemiyoruz. Bildiğimiz, dilekçe verdikleri için TCK'nun 169. maddesine göre bu yılın ilk 7 ayında en az 572 kişinin tutuklandığıdır. Yurttaşın hak ve özgürlüklerini genişletmek için yapılan yasa değişikliklerini uygulayıcılar, devlete bu hak ve özgürlükleri kısıtlama doğrultusunda olanak sağlayan değişiklikler olarak değerlendirdikleri sürece, insan hakları ve temel özgürlükler güvence altına alınmış olmaz; tersine yasaya rağmen yasa uygulayıcıları tarafından tehdit altında tutulması anlamına gelir. İfade özgürlüğünün yasal olarak ve uygulamada koruma altına alınmadığı ülkeler ise demokratik ülkeler olarak nitelenemez.
Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı